boktan bi konu üzerine de olsa, komik bir oyun sergilemek için özel çaba sarfettikleri noktasında kesin bir yargıya varmayı günah kabullendiğim bir ekibin oyununu izlemeden önce alınması gereken bileti almak için beklediğim sıranın arkalarında uzaktan, kendi biletimi aldıktan sonra ise yakından görebildiğim hoş kız ile, sıraya girdiğim anda başlayan bakışma olayı, aramızda 1-2 metre kalması ve “bir insana `bakıyor´ olmanın şüphe götürmeyecek kadar bariz olması şeklinde “belki”‘lerden ve “yok canım, öylesine bakmıştır”‘lardan arındıktan sonra olanları anlatmak için, “günlük benim ama okuyanlar da var” mantığıyla ayrı bir cümle kurcam.bakıştık, ama başımı çeviren ben oldum. ama bu sefer “seks?SEKS?” diye bakan hayvani analist kro gözlerinden farklı olmak hissiyatı taşımama gerek yoktu. o da buna ihtimal vermediğini anlatır şekilde bakıyodu. yine de bakmaya devam etmeyi kafamdaki “muhtelif durumlar için önceden düşünülmüş fikirsel kalıplar”‘dan herhangi birine uyduramadım. bakmaya devam edemedim.bu olayı günlük mevzusu yapmak ya da en temelinden “yatmadan önce düşünülecekler” listesinde en öne almak gibi etkilerinden dolayı, asıl cevabını bilmek istediğim şey şu: bu eksikliği, bu ihtiyacı, bir zayıflık olarak görmek mantıklı mıdır? hoş, bahsedilen şeyin +’mı ya da -‘mi olduğunu tespite yönelik değerlendirmelerde mantığı baz almak ne derece doğru olduğu da bilinmez ya. varolduğunu iddia edegeldiğim “cevabını bilmek için, cevabın hiç merak edilmemesi ve hakkında hiç soru sorulmaması gereken olgular”‘a bi örnek bulmuş olmayı da çok isterdim. ama hoşlandığın kızla gidip konuşmaya hatta bakışmaya cesaretim olmadığı.
yorumlar
takiben yazayım istiyorum çünkü bu tarzı bağyan arkadaşımdan ayrılmak üzereyken, “belki geri dönüşüm kutusundan çıkartılırım” ümidiyle yazdığım dört sayfalık metin için kullandım ve metin dört sayfa sürdüğünden -belkide bağyan sıkıldığından, kutuyu boşalt’a tıklanıldı. ilk olarak konuyu hatırlayalım, konuyu; “ulan yoksa” dedirten karşı cins insanına yavşama sürecini başlatamama hali olsa gerek diye tasarlıyorum kafamda ve peşin olarak “ulan ne yaklaşacaksın ki?” diye sormadan edemiyorum açıkçası -ki edebilirim elbette ama o zaman bu cümlenin sonu olacağından benim hoşuma gitmez ve hoşuma giden işleri, hoşuma gitmeyenlere yeğ tutma konusunda hemen hemen diğer insanlar kadar başarılıyımdır, ek olarak hemen burada belirtmem gereken bir şey var; “-ki” şeklindeki ayırımlardan sonra ikinci bir “-” koymuyorum onun yerine “-” ile başlayan ayrıntının bittiğini “,” ile ifade ediyorum. sanırım burada yeni bir cümleye başladım ve tıpkı kendine yeni tanrı edinenlerin, yeni araba alanların yahut yeni herhangi başka bir şey yapanlarda olduğu gibi bende de olması gereken her neyse o var şu an, bu içimdeki ile (fiziksel değil be koçum şaka etmiyoruz burada) sizlere şunu söyleyebilirim dostlarım; “insan alt edilmesi gereken bir varlıktır”ı okuyup anlamayan, anlayan yada öyle sananların tümüne birden söylenecek söz “haydi” iken bahsi geçen kişi bir kadın olduğunda “abla sanırım önce insan olup sonra alt etmek gerekiyor, yani tam olarak ben de bilmiyorum ama…” kıvamına yaklaşacaktır. çünkü dostlar, kadın, (ne yazık ki demeli mi burada?) hemcinsleri hakkında söylediklerimi dinledikten sonra, “evet haklısın aslında ama bidi bidi” deyip aynen kaldığı yerden devam ediyor ulan bu lavuklar. “kadınının yanına mı gidiyorsun? kamçını unutma!” doğru bu, ama çağ gereği kamçı yerine “kızım bak ben delikanlıyım” yada “erkek adam” tekniklerini kullanmak gerekiyor (e tabiiki zerdüşt’de aynı şeyi söylüyordu) neyse, size geçmiş olsun sevgili coder, ucuz atlatmışsınız, beğeneceğiniz kadınlardan uzak durmanızı salık veririm, daha çok fiziksel anlamda sizi çekmeyen kadınlara yaklaşın ki, “aşk”, “bağlılık” veni vidi vici türünden hissiyatlara kapılma ihtimaliniz az olsun. yurdum genç kızının, ne istediğini bilmeyen, hayat ayrıntılarda gizlidir dedikten sonra hiçbir ufak faaliyetinizi algılamayan, süprizlerle kafayı yemiş ve aptal ve boş ve çıplak ve zayıf ve korkak ve hiç ve dişi tavırlarından başınız ağrıyorsa ve yine de bir kadın arzulanıyorsa yapılması gereken, otuz yaşını almış, canlılığın kendisinden ibaret olmadığını anlamış, dünyanın merkezinin başka bir yerlerde olabileceği ihtimalini idrak etmiş, beklentiler ile saçmalıkların ayırdına varmış ve artık bir erkeğin de yaşamak isteyebileceğini bilen kadınlara yönelmek yahut (alabildiğine kaba bir tabirle) vur kaç tekniğine başvurmaktır.saygılar.
not: severim ben kadınları.
Buradaki hassas nokta, fiili durumun içinde kalabilmektedir. Bir zayıflık veya güçsüzlük söz konusu olsa dahi, bunun ortaya dökülmesi kadar baştançıkarıcı bir şey nadirdir.Bu hal samimi olarak da üstünüze gelebilir; veya bunu bir oyun addedebilirsiniz. Rezil olmayı göze almak, kadınları genellikle tahrik edegelmiştir. O an olmasa bile, bir ikinci zamanda şansınız iyice artar.Kierkegaard’ın tek fiction eseri olan ‘Bir Baştançıkarıcının Günlüğü’, konuyla ilgili temel parametreleri ortaya koyması bakımından önemlidir. Psikoloji-psikiyatri gibi disiplinlerin henüz ortaya çıkmadığı bir zamanda yazıldığı için de, bulandırılmamış davranış ve ifade kodlarını yansıtır.
‘”ulan yoksa” demek için yavşama süresine, ve dahi başlatılmasına ve yahut başlatılamamasına gerek olmayan bir durumdu benimkisi’ şeklinde, şekle yönelik bir eleştiri ile ahkamına ahkam kesmeye başlamayı planlarken, “sanırım burada yeni bir cümleye başladım” cümlesini arasına yazan ahkam kesici ile deli cevat benzerliklerini 🙂 farkederek şunu düşündüm: ortada bi kasıt mı var? yoksa herkese kendi anladığı dilden konuşma gibi masum bi amaçtan hareketle mi yeni bir cümleyi yazmakta olduğunu söyleyen bir cümle yazılmış? çünkü lek talci ve şekilci kızı betimlemede ve yahutta duygu sömürüsü yapmada, mevzu bahis ahkam kesici, kendinden bahseden meta-cümle olgusuna başvurmuyor, tarzı mı değil yoksa?yurdum genç kızı tasvirine hasta oldum, çok yakın. fakat çilek kokusunun hangi çilekten geleceğini seçemem malesef yapbozda bi eksik var, onu bulmada problemler yaşıyom(arıyo muyum?aramanın gurur kırıcı olduğunu düşünmek psikopatlık mı? yer nie çekio die sormak gibi mi?bilmiom). bir ikincisi -subjektifliği seviyorum- birisinden duyduğumda hoşuma giden, ki kanımca sanat iyi ya da kötü herhangi bi şeyi “iyi” ifade etmek olduğu için yurdum genç kızı tasviri bence bir sanat eserdir, bu tasvirin gerçek olduğuna inanmak istemiyorum. node *sibling=new node(“genelleme hakkımı kendimde bulamama sebebim şu: saçmalık ile beklentinin ben kendim farkına vardığıma inanmıyorum.”);daha fazla düğüm=daha fazla dialup’a lanet, ama ahkam için teşekkür
baby’nin de ahkamını görünce, “dur şuraya bir şeyler yazayım” dedim, sonra ne yazabileceğimi düşündüm, konu bulamayınca ahkamları okumayı akıl ettim. ama delicesine bir aptalla ilgili yazarken fazla vakit ve enerji harcamışım, o yüzden konuşulanların güzel ama kadınların saçma olduğundan bahsedemeyeceğim sanırım. eğer bu kadar yormasalardı beni, kadınların ne mal olduğunu anlatırdım belki size, bukowski ile alakalı linkler verip, (html kodsuz hemde direk metnin içinden) yazardım işte. neyse, teşekkür’e “sağol” diyorum, “trt”lerden birinde bir kadın çıkıp “teşekkür arapçadır, thank you ingilizce bunun türkçesi “sağol”dur ama “çok sağol” ne demek ben de bilmiyorum, olur mu böyle saçmal…” dediğinden beri teşekkür etmiyorum pek. ama minnettarım hayatıma giren kadınların bir kısmına, yani minnettar olunabilecek kısmına, bana hüzün, kaygı, can sıkıntısından ve bedenlerinden başka hiçbir şey vermeyenleri tenzih ederek konuşuyorum demeye çalışıyorum, diğerleri hüzün, kaygı, cansıkıntısı ve bedenden başka bir de hayal kırıklığı verdiler. işte size bayanlar, minnettarım, sağolun varolun.
kızın miyop olması
alakalı link.
Muhteşem bir şey yahu şu lise aşkı. Aynı olaylar. Belki 10 sene arayla iki farklı göz göze gelmenin anlamı. Birisinde masum liseli aşık, diğerinde koca bir adam. Büyüdükçe aşk aşka benzemiyor artık.