Keşke… Muhtemelen her insanın dile getirdiği kelime… Aslında muhtemelen kısmı bile fazla… Her insanın mutlaka dile getirdiği kelime demek daha doğru olur. Nedense her insan kendi keşkesinin daha yıkıcı olduğunu düşünür. Ya da her keskede “bu seferki keşke en ağırıydı” der. Belki de haklıdır. En son yapılan hata, en son hissedilen üzüntü, en son yaşanılan mutluluk hep en fazla olanıdır. Yeni bir keşkeye gebedir son keşke, ve yerini yeni keşkeye bıraktığı anda eskir, eskimesi ile birlikte verdiği acı da hafifler.Ama en yıkıcı keşke, kimseyle paylaşılamayacak olan, bir daha tekrarlanması ya da geri dönüşü olmayan keşkedir. Bir de bu keşkenin tek suçlusu siz iseniz, bile bile keşke demeye yeltenmiş ve bunu başarmışsanız bu yükü kaldırmak gerçekten çok zordur. Suçlayacak birilerini arar gözleriniz… Nerdeyse sokaktaki hayvanatı bile suçlamayı isteyecek kadar şuursuzsunuzdur. Tek istediğiniz yükü biraz hafifletebilecek ikinci kişidir… Ama asla bulunmaz o kişi. Hata da, keşke de sizindir…Keşke kelimesi pişmanlığın bir ürünüdür. Bu pişmanlık yerini çaresizliğe teslim eder zamanla… Zaman makinesi olsa keşke… derken bile yeni bir keşkeye sahip olduğunuzu fark etmezsiniz bile… Çözüm arayışları yetersizdir, eğer kaybedilen bir şey varsa… Bu durumda kaybedilenin yerini doldurması için yeni umut arayışlarına çıkar, eli boş dönersiniz çoğu zaman. Daha kötüsü de olabilirdi düşüncesini benimsemek için insan üstü bir çaba sarf eder, kaybedileni hatırlayıp acizliğinize kahredersiniz…Küfür edip bağıramazsınız… Kızamazsınız bile… Çaresizlik öyle içine çeker ki sizi, çaresizliğinize bile üzülemezsiniz… Ben demiştim cümlesini duymamak, duyup da kalan umudunuzu da kaybetmemek için anlatamazsınız kimseye…Yürüme isteği… Yoğun bir şekilde sarar bedeninizi. Sanırsınız ki yürüdükçe her atılan adımda geride kalacak pişmanlığınız… Her adımda azalacak keşke miktarınız. Keşkeler hayalleri yok eder mi ki? İçinde keşke barındırmayan gerçekler ne kadar gerçektir ki…Tüm bu karmaşanın içinde “hayatınızın en büyük hatası” ile yaşayıp, buna alışmaya çalışırken, mutlu taklidi de yapmak zorundasınızdır. En zoru da budur zaten. Zoraki gülümseme ile birlikte ağlamamak için sıkılan dişler, güçlü görünme çabasının altında yatan kendinize bile itiraf etmekten çekindiğiniz o berbat acizlik… Daha fazla yıpratamaz hiçbir şey sizi… Belki ölüm… Ölüm dedim de, onu bile göze alamayacak kadar aciz olmak, ölüme göz kırpacağınızı düşünen bedenin gözlerindeki tarif edilemeyen endişe. Neyse… Yazının bundan sonrası acizliği paylaşmama dürtüsünün var olduğunu bilmemi sağladığı için gülümsemeliyim…Ne olursa olsun gülümsemeliyim… En azından diğerleri için…