Hernekadar hepsi birer klişe olsa da, bunlar yıllardır izleyiciyi koltuğundan sıçratmayı başarıyor. Aslında olaya psikolojik açıdan yaklaştığımızda hepsi birer şartlı koşullanmadan ibaret, bir nev-i izleyici nerede korkması gerektiğini biliyor ve o an geldiğinde tepkisini gösteriyor.

Sadece bunları ti’ye alarak gişe yapan bir takım filmleri saymakta mümkün. Bu klişeler her ne kadar vazgeçilmez de olsalar günümüzde daha önce karşılaşmadığımız korku ve gerilim unsurlarını barındıran filmler haklı olarak daha fazla gişe yapıyor. Ancak yukarıda da söylediğim gibi bazı klasikleşmiş olanları vazgeçilmez. İşte o klasikleşmiş klişelerden bazıları:Çalışmayan Araba: Eğer karakterimizin kaçmak zorunda olduğu bir katil, bir canavar, bir makine vs. varsa kendini içine can havliyle attığı araç asla çalışmaz. Tüm film boyunca deyim yerindeyse babalar gibi çalışan o araç mutlaka tutukluk yapar ve son anda çalışır.

Kedi Unsuru: Söz konusu olay bir evde cereyan ediyorsa ve gerilimi yaratan katille karakter arasında bir saklambaç söz konusuysa, katilden önce karakterin önüne mutlaka bir kedi fırlar. Bu fırlayış çoğu zaman ani müzik efektiyle desteklenir. karakterimiz tam “aman kediymiş!” şeklinde rahatlamak üzereyken katil ensesinde biter.
Heybetli Yapılar Yıkılmaya Mahkumdur: Gerilimi yaratan bir yapıysa (şato, malikane vb.) filmin sonunda bu yapı mutlaka yıkılır.

Meteoroloji Faktörü: Sanki gerilimle iş birliği içindeymişçesine hava da bozar. Yağmur, şimşek ve gök gürültüsü facialara eşlik eder.
Korkunç Olayları Çaresizler Farkeder: Filmin gerilim unsuru olan garip ve korkutucu olayları küçük çocuklar, güzel hanımlar gibi daha güçsüz ve korunmasız karakterler farkeder. Diğerlerine anlatmaya çalıştıklarında ise asla kendilerine inanılmaz.

Hayali Arkadaş: Evin küçük çocuğunun hayali bir arkadaşı olur. Fakat tüm büyükler buna abartılı bir anlayış gösterir. Kimse şizofreniden şüphelenmez.