Hayatımıza girmiş bir kaç Tristan sayabiliriz hemen (İspanya civarında yaşıyoruz ya), öncelikle Dada’nın babası Tristan Tzara var, sonra Deportivo La Coruna‘nın kadrosundaki insana benzeyen tek birey, şık golcü, hatta İspanya’nın yetiştirdiği en paşa strikerlardan biri (Raul demeyin kırılırım kendisi forvettir) Diego Tristan var tabii. Bu da başka bir Tristan ve neyse ki diğerlerinden daha güzel.
Kendisi ilginç bir kişilik, ilginç konularda eserler vermiş, okuyucuları için kendisini 42 kere piercinglendirmiş ve hatta yine okuyucuları için ticari bir sado-mazo dungeon‘ına gidip türlü acılar çekmiş.
Maceraları öyle kolay kolay bitecek gibi değil gerçekten, kendisi hala aktif halde. Sitede pornografik materyal bulursanız tamamen siz sorumlusunuz diyerek Tristan faslını kapayıp önemli bir konuya geçiş yapıyorum.
Çileli geçen yılların sonunda Yapı Kredi yayınları, Bukowski, Daniel Pennac, Leo Mallet gibi güzel insanların sık sık bahsettiği Gecenin Sonuna Yolculuk‘u, yani Louis Ferdinand Celine‘in baş yapıtını basmayı başarmış. Güzel yurdumuzda 80’lerin ortalarında basıldığı yolunda bir efsane olan ve fakat yapılan bütün arama tarama çalışmalarında izi bulunamayan söz konusu kitap, kitapçılara vurmuş durumda. Kitaplar lüks tüketim maddesi sayıldığından fiyatı 20 milyon lira (gerçi daha alçak gönüllü bir kağıda basılsaydı bu kadar pahalı olmayabilirdi diye belirtmek lazım). Evet evet, bu kadar.
yorumlar
hatta yapı kredi bu kitap basılmadan az önce kitaplık dergisinin mayıs-haziran sayısını celine’e ayırmıştı. arşivden sayı.53’e girince biraz aşağı iniyosun, orda vesikalık kısmında hakkındaki yorumlardan bikaçını okuyabiliyosun, hatta başlıktaki link direk fotoğraflarına götürüyor seni. bayaa hoş resimler.
bi de, eğer 1 harfin önemi yoksa, şu da girsin tristan listesine, çok değerli bir insan kendisi.
demeyin bana lütfen, hala tek bir filmini görmeyi başarabilmiş değilim kendisinin, üzülüyorum sonra.
var. 17 dakika zaten, Dali ile beraber çektiğini de söyliyeyim.
biliyoruz da kısmet denen bişey de var ayrıca.
kısmet var tabi ama ayrıca vcd player var, pc var, taksim var, ağacamii’nin karşısı var, 5.kat var. Bunlara da yok diyemeyiz,hayatın gerçekleri bunlarda.
ve hatta Beşiktaş’ta divx çiler var ama Bunuel yok. Hee The Good The Bad and The Ugly olsa mevzu bahis, sonuna kadar haklısın.
“Tristan ve İsolde” var, Wagner’in operası. Benim hayatımda Tristan önemli bir yer tutar. Bir Apple oyunudur. (aslı bildiğimiz “tilt”) Bol bol oynardık bilgisayarda. Üç arkadaştık ve bir şirket kurmak üzereydik. Tam Çiller’in doları fırlattığı zamanlardı. Nisandı galiba. Bissürü sorunun yanında üçümüz anlaşıpta şirkete bi isim bulamamıştık. Sonunda adını Tristan koyduk. Dört yıl yaşadı bizim şirket. Sonu hüsranla bitti. tristan; hüzünlü demek, bu arada.