2003 yılı yazıydı. Aylardan temmuz. İki kişi, karabatak ve Majesteleri Eray, Gelibolu’da Şehitler Anıtı’nın altında oturup Çanakkale boğazına baktık.”Majesteleri suskunsunuz” dedim. Esmer bir kurda benziyordu ve dağınık saçları çakmak çakmaktı.”İrresistable’ın nasıl battığını düşünüyorum” dedi. Sonra kalktı. Bıraksam, uzun ince bacakları üzerinde yaylanarak ve ipleri dolanmış bir yamaç paraşütçüsü gibi dalgalanarak kendini Çanakkale Boğazı’nın sularına bırakacaktı.Saatler sonra sahile indik. Majestleri deniz banyosu almaya hazırlanırken ona yardımcı oluyordum. “Biliyor musun Karabatak” dedi Majesteleri Eray, “Tebaamdan kimileri bu sularda yüzerken suyun altında ve kumsalda insan kemiklerine rastladıklarını söyledi. Kimbilir belki biri senin atalarından biridir, ne dersin?”.”Aman majesteleri” dedim “keşke bunu söylemeseydiniz. Şimdi ben bu sularda yüzemem. Şehitlerin aziz hatırasına saygısızlık etmiş sayarım kendimi”.”Hayır” dedi Majeste. “Öyle düşünme. Onlar sen bu sularda gönül rahatlığıyla yüzebilmen için savaştı ve şehit oldu. Sadece onları unutma yeter” dedi.Baktım, gözpınarlarının kenarında Çanakkale’nin sularından iki damla vardı.Uzakta, yukarda Şehitler Anıtı, gözlerini kısmış ufku gözetliyordu.Bugün 18 Mart