Kürenin içinden çıkmak kolay olmadı…Gerçekten kolay olmadı…İçerdeyken sadece çıkmayı düşündüm. Dışarıda neler olabileceği beni o kadar çok heyecanlandırmıştı kiParmağımla yüzeyine dokundum önce pürüzsüz geldi fazlasıyla pürüzsüz gerçek olamaz dedim. Belki yüzlerce, binlerce kez kendi kendime zaten yapabileceğim başka bir şey de yoktu kendi kendime konuşmak dışında. İnsan kürenin içindeyken yalnızdır. Bunları anlatıyorum çünkü bazılarınız kürenin içine hiç girmedi küreden çıkanlarsa zaten bunu okumaya gerek bile duymayacaklar.İlk başlardaki pürüzsüz yüzeyini kaybetti küre…Benim korkak dokunuşlarım kuvvetlenip sertleştikçe; dışarı doğru esneyebilme ihtimalinin olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama güzel olan birçok şey beklenmediktir zaten değil mi?Beklemediğimiz: bilmediğimizAma önemli olan şu an anlattıklarım değil.Küre belki esnekti ama esnek olması onu güçsüz değil daha da sağlam kılıyordu. Günde belki onlarca kez gelen vahşet çağrısına uyup elimizde bir balyozla saldırıp kurtulabileceğimiz türden değildi. Küçük bir metal parçasıyla saatlerce vurarak delik açmaya, çatlatmaya çalışmak daha kolay olabilirdiKolay olmasını istememişlerdi…Dokunduğum zaman içimin çekildiğini hissettim.o esnedikçe ben büzüştüm.Bir an hiç boşluk kalmayacağını düşündüm.Kolay olmadı.Neden bu kadar tekrarlıyorum bu cümleyi ”kolay olmadı” ne bekliyordum ki kolay olmasını mı?Korunaklı sessiz ve huzurlu küremden neden çıkmak istedimHepimizin içinde var bu“Merak”Sadece merakBaşka nedeni yokArmaya çalışmayınYa daSiz bilirsiniz.Öyle mutlu olacağınıza inanıyorsanız…Dışarısı korkuttu beni,Ama geri dönmek istemedim.ASLA!Nefes alamadım ilk önceBirden genişledim.Arkama dönüp baktığımda geldiğim yer artık olduğum yerden çok uzaktaydı.Terk edilmiş kürelere ne olurBiliyor musunuz?Ben öğrenemedim.BelkiBaşka bir bebeği içine alıp büyütmek için cennete gidiyorlardır.Kimi bebekler cennetten gelir buraya bazılar gelmez .Kim karar veriyor derseniz.İşte orasını bilene de rastlayamadım daha…Çamura batmayı bekledim. Çamurun ne olduğunu biliyorumÇıkalı çok oldu.O kadar dengesizce anlatıyorum ki hikâyenin başlangıcını nereye çekeceğim asla tahmin edilemeyecek. Belki de burada sıkılıp bırakacağım her şeyi…Çamur denemezdi.Çıktığımda çıplak ayaklarımın bastığım yereSıcaktıKürelerin iklimi olmaz yirmi üç derecedir hep. Bahar havasının dışına çıkılmaz.Gözlerim dışarıya alışamadı ilk önceUzağı değil önümü göremiyordumYedi derece miyop üstüne astigmat bakışlarınızın normale dönmesi birkaç saatinizi alıyor.Sonra gördüklerinizin size neler hissettireceğini söyleyemem. Herkes aynı yerden çıkmaz dışarı. Nerede durmak istemişseniz orada alırsınız ilk nefesinizi…Ben ilk önce bir kırkayak gördüm.” Bayan kırkayak” gerçekte kırk ayaklı değiller. Tam 14 çift bacağı ve14 çift topuklu rugan kırmızı ayakkabısı vardı yürürken çok ses çıkarıyordu sırf bu yüzden! Ama onu suçlayamayız her kadın güzel ve uzun boylu görünmek ister. Sürdüğü parfüm 28 diz kapağının altına ayrı ayrı sıkılmışçasına etrafı kaplamıştı.Onu izledim bir süre… Yarı kapalı, çapaklı gözlerimle yaptığım eylem ne kadar izlemek olarak adlandırılırsa tabi!Beni fark etmemiştiDışarıya alışamadığım için hala nefes almak aklıma gelmemişti sessiz çok sessizdim beni duymadıDuysa ne değişirdi?Sanırım yanıma gelirdiYa daAynı yerdeki iki güzel kadının çekişmesini yaşardık onunlaİlgi hangimizin üzerinden kayacak ve diğeri kazanacak diye endişelenirdik.