Halk arasında “temiz hava yaramadı” olarak da bilinen durumdur.Söz konusu durum genellikle, büyük şehirde yaşayan kişilerin hafta sonlarında kaçtıkları, mesire yeri tabir edilen oksijeni bol, doğal ortamlarda karşımıza çıkar.En sık görülen şekli “eeeeehhhheeheheheeeeeyyyyyyyyyyyyyy” şeklinde atılan naralar, “iğyeeeeek” şeklindeki çığlıklar ve “aaaaaeeeeeeooooooo” şeklindeki anlamsız sesli harflerden oluşan yüksek sesli yaklaşımlardır. Bu, sesli tip olarak adlandırılmaktadır.Şehrin keşmekeşinde yanındakinin konuşmasını bile zorlukla duyan gençlerimiz, açık ve sessiz alanlarda seslerini herkese duyurma fırsatını bulmuşken sıklıkla bu sesli tipi kullanırlar. Bu gençlerimizin söyleyecek ( duyuracak) bir şeyleri olmaması neticesinde de bu tip ilkel sesler çıkartmaları zaten beklenen bir sonuçtur. Yine büyük bir sıklıkla, bu sese mukabil, başka bir yerden bir cevap sesi gelir ki halk arasında bu duruma da “çiftini buldu” denmektedir. Bu durumda en tehlikeli sonuç çiftin üremesidir.Bir diğer tip ise, atletik tip olarak da tanımlayabileceğimiz, günlük hayatında tuvalete bile bürositin tekerleklerini kullanarak giden ve fakat doğal ortamda atlamacı, yüzmeci, tırmanmacı , amuda kalkmacı kesilen tiplerdir. Bu kişileri de yine söz konusu etkinlikte, topluluktan ayrı olarak, bir ağacın tepesinde ( mahsur kalmış), üzeri hafif buz tutmuş bir gölde ( donmak üzereyken), köprünün hemen yanından karşıya atlarken ( bacağı ya da beli kırılmış) görebilirsiniz.Tespit ettiğim bir başka grup ise “doğada babam yetişse yerim” tarzı kişilerdir. Bu kişilerin atalarının doğada yetişmiş olması muhtemeldir. Önce her akan suyu içip, sonra her yerde buldukları yeşilliği çiğneyen, en sonunda topladıkları mantarları pişirerek yiyen ve zehirlenen kişiler bu sınıfa girmektedirler. Bu tip daha çok, şehir hayatında doğal hayatın ve bozulmamış nesnelerin hasretini çeken orta yaş ve üzeri insanlardan oluşmuştur.Bizzat içinde bulunduğum için bahsetmek istediğim bir diğer tip ise, teknolojik tiptir. Bu kişileri diğerlerinden kıyafetleri yardımıyla ayırabilirsiniz. Zira bunlar, bir gözleri kırpık diğer gözlerinin yerinde bir fotoğraf makinesi objektifi bulunan, boyunlarında muhtemelen bir GPS cihazı, 100 metrede bir cep telefonu çekiyor mu diye bakan kişilerdir. Mola yerlerinde çantalarından bir laptop ya da hafıza kartı yedekleme tıngırtısı çıkarıp muhtelif kablolarla bunları birbirine bağlamak, cep telefonuyla internete bağlanıp az önce çektiği bir fotoğrafı arkadaşlarına göndermek ve ortamdaki kişilere sürekli “burada bağlantı yavaş, 2 megabaytlık dosya 5 dakkada gitti, tepede olsaydık ben şimdi hepsini webalbüme atmıştım, a bu arada sizin eposta adresinizi de kaydedeyim” şeklinde iletişim kuran insanlardır. Ortamın tadını döndüklerinde çektikleri fotoğraflara bakarak anca çıkartırlar. ( ah benim eşşek kafam)Bu oksijenin fazla bulunduğu temiz ve doğal ortamlarda, o kadar bol oksijene rağmen daha hala bu oksijeni gerekli şekilde yakamayan bir tür daha vardır. Bu türü genellikle canlı olarak birebir görmezsiniz. Daha çok “daha önceden orada bulunduklarını” anlarsınız. Bunu anlamanızı sağlayan poşetler, içecek kutuları ve şişeleri, peçeteler, gazete kağıtları, ekmek parçaları, fotoğraf filmi kutuları, cam kırıkları ortamda her yerde bulunmaktadır. Bu tip ne yazık ki diğer bütün tiplerin de içinde bulunduğu genel bir gruptur.