fikri abi, iyisin hoşsunda insan destekli atar yane, tekzip edileceiini bildiin şeyi niye yazıyon? yok eşi israfçıymışda, korkmuşta, tırsmışta, koskoca orduyu nassı yönetiyo o zaman? daha güzel şeyler bekliyoz senden, hade bakem.
walla böyle bir mevzunun yalanlanmaması sürpriz olurdu. tahmin etmek zor değil bunu. asıl önemli olan bu görüşme sonrası durulan suların nedeni. madem bu kadar kolaydı bu gerilimleri çözmek, neden bu kadar dağıldı olay? boğaza karşı olunca mı böyle oluyor acep?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Birgün ve Vatan gazetelerine 4 ayrı dava açtıklarını söyleyerek, “Kurumsal olarak ceza davası ve eşimle birlikte ayrı ayrı tazminat davası açtık. Bunca yıl boyunca birçok saldırıya uğradım ama bu kadar adisine uğramadım. Dedikoduyla adice suçlama olmaz” dedi.
gerçek sol bi parti olsaydı, bugüne kadar yaşananlar farklı şekilde gelişirdi, lakin o gerçek -kime göre nasıl bir gerçekse, toptan mavi hapı yuttuk heralde- sol parti bi türlü kurulamadı gitti. şimdi ben kalkıp kursam gene hizipler, klikler olacak, boşuna kafayı yiyip “ne haliniz varsa görün, hieyyt” dicem. iyisimi bu işi ufuk uras halletsin, bizde oy verelim. belkim hükümet kurarlar, bir nebze rahatlarız.
mevzunun göbek deliğinde hep bu mesele var. sağlam bi sol parti olsaydı ne ertuğrul dedem böle şeylerle vakit öldürürdü, ne de yalancı medya böle iftiralar atabilirdi. bugünküne nispeten daha doğru düzgün bi memlekette yaşıyo olurduk. hayalde olsa güzel be yaw!
insanlar elele tutuşsa hayat bayram olsa o zaman da sorun kalmaz. ertuğrul abiniz de rahat eder. ancak burada durumun sol partilerle falan alakası yok. konuyu çevirmeyelim. gizli yapılan görüşmelerle ilgli tabi ki bir çok söylenti çıkacak. doğru yanlış, ama bu duruma ne siz ne de ben iftira da gerçek de diyemeyiz, çünkü orada değildik. işin ilginç yanı ise daha geçenlerde yıl dönümünü nefretle andığınız e-muhtıranın sahibine şimdi bir iftira kurbanı yaftasını yapıştırıyorsunuz. hem de gerçeği bilmeden. asıl sorun budur.
Asıl sorun şu: Bir komutan çağdaş değerlere sahip olduğu için, darbe yapmayacağını ve bunun uygar devlet ve ordularda olamayacağını deklare etti diye kötü komutan kabul edildi. Halbuki o komutan yönetimi sırasında askeri düzenlemeleri ile cumhuriyet tarihinin önemli düzenlemelerine imza atmış, kendi sahasında orduyu modernize eden ve kendi silahlarını üretmek için önemli atılımlar yapan, modern, çağdaş ve demokrasiyi sivillerden daha çok içselleştirmiş bir komutandı. Karşısına darbeci olacağı vehmedilen şu anki general ve kuvvet komutanı çıkarıldı. O da küresel konjonktüre uygun hareket etmek durumunda kalacağını belli edince bu kez bu da “tu kaka” general ilan edildi.Adamların mesleki başarıları tartışılmıyor. Bu bağnaz insanların temel mihenkleri komutanın darbeci olup olmaması. Darbeci olmayan komutan orduyu geliştirse de, diğeri terörle mücadele de başarı elde etse de bu yaptıkları ile değil darbeci olup olmaması ile değerlendiriliyor.Yani sonuçta herkes birilerini işine geldiği gibi değerlendiriyor ama bir kısmı askerlik mesleğini başarı ile ifa edip, demokrasiye saygı duyduğu oranda komutanlara destek verme “çıkarcılığı” ve “kaypaklığında” bulunurken, diğer kaypak grup darbe yapıp yapmayacağı konusuna angaje oluyor.İki grubun farkı işte budur.
ertu abimi rahatlatacak olay daha dünyada yaşanmadı, bişiler yapmaya çalışıyoz işte.benim kompilo teorime göre bozuk türkçe ile yazılan e-muhtıra büyükanıta rağmen oraya kondu, o da emir-komuta disiplinini bozmamak içün sahip çıkmak zorunda kaldı. yoksam kendisi filan yazmış, desteklemiş diil. dolmabahçede devletin en yükseğindekiler olarak konuşup anlaştılarsa mesuliyet sahibi olduklarındandır. böle bişi varsa onlar içün şölede sebepler olabilir:1- ordu bir kere 27 nisanda iktidar olmayı denedi ve fakat toplumun her kesiminden ciddi tepki gördü.2- türkiyede ordu her ne kadar müdahaleci de olsa, hiçbir zaman “önce yıkalım, gerisini sonra düşünürüz” anlayışında olmadı. yani bir alternatif göremediği için sessiz kalmak durumunda.3- bir ordu müdahalesi türkiyeyi dünya liginde çok aşağılara düşürür. türkiyeye yazık olur. Hepimiz aynı gemideyiz!4- bugüne kadar yapılan darbelerin sonucunda görüldü ki, bir müddet sonra yeniden yasaklanan, kapatılan, kişi ve partiler yeniden iktidara geliyor. ordunun müdahalesine maruz kalanlar halka mağdur görünüyor.5- bir askeri müdahale Türkiye’nin terörle mücadelesine büyük darbe vurur ve “terör meselesi” hiç istenmeyen bir aşamaya girebilir.6- ekonomik ve siyasi istikrar bozulunca yabancı sermaye kaçışı başlar ve ülke ciddi bir ekonomik krize girer.şol sebeplerden “menşur dolmabahçe görüşmesi” hamuru daha çok su götürür.
öncelikle, karşı bir teori koyup konuyu yine mecrasına soktuğunuz için teşekkürler oğuzkagan35, zira mağlup takım futbolcusu tadında, eleştiriler yapıcı olsun kırıcı olmasın, yapılan işlere kimse bakmıyor gibi yorumlar gerçekten gereksiz oluyor.teoriniz ilginç. bir kere başta sorulacak soru şu. emir-komuta zinciri ya da askeri hiyerarşi nasıl işler? yukarıdan aşağı mı, yoksa aşağıdan yukarı mı? bildiğim ve askerlik yaptığım kadarıyla yukarıdan aşağıyadır. söylediğiniz bu mantığa uymaz, uyamaz. üstün altın uygulamasın kabul etmesi demek, zaten askeri hiyerarşinin bozulması demektir. asıl bu emir-komuta disiplinini bozar. bunu geçelim. desteklemiş değil diyorsunuz ama madem desteklemedi neden gidip böyle bir görüşme yaptı sorusunu sormamız lazım. sonra da benim baştan beri sorduğum şeye geliyoruz zaten. dediğiniz gibi mesuliyet sahibi olan onlar ama gerilim en son noktaya gelip gemiler yakılınca bir çözüm arayışına girdiler. gayet güzel de çözdüler. peki sorun neydi ya da nasıl çözüldü? yukarıda dediğiniz gibi meselinin “göbek deliği” burası oluyor.ve tabi bütün bu durumun, böyle can siperhane savunulması da beni ertuğrul abinin dediklerine inanmaya itiyor, ya da tam tersi siz laik/ulusalcı çizgiye falan kaydınız.
ben zaten başından beri laik çizgideyim (herkesin laikliği kendine) lakin ulusalcılık benden çok uzakta. ertu abiye inanmak zordur ama bi inanırsan altın vuruş yapmış gibi olursun, zordur ertu abiye inanmak, yinede denenebilinebilinir.
bir kere başta sorulacak soru şu. emir-komuta zinciri ya da askeri hiyerarşi nasıl işler? yukarıdan aşağı mı, yoksa aşağıdan yukarı mı? bildiğim ve askerlik yaptığım kadarıyla yukarıdan aşağıyadır. söylediğiniz bu mantığa uymaz, uyamaz.
burasının türkiye olduunu, aklın ve mantığın ayşeden çoooook uzun zaman önce tatile çıktığını hatırlatmama lüzum yok herhalde. 27 mayıs ihtilalinden miras, orgeneral döven teğmenleri biliyoruz, oluyo böle şeyler. mart 2003te “genç subaylar rahatsız” manşetiyle caaanım türkiyamda cuntalıdarbe sürecini başlatıp, önce özkök sonra büyükanıt tarafından çeşitli vesilelerle lanetlenenlerin hala ihtilal yaptırmaya çalıştığı bir memleketten bahsediyoruz. bunlar herhalde ihtilali kendileri yapmayacak, ordunun içinden birilerine güvendikleri belli. ben bunlara masonkardeşliği adını takayım, başkası başka isimde koyabilir. işte bunlar cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde son kozlarını o şekilde oynadılar. erdoğan teziçin meşhur youtube masonikvaazında sölediği kafasını rahatça yastığa koyup uyumasındaki bir numerolu etken bunlardı. askeri hiyerarşiyi bozma pahasına bu haltı yaptılar, da ne oldu? dönüp başlarına dolandı. büyükanıt mesuliyeti yüklenerek orduyu ve türkiyeyi korudu. bu haltı yiyenlerde ağustostaki askeri şuralarda ve youtube konferanslarında peyderpey emekli ediliyorlar. çünkü bu masonikherifler türkiyeyi hiç umursamadıkları gibi batması, bölünmesi, parçalanması umurlarında olmadığı içün herşeye rağmen muhtırayı oraya koydular ve cevabını aldılar. lakin geç kaldıklarının farkında diller, danıştay saldırısından ve eşzamanlı olarak türkiyede ekonomik kriz çıkarma denemesinden beri türkiye başka bir kulvara geçti. hala anlamadılar, lakin anlayacakları zaman yakındır. amerika irana saldırmaya karar verdiği gün hep beraber göreceğiz.
peki sorun neydi ya da nasıl çözüldü?
sorunlardan biri devlet-millet makasının kapanması olabilir. yapılan yanlış davranışlar bu makasın çok açılmasına sebep oldu, aradaki mesafenin kapanması içün bişiler konuşulmuş olabilir. bir digeri ergenekon davasının derinleşmeden kapatılması olabilir. eldekiler kurban edilecek, arka plandakilerde etkisiz hale getirilip sakinleştirilecek. yani bissürü şey olabilir, bi tane mevzu olduunu zannetmiyorum, ne kadar mesele varsa konuşulmuştur orada. echelon bana raporu gönderince gene yazarım:)
walla açıkçası, genelkurmay başkanlığı sitesine kendi kontrolü olmaksızın bir şey koyulması pek de mümkün değil. kusura bakmayın ama bu biraz safdillik oluyor. muhabbetle andığınız özkök’ün, darbe girişimleri engellemek için neler yaptığını ve nasıl bir duruş sergilediğini hatırlayınız. ondan bir dönem sonra aynı pozisyondaki kişi mi engelleyemeyecek böyle bir yazıyı. kaldı ki, özkök zamanında yapılması planlandığı iddia edilen operasyon çok daha güçlü ve organize. muhtıra öncesini hatırlatayım ayrıca. 12 nisan konuşmasını. hiç daha soru bile yokken “sözde değil özde” tartışmasını kim başlattı?velhasılıkelam, son dönemde chp ve mhp’yle muhtemelen arka planda cumhurbaşkanlığı seçimindeki tutum nedeniyle su yüzüne çıkan gerginliği tarafgirlik sanmayınız. herkes kendi tarafında. taraflı medyanın, siyasetçilerin tutumu bir tarafa sizin de bu derece iktidar ağzıyla konuşmanız bana çok enteresan geliyor ve aklıma şu söz geliyor. her sakallıyı baban mı sandın…
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
fikri abi, iyisin hoşsunda insan destekli atar yane, tekzip edileceiini bildiin şeyi niye yazıyon? yok eşi israfçıymışda, korkmuşta, tırsmışta, koskoca orduyu nassı yönetiyo o zaman? daha güzel şeyler bekliyoz senden, hade bakem.
walla böyle bir mevzunun yalanlanmaması sürpriz olurdu. tahmin etmek zor değil bunu. asıl önemli olan bu görüşme sonrası durulan suların nedeni. madem bu kadar kolaydı bu gerilimleri çözmek, neden bu kadar dağıldı olay? boğaza karşı olunca mı böyle oluyor acep?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Birgün ve Vatan gazetelerine 4 ayrı dava açtıklarını söyleyerek, “Kurumsal olarak ceza davası ve eşimle birlikte ayrı ayrı tazminat davası açtık. Bunca yıl boyunca birçok saldırıya uğradım ama bu kadar adisine uğramadım. Dedikoduyla adice suçlama olmaz” dedi.
bir de şöyle bir şeyler var.
gerçek sol bi parti olsaydı, bugüne kadar yaşananlar farklı şekilde gelişirdi, lakin o gerçek -kime göre nasıl bir gerçekse, toptan mavi hapı yuttuk heralde- sol parti bi türlü kurulamadı gitti. şimdi ben kalkıp kursam gene hizipler, klikler olacak, boşuna kafayı yiyip “ne haliniz varsa görün, hieyyt” dicem. iyisimi bu işi ufuk uras halletsin, bizde oy verelim. belkim hükümet kurarlar, bir nebze rahatlarız.
mevzu sol partilerin durumu değil. onu başka bir programa bırakalım.
mevzunun göbek deliğinde hep bu mesele var. sağlam bi sol parti olsaydı ne ertuğrul dedem böle şeylerle vakit öldürürdü, ne de yalancı medya böle iftiralar atabilirdi. bugünküne nispeten daha doğru düzgün bi memlekette yaşıyo olurduk. hayalde olsa güzel be yaw!
insanlar elele tutuşsa hayat bayram olsa o zaman da sorun kalmaz. ertuğrul abiniz de rahat eder. ancak burada durumun sol partilerle falan alakası yok. konuyu çevirmeyelim. gizli yapılan görüşmelerle ilgli tabi ki bir çok söylenti çıkacak. doğru yanlış, ama bu duruma ne siz ne de ben iftira da gerçek de diyemeyiz, çünkü orada değildik. işin ilginç yanı ise daha geçenlerde yıl dönümünü nefretle andığınız e-muhtıranın sahibine şimdi bir iftira kurbanı yaftasını yapıştırıyorsunuz. hem de gerçeği bilmeden. asıl sorun budur.
Asıl sorun şu: Bir komutan çağdaş değerlere sahip olduğu için, darbe yapmayacağını ve bunun uygar devlet ve ordularda olamayacağını deklare etti diye kötü komutan kabul edildi. Halbuki o komutan yönetimi sırasında askeri düzenlemeleri ile cumhuriyet tarihinin önemli düzenlemelerine imza atmış, kendi sahasında orduyu modernize eden ve kendi silahlarını üretmek için önemli atılımlar yapan, modern, çağdaş ve demokrasiyi sivillerden daha çok içselleştirmiş bir komutandı. Karşısına darbeci olacağı vehmedilen şu anki general ve kuvvet komutanı çıkarıldı. O da küresel konjonktüre uygun hareket etmek durumunda kalacağını belli edince bu kez bu da “tu kaka” general ilan edildi.Adamların mesleki başarıları tartışılmıyor. Bu bağnaz insanların temel mihenkleri komutanın darbeci olup olmaması. Darbeci olmayan komutan orduyu geliştirse de, diğeri terörle mücadele de başarı elde etse de bu yaptıkları ile değil darbeci olup olmaması ile değerlendiriliyor.Yani sonuçta herkes birilerini işine geldiği gibi değerlendiriyor ama bir kısmı askerlik mesleğini başarı ile ifa edip, demokrasiye saygı duyduğu oranda komutanlara destek verme “çıkarcılığı” ve “kaypaklığında” bulunurken, diğer kaypak grup darbe yapıp yapmayacağı konusuna angaje oluyor.İki grubun farkı işte budur.
ertu abimi rahatlatacak olay daha dünyada yaşanmadı, bişiler yapmaya çalışıyoz işte.benim kompilo teorime göre bozuk türkçe ile yazılan e-muhtıra büyükanıta rağmen oraya kondu, o da emir-komuta disiplinini bozmamak içün sahip çıkmak zorunda kaldı. yoksam kendisi filan yazmış, desteklemiş diil. dolmabahçede devletin en yükseğindekiler olarak konuşup anlaştılarsa mesuliyet sahibi olduklarındandır. böle bişi varsa onlar içün şölede sebepler olabilir:1- ordu bir kere 27 nisanda iktidar olmayı denedi ve fakat toplumun her kesiminden ciddi tepki gördü.2- türkiyede ordu her ne kadar müdahaleci de olsa, hiçbir zaman “önce yıkalım, gerisini sonra düşünürüz” anlayışında olmadı. yani bir alternatif göremediği için sessiz kalmak durumunda.3- bir ordu müdahalesi türkiyeyi dünya liginde çok aşağılara düşürür. türkiyeye yazık olur. Hepimiz aynı gemideyiz!4- bugüne kadar yapılan darbelerin sonucunda görüldü ki, bir müddet sonra yeniden yasaklanan, kapatılan, kişi ve partiler yeniden iktidara geliyor. ordunun müdahalesine maruz kalanlar halka mağdur görünüyor.5- bir askeri müdahale Türkiye’nin terörle mücadelesine büyük darbe vurur ve “terör meselesi” hiç istenmeyen bir aşamaya girebilir.6- ekonomik ve siyasi istikrar bozulunca yabancı sermaye kaçışı başlar ve ülke ciddi bir ekonomik krize girer.şol sebeplerden “menşur dolmabahçe görüşmesi” hamuru daha çok su götürür.
öncelikle, karşı bir teori koyup konuyu yine mecrasına soktuğunuz için teşekkürler oğuzkagan35, zira mağlup takım futbolcusu tadında, eleştiriler yapıcı olsun kırıcı olmasın, yapılan işlere kimse bakmıyor gibi yorumlar gerçekten gereksiz oluyor.teoriniz ilginç. bir kere başta sorulacak soru şu. emir-komuta zinciri ya da askeri hiyerarşi nasıl işler? yukarıdan aşağı mı, yoksa aşağıdan yukarı mı? bildiğim ve askerlik yaptığım kadarıyla yukarıdan aşağıyadır. söylediğiniz bu mantığa uymaz, uyamaz. üstün altın uygulamasın kabul etmesi demek, zaten askeri hiyerarşinin bozulması demektir. asıl bu emir-komuta disiplinini bozar. bunu geçelim. desteklemiş değil diyorsunuz ama madem desteklemedi neden gidip böyle bir görüşme yaptı sorusunu sormamız lazım. sonra da benim baştan beri sorduğum şeye geliyoruz zaten. dediğiniz gibi mesuliyet sahibi olan onlar ama gerilim en son noktaya gelip gemiler yakılınca bir çözüm arayışına girdiler. gayet güzel de çözdüler. peki sorun neydi ya da nasıl çözüldü? yukarıda dediğiniz gibi meselinin “göbek deliği” burası oluyor.ve tabi bütün bu durumun, böyle can siperhane savunulması da beni ertuğrul abinin dediklerine inanmaya itiyor, ya da tam tersi siz laik/ulusalcı çizgiye falan kaydınız.
ben zaten başından beri laik çizgideyim (herkesin laikliği kendine) lakin ulusalcılık benden çok uzakta. ertu abiye inanmak zordur ama bi inanırsan altın vuruş yapmış gibi olursun, zordur ertu abiye inanmak, yinede denenebilinebilinir.
burasının türkiye olduunu, aklın ve mantığın ayşeden çoooook uzun zaman önce tatile çıktığını hatırlatmama lüzum yok herhalde. 27 mayıs ihtilalinden miras, orgeneral döven teğmenleri biliyoruz, oluyo böle şeyler. mart 2003te “genç subaylar rahatsız” manşetiyle caaanım türkiyamda cuntalıdarbe sürecini başlatıp, önce özkök sonra büyükanıt tarafından çeşitli vesilelerle lanetlenenlerin hala ihtilal yaptırmaya çalıştığı bir memleketten bahsediyoruz. bunlar herhalde ihtilali kendileri yapmayacak, ordunun içinden birilerine güvendikleri belli. ben bunlara masonkardeşliği adını takayım, başkası başka isimde koyabilir. işte bunlar cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde son kozlarını o şekilde oynadılar. erdoğan teziçin meşhur youtube masonikvaazında sölediği kafasını rahatça yastığa koyup uyumasındaki bir numerolu etken bunlardı. askeri hiyerarşiyi bozma pahasına bu haltı yaptılar, da ne oldu? dönüp başlarına dolandı. büyükanıt mesuliyeti yüklenerek orduyu ve türkiyeyi korudu. bu haltı yiyenlerde ağustostaki askeri şuralarda ve youtube konferanslarında peyderpey emekli ediliyorlar. çünkü bu masonikherifler türkiyeyi hiç umursamadıkları gibi batması, bölünmesi, parçalanması umurlarında olmadığı içün herşeye rağmen muhtırayı oraya koydular ve cevabını aldılar. lakin geç kaldıklarının farkında diller, danıştay saldırısından ve eşzamanlı olarak türkiyede ekonomik kriz çıkarma denemesinden beri türkiye başka bir kulvara geçti. hala anlamadılar, lakin anlayacakları zaman yakındır. amerika irana saldırmaya karar verdiği gün hep beraber göreceğiz.
sorunlardan biri devlet-millet makasının kapanması olabilir. yapılan yanlış davranışlar bu makasın çok açılmasına sebep oldu, aradaki mesafenin kapanması içün bişiler konuşulmuş olabilir. bir digeri ergenekon davasının derinleşmeden kapatılması olabilir. eldekiler kurban edilecek, arka plandakilerde etkisiz hale getirilip sakinleştirilecek. yani bissürü şey olabilir, bi tane mevzu olduunu zannetmiyorum, ne kadar mesele varsa konuşulmuştur orada. echelon bana raporu gönderince gene yazarım:)
walla açıkçası, genelkurmay başkanlığı sitesine kendi kontrolü olmaksızın bir şey koyulması pek de mümkün değil. kusura bakmayın ama bu biraz safdillik oluyor. muhabbetle andığınız özkök’ün, darbe girişimleri engellemek için neler yaptığını ve nasıl bir duruş sergilediğini hatırlayınız. ondan bir dönem sonra aynı pozisyondaki kişi mi engelleyemeyecek böyle bir yazıyı. kaldı ki, özkök zamanında yapılması planlandığı iddia edilen operasyon çok daha güçlü ve organize. muhtıra öncesini hatırlatayım ayrıca. 12 nisan konuşmasını. hiç daha soru bile yokken “sözde değil özde” tartışmasını kim başlattı?velhasılıkelam, son dönemde chp ve mhp’yle muhtemelen arka planda cumhurbaşkanlığı seçimindeki tutum nedeniyle su yüzüne çıkan gerginliği tarafgirlik sanmayınız. herkes kendi tarafında. taraflı medyanın, siyasetçilerin tutumu bir tarafa sizin de bu derece iktidar ağzıyla konuşmanız bana çok enteresan geliyor ve aklıma şu söz geliyor. her sakallıyı baban mı sandın…