gecenlerde bir haber gördüm. mevlananın konyaya gelişinin yıl dönümü için konyada konuyla ilgili yapılan kutlamalardan bahsediyordu. sadece haberlerdeki gosterilen banttan izlediğim için bu söylediklerimden bazılarını yanlış algılamış isem şimdiden özür dilerim ne de olsa konu ala,..daha önceden kısım kısım göz gezdirdiğim kitaplardan mevlananın irandan göç ederek konya ilimize geldiğini biliyordum. o zamanlar ordusuyla önüne geleni ezip geçen moğolların başındaki timur lenkin akınlarından kurtulabilmek için zamanında osmanlı imparatorluğuna ait olan ve hükümdarlığını ikinci beyazıtın yaptığı topraklara gelmiş olduğunu hatırlıyordum. bu bahsi geçen kutlamaların büyük bir kalabalık önünde yapılıyor olması kalabalığı oluşturan insanların yine hatrı sayılır bir kısmının da turistlerden oluştuğunu görmek tabiki daha da iyi hissettirmişti, çünkü beni de 10-15 yaşlarındayken bir sene mevlananın mezarını ve sema gösterilerini görmek için götürmüşlerdi.tabiiki bu bahsi geçen kutlamalar her yılın belirli bir zamanı yapılmakta ve her nasıl olduysa olmuş, tam da bütün ilgi duyan insanların konya’ya akın ettiği gün ve hafta mevlananın türbesi olsun, bilumum onunla ilgili mekanlar belediye işçileri tarafından naylonlarla örtülmüş ve bakımı yapılıyordu.hiç unutmuyorum, mevlana için taa japonyadan gelmiş turist kafilesi foto çekmeye çalışlıyorlardı. bütün görüntülenecek yerin üstü kocaman naylon plakalarla kaplanmış olduğundan bir turist bir eliyle naylonu tutup öteki eliyle kabrini cekmeye calisiyor ugrasiyor ugrasiyor ama beceremiyordu. o kadarlik aklımla sormuştum neden bu tamiri bu zamanda yapıyorlarki diye etrafımdakilere hiç mantıklı bir açıklamasını alamamıştık.özellikle resmen millete gelmeyin demekten başka bir anlamı olamazdı. düşünsenize yaa mevlana ile ilgili herşeyin bir yerinde geçer bu söz; gel ne olursan ol yine gel! bunu söyleyerek bu yüce kabul mevkiğine ulaşmış bir insanın her yıl belirli zamanlarda yapılan anma törenleri yine o aynı zamanda yapılan tamirat çalışmaları ile çakıştırılıp olayı resmen; nolursan ol gel de bişey göremeyeceksinki koçum kıvamına getirmişlerdi.o gün bu gündür bu konuyu her düşündüğümde aklıma hep bunlar geldiğinden geçenlerde haberlerde konu basligini duyunca hemen kulak kabartıp uzaktan kumandanın programlar için olan + tuşunun üstüne ağırlık olarak koyuduğum çakmağı da kaldırdım. başladım seyretmeye.aynen mevlananın zamanında konyaya gelişi canlandiriliyor. canlandiran oyuncular var tiyatro oyunculari ve oyle coluk cocuktan toplanmıs bir grup değil yine isim veremesem de tanıdık tiyatrocuların simasini gordugumu saniyorum. bir oyuncu mevlanayı bir digeri de 2. beyazıtı canlandiriyo ve özel bir sahne olmadan sanırım bir turbenin yada bir caminin onunde mevlananın kapıya dogru gelmesi orda beyazıtın ona hosgeldiniz demesi ardından mevlananın beyazıtın ne kadar buyuk bir hukumdar oldugundan bahsetmesi ve yine sonrasında beyazıtın: -olur mu efendim sizin yanınızda bizim lafımız olmaz sizin gibi yuce bir insanı sehrimizde agirlamaktan gurur duyariz anlamına gelen eski osmanlıca yapılmış bir sahne soz konusu.fakat oynayanlar playback yapıyor. muzik esliginde soyluyor olmamalarina ragmen bir sekilde daha onceden kaydedilmiş bir konusmayı canlandiriyorlar. yani onlari seyreden buyuk kalabalık zaten uzaklardan baktigi icin bu bir sorunmus gibi gorunmuyor. kostumler zamanın kostumleri ve makyaj yok gibi. oyuncular oynadıklari karakterlerin o yaşlarına uygun yaşlardan seçilmiş her biri kendisine ait kıyafeti giyince uzaktan o oluveriyorlar zaten. hem bu durumda herhangi bir mikrofon taşımıyor olmaları da olaya gercekten de daha gercekci bir hava katmış oluyor.bunlari farkettiğimde hmm demek yönetim değişmiş artık turizme daha yakın ve istekli bir yönetimin elinde konya diye düşünmeye başladım bu gercekten hosuma gitti ozellikle o yasadiklarimi hatirladiktan sonra.neyse gelelim oynanan oyuna bu karşılama sohbeti devam ediyor. beyazıt da mevlana da hiç saygıda kusur etmiyor ve sonrasında sanırım gercekten mevlananın tarihteki konyaya gelisinde yasanmış oldugu gibi o camiye girip namaz kılmaya başlıyorlar. bu onceki karsilama sohbeti sirasında da arkadan haklı olarak tasavvuf muzigi giriyor damardan. resmen alıp gotürüyor insanlari belki orda seyreden herkesi, bunu haberlerde seyrettiğim kadarıyla bile hissetmiş oldugumu dusunuyorum ortam basarili bir canlandirmaya sahne oluyor. ve namaza başlıyorlar. namaz sırasında da tabiki cok buyuk bir sessizlik hakim zaten daha onceki konusmalar playback olarak geldigi halde etraftan cit cikmiyordu herkes buyulenmis olarak seyrediyordu.beyazıtı oynayan oyuncu beyazıt olarak, mevlanayı oynayan oyuncu da yine rölüne devam ederek kostumlerini değiştirmeden namaza basliyorlar butun cami tıklım tıklım igne atsan yere düşmeme durumu o an için bulunmuş sanki.namazın sonlarina dogru mevlanayı oynayan oyuncu kalp krizi geciriyor ve namazı tamamlayamiyor. şimdi bazı şimşekler çakıyor belki de bazılarinizda ben de ilk duydugum an tuylerim diken diken oldu hemen ister istemez kendimi o mevlana rolunu oynayan oyuncunun yerine koydum aman yarabbim o ana kadar dayanmış olması bile bir mucizeymiş gibi geldi. düşünsenize ağzınızdan cikan replikleri siz kendiniz daha onceden kaydetmiş olsanız bile o an siz onlari soylemiyor olsanız da söyledikleriniz playback olarak insanlara aktarılıyor. zaten direk orda bir gerçekliğe yabancılaşma yaşadıktan sonra oyunun içinde namaza geçmek hem de mevlana olarak gerçek bir namaza.çunku oyun artık kısmen bitmiş bile olsa namaz gerçek ve arkalarında tıklım tıklım dop dolu bir camii onlarla beraber egilip kalkıyor namaz kılıyor. o yuzlerce insanın mevlanayı oynayan adama hissettirdiklerini bir dusunsenize kimin kalbi dayanır ki buna? zaten oyuncu tecrubeli o zamana kadar yıllarca başka başka rollere burunmus ilk basta kendisini inandirmiski o oynadigi roldeki kişi olduguna, sonrasında onu seyredenlere zevkli dakikalar gecirmis.olayı düşündüğüm zaman aklıma başka bir boyut daha geliyor. bazı kutsal isimlerin bir şekilde başkaları tarafından canlandırılmalarının yapılmaması gerektiğini belli bir açıdan bakıldığında olayların bu yolla yozlastirilabilecegi de düşünülebilinecek bir şey. ve hatta bunun sonrasında hemen o oyuncunun mevlanayı canlandırırken kalp krizi gecirmiş olduguyla bagdastirilmasi da mumkun. yani işte etti ve buldu diye düşünenler de olabilir. ama boyle dusunulse bile ve hatta boyle dusunulup bu etti ve bulma olayının gercekligine yogunlasilsa bile bence olayın muhtesem bir yönü daha var. evet o oyuncu belki o namazı tamamlayamadı ve kalp krizi geçirdi ama, aması hala yaşıyor ölmedi. çok acayip diimi 😉