Gerek kişisel gerekse kurumsal anlamda bir duruş ve imaj oluşturmak, bilinirliğe ve marka değerine sahip olmak için – farkında olarak ya da olmayarak- çeşitli argümanları platformları ifade şekillerini ve bu ifade şekillerinin muhatap kitleye ulaşması amacıyla farklı tanıtım araçları kullanılır. Bu araç; kişisel anlamda belki bir kol saati ile başlar kurumsal anlamda ise büyük çaplı kampanyalara kadar uzanır.Söz konusu bilinirliğe ulaşabilmek için bence kullanılabilecek iki farklı platform vardır ( daha doğrusu 10 yıl öncesine kadar sadece tek platform vardı)Birincisi; Gazete dergi tv radyo basılı ve görsel diğer tüm medya mecralarının tamamını içinde barındıran tek tek yada bir kampanya ile bir kaç mecranın birlikte kullanıldığı klasik tanıtım ve reklam platformdur -ki buna fiziki platform da diyebiliriz –20 yüzyılın son çeyreğine kadar bu platform, gerek kişisel gerek kurumsal anlamda “ifade edilebilirlik” ve “bilinirlik”adına yegane başvuru kaynağımız olmuştu biz dünyalıların.Bir firmanız var ise, gazete dergi tv radyo gibi bir mecrada isminizin ama reklam ama haber anlamında geçmesi, sizi büyük bir marka yapmasa da kişisel tatmin noktasında yıllarca işe yaramıştır!Eğer bu mecralara çıkacak kadar paranız yoksa, e canım mahallelinin ya da çarşı esnafının sizi bulması için bir tabelanız da mı yok ? çok ayıp en azından bir eşiniz dostunuz ya da müşteriniz için bir kartvizitiniz yoksa, siz var değilsiniz demektir.Daha doğrusu öyleydi.Ne zamana kadar ? 20 yıl öncesine kadar belki en çok..Bu yukarıda bahsettiğimiz fiziki platformun sihrine kapılan etkisini hisseden kişiler ve firmalar arttıkça arttı. Bir tabela bir kartvizit derken özellikle şirketler, tüm dünya şirketleri bu medya mecralarının en üstünde yer alabilmek için yarışır duruma geldi.Reklama olan talep arttıkça arz edilen mecraların değeri arttı. Bu artış, medya denen bir gücün var olmasına çok çabuk bir şekilde büyümesine, reklam mantığının değişmesine değiştikçe değerli bir hal almasına yol açtı.Nihayet bu devasa endüstriyi, kendini tanıtmak, marka olabilmek ve istediği marka bilinirliğine ulaşabilmek amacıyla besleyen “reklamverenler” in oluşturduğu bir ekonomi, yani “reklam pastası” ortaya çıktıBu öyle bir pastaydı ki tadına bakmak için bir dilim almak pastaya bir kaç dilim değer katıyordu. Bu durum böylece devam etti ve ediyor.Artık reklam ve tanıtım öyle sine çılgın bir al aldı ki yazımın başında en masu mane reklam hareketi olarak ifade ettiğim tabela reklamları bile sokaklarda insanları renk koru edecek derecelere ulaştı. Varın diğer mecraları siz düşünün.Şirketler verdikleri bütçeleri daha etkili kullanabilmek için farklı olabilmenin gerekliliği ilkesini benimsedi. Ve farklılık arttıkça orataya reklam kirliliği çıktı. Olan muhatap kitleye yani aslında bu pastanın bir parçası olan bizlere oldu ve olmaya devam ediyor.Ve iletişim teknolojisi interneti doğurdu. Işte ne olduysa o zaman oldu ve bir “ikinci platform” oluşmaya başladı.Başlangıçta bir iletişim aracı olarak kullanılan internet vazgeçilemez bir ihtiyacımız oluverdi. Bu yoğun kullanıcı ilgisi reklamcılar tarafından hemen algılandı. Diğer mecraların yani birinci platformun yani fiziki platformun bir parçası olarak görülmeye başlansa da çok farklı bir alan olduğu kısa sürede anlaşılmıştı.Çünkü diğer mecraların aksine reklamlar ölçülebiliyordu. Çünkü reyting araçlarına güvenmek zorunda kalmadan kullanıcı reklamının etkisini negatif yada pozitif olarak hemen görebiliyordu. Sadece bu iki özellik bile internet platformunu diğer bütün reklam mecralarından ayır tutmak için yeterli bir neden iken….Bu sihirli dünyanın başka sihirli argümanları ortaya çıkmaya başladı tek tek . Hedef kitlenin demografik özellikleri nerden nasıl ulaştıkları hangi reklamın nasıl bir etki gösterdiği derkeeeen …… internet kendi içinde bir başka inklap gerçekleştirdi; Google.Bu bir arama paltformuydu. Insanlar arka planda çalışan müthiş bir sanal zeka yardımı ile aradıkları herşeye ulaşabiliyorlardı. -Sanal zeka diyorum çünkü, sadece aradıklarınızı bulmakla kalmayıp artık yanlış aramaları da sizin adınıza doğru olarak tamamlayan ve ne aradığınızı sizin için düşünen ona gore sonuçları üreten bir sistem şaheserine sanal zeka demem gerekiyor.-Google çok kısa sürede dünya üzerindeki tüm internet kullanıcılarının %85 inin üzerinde gezindiği ve aktif olarak kullandığı yani gün içinde miyarlarca farklı aramanın yapıldığı yani bu aramaları yapan farklı insanların farklı konularda farklı kültürlerde farklı dillerde milyarlarca insanın günlük bir başvuru kaynağı oluverdi.İnsanlar klasik medya araçlarına sadece muhatap oluyorlardı eskiden yani hedef kitle. Muhataplarını hedef kitle ilan eden tv gazette radyo gibi aracları hedef olarak muhatap almak yani derdinizi anlatmak bir soru sormak yani interaktif bir paylaşım mümkün değildi.Google bu konuda da farklılığını ortaya koyarak internetin dinamik ve inateraktif bir paylaşım platformu olduğu gerçeği ile bu imkanları kullanıcısına her geçen gün katlanarak artan bir bilgi bankası niteliğinde ulaştırdı.Internetin sayısal bir veritabanı olmasının avantajları kendisini google da da gösterdi; yapılan bu milyarlarca arama onlarca soru kriterine tabi tutularak ortaya paha biçilmez bir değer çıktı; Arama istatistikleri.Nerden Arama yapıldı? Hangi kelime ile arandı? Aranırken nasıl bir bilgisayar kullanıldı? Arama da hangi sonuçlara ayrıca ulaşıldı? Kaç kez arandı? ……Buna benzer yüzlerce gerek kişsel gerek kurumsal anlamda stratejik önem taşıyan soruya cevap bulabileceğimiz istatistiki bilgi ve sonuçlara ulaşma imkanı artık elimizde..Google bu hizmetleri bence temel tek bir şarta bağlıyor; Arama motoru ahlakı.ya da prensibi Yani “ benim arama platformumu kullanan insanların aradıklarını birebir bulabilmeleri gerekiyor. Bilgiler veritabanımda indexlenirken bu prensipten asla taviz verilmeyecektir” diyor google Bu prensip ve kurala öylesine sadık kaldı ki google bu sadakat arama istatistikeri ile birleşince ortaya google ortamında yapılacak –ve bu rensibe bağlı kalacak – reklamların kesin sonuca ulaşmak gibi bir müthiş imkan olarak meyvesini Verdi.Eğer çiçekçi isenin google ın daima arama yapan kullanıcısının yanında olduğu gerçeğini hatırlayarak hareket etmelisiniz. Ne kadar çaba ve para harcarsanız harcayın google da resturant arayan bir kullanıcı için kendinizi ve reklamınızı sunamazsınız. Yapabilseniz bile bu kısa süreli bir gösteri olur ve sistem yani bence sanal zeka sizi engelemeye çalışır. Aslında bu engelleme yıllardır klasik reklam mantığında ulaşmak istediğiniz net hedef kitleye ulabilmeniz için google ın size bir yardımıdır.Google; “eğer çiçek satıyorsanız resturant arayan kullanıcıma hitap etmiyorsunuz yani bu kullanıcım sizin hedef kitleniz olamaz hedef kitleniz değilse yani çiçeğiniz ile ilgilenmeyecekse çiçeğinizi sunmak doğru bir adım olayacaktır.” Diyerek doğru hedef kitleyi size sizi doğru hedef kitleye yönlendirir. Bu kural o kadar sistemli işler ki ne satarsanız satın, kim olursanız olun gün içinde muhakkak binlerce,- sadece sizi arayan- kullanıcılara ulaşarak sonuca çok kısa sürede çok etkili bir şekilde ve daha da önemlisi çok az maliyetlerle ulaşabilmenin şaşkınlığını yaşarsınız.Birinci platform yada fiziki platform dediğimiz klasik medya ve reklam mecralarının dağınık kalabalık adaletsiz ve kirli gürültüsünden uzak süslü ve abartılı reklam detaylarında kaybolmadan kendinizi net ve tertemiz bir şekile sizi arayan muhatabınıza sunmanın ayrıcalığını yaşarsınız.Henüz kişisel ve kurumsal anlamda mille
t olarak bu ikinci platformun net avantajlarını tam olarak kullanamıyoruz maalesef. Bunun nedeni farkında olmayışımız günlük gürültülerden bu gerçeği göremeyişimiz ve daha da önemlisi bilgilenmek ve bilinçlenmek için yeterince çaba sarfetmeyişimiz olabilir.Şu bir gerçek ki; kişisel kurumsal ve hatta kamusal alanda bu platformu kullanabildiğimiz ve faydalanabildiğimiz takdirde dünya arenasında kendimizi ifade etmenin aslında bir hayal olmadığını göreceğiz.Fatih ÖZBEY