oyuncu,yönetmen,senaryo,kurgu bileşiminin ortaya çıkardığı muhteşemlik..
oyuncu,yönetmen,senaryo,kurgu bileşiminin ortaya çıkardığı muhteşemlik.
burda sayfalarca kulun bildiğini kula anlatıp efendim fight clubşöyleydi böyleydi diye,oyunculuğu,kurgusu,senaryosu vs.anlatmicam..
keza katil doğanları da öyle..
dün gece üst üste iki kez izlediğim ikinci film (ilki fight club‘tı) memento oldu.senaryo bildiğimiz hollywood saçmalığından ibaretken (adam karısına tecavüz edip öldüren manyağı aramaktadır),kurgudaki dehanın ayrıntı gücüyle desteklenmesi muhteşemdi.
film 15 dk.lık çokça filmin bileşimi gibi.15dklık parçalar,106dklık muhteşembisi çıkarıyor ortaya.
üstelik sadece yönetmen ve teknik kadro için değil izleyici içinde hayli zorlayıcı bir film,baştan sonra doğru giden klasik hikaye kurgusundan bağımsız olarak sondan başa doğru gidilmesi,dikkati tamamen filme doğru yöneltmenizi gerektiriyor.
3 dklık ihtiyaç molası tüm filmi baştan izlemeye neden olabilir ki nitekim bana oldu.cd yi başa ala ala izledim.
güzeldi..fight clubve natural born killers ve fransız yapımı kırmızı‘dan sonra izlediğim tadı damağımda kalan memento kare as’ımın son kanadını oluşturdu.
yorumlar
izlediimde paranoya uzerine paranoya yapmistim. “aslinda hayat boole iste filan” die dertlenir olmustum. uzun zaman oldu. hala hayatimda onemli bi’ yeri var. dusunce tarzimi deistirdi desem abartmis olmam. 🙂
bastan sona dogru gitse cok vasat olucak belki ama boyle oluca. anlamak icin kendini yoruyosun. tabe aslinda filmin en basi olan araya sikistirilan siyah beyaz kisimlar olayi daha da karistiriyor
solemeden gecemicem seinfeld bir bolumude sondan basa dogru idi. epey guldugumu hatirliyorum adamlar en sonda abartip seinfield in dairesine tasinmasina ve seinfield ile kramer in tanismasina kadar geri gidiyolardi.
acaba sondan basa gitme olayini ilk seinfield mi yapti daha onceki bolumleri bilen varmi?
çok eski filmlerde de var diye biliyorum. çok da orjinal bişe deil.
duyuyorum. memento’da beni etkileyen sey; hafizasinin, basrolun hayatinda yarattigi kisirdongu idi. hep bi’ yerde, bi’ seylerin son bulmasi ve bilinmeyen bi’ noktaya suruklenmek. hep bi’ kaybolus. hep yeni bi’ bulus. hep bisiilere tutunma ya da birilerine guvenme ihtiyaci. hic emin olamama. suruklenis…
Otomatik Portakal, Reservuar Köpekleri, Ucuz Roman, Ölü Ozanlar Derneği, Se7en gibi yapıtları atlamamak lazım dimi..
doğrusunu söylemek gerekirse bu filmden hiç hoşlanmamıştım. hala da hoşlanmıyorum. yani kayıp olarak görmüyorum da bir kere iledim ve bitti. Bir fight club ya da bir matrix ya da ne bileyim reservuar köpekleri gibi değil. izlendi ve bitti…
Se7en’ı dört kez sinemada izlemiştim… Ama fight club’ı ilk kez geçen hafta izledim buda bööle bi huy işte…
“Ama
Otomatik Portakal, Reservuar Köpekleri, Ucuz Roman, Ölü Ozanlar Derneği, Se7en gibi yapıtları atlamamak lazım dimi.”
ayrica kubrick ve fincher üzerine bisiler yasicam 🙂 memento hakkinda analiz yaparken harcamak istemedim adamlari..bi de jackie brown ekliim bu filmlere.
mesaj kaygılarıyla içine edilmiş bir Tarantino hikayesidir bence natural born killers, ki Tarantino’da söyler bunun böyle olduğunu, nerden bilirdim bu hale geleceğini der. lakin şahane bir yönetmen olduğu gerçeğini değiştirmez tabi bu Oliver Stone’un. Ahkamlarda söylenildiği üzre de pek yeni bir şey de değildir memento’daki ters kurgu Fight Club ise bir filmden öte büyük bir devrimdir bence ve hakkında ne kadar konuşursanız o kadar boğar sizi içinizdeki Tyler Durden (First rule is Fight Club…)Kubrick’i, Kubrick’in özellikle bir kara mizah başyapıtı olan Dr Strangelove’ını öneririm halen izlememiş olanlara. Evet şahane bir sanat yahu şu sinema 🙂