-Yeni bir ilaç buldum.-Ne işe yarıyo Reprezant Bey?-Biliyorsunuz, hormonlu gıdalar yüzünden bozulan sindirim sistemi…-Eeeee…-Bozulan sindirim sisteminin ürettiği dışkı, klozete bırakıldıktan sonra gitmiyor ya…-Eeeee…-İşte biz buna çözüm ürettik!-Hadi be, bak sen. Lan kimsenin aklına gelmemişti bu ya. Yani Reprezant Bey!-Zaten benim de aklıma gelmemişti!-E o zaman kimin aklına geldi?-Ben de onu sormaya geldim.-Lan bak hastalarım var, az biraz Hipokrat yemini biliyorum, zamanımı çalma, Yiğit Özgürleşme bana!-Hehe, bu da Ahmet Hakanlaşma gibi oldu. Zaten ben çok komik bir reprezantım. Dedem de reprezanttı, o yüzden adımı Reprezant koymuşlar…-Repo diyelim sana kısaca, Repo anlat bakalım şu boktan ilacını. O boku nasıl götürecek, klozetten?-Aslında gitmiyor biliyor musunuz? Gitmiş gibi göstereceğiz.-Oraya önceden kamera mı yerleştireceğiz hap şeklinde?-Yok, bok su renginde olacak. Böylelikle boku sıçan hastamız, bokunun gittiğini düşünecek sifonu çekince.-Eee, ama sıçarken de şeffafsa bu bok, sıçmadığını düşünecek.-Evet o kısmı da doğru ama insan kendini sıçmış gibi rahatlamış hissedecek di mi?-Öyle olsa gerek, ama hastamız bokunu görmek isterse?-Onun içinde bokunu gösteren bi hap üretiriz artık.-Görünmez bok, dahiyane…Sıçılabilen ama görünmeyen bok! Bence reklam dünyasında bir çığır, bilim dünyasında bir devrim yaratır…-Devrim kısmını bilmem ama çok satacağı belli..-Ben de doktor olmama rağmen, benimm de aklıma değişik fikirler geliyor Repo, biliyor musun? O gün hanım tutturdu plazma plazma tv diye. Biliyorsun kadınların ince, incelme hastalığı vardır. En ince, en narin, en kırılabilir şeyleri arzularlar. Böyle pahalı ve parlak olur. Bir de ilk kırılan şey onlardır hep.-Anladım da Doktor Bey, ben reprezantım bu taraklarda bezim yoktur.-Hadi len, artık biz iki girişimciyiz tamam mı? Senin o boktan ilacını yazmam karşılığında her türlü eski düşünürün üstüne ettiğim yemini bozuyorum. Ne yani şimdi bu teklifimi dinlemeyecek misin?-Off tamam, anlat bakalım. Ortağız diyorsan, benim ilaçları da yazacaksın demektir.-Tamam tamam, hallederiz o kısmı. Şimdi dinle beni!-Hee kurban…-İncelmeden bahsettiğim, ince olması ve televizyon olması. Biz en ince televizyonu üreteceğiz.-O nasıl bişi yahu? Bana vestel ve bor dersen Hipokrat üzerine yeminlen…-Dur o değil. Benim dediğim sticker televizyon!-E oldu, sakızdan çıksın bari!-Aaaa, iyi fikir. Evet olabilir ama ucuza gider. Lan öküz bırak geyiği…-Öküz ile geyik pek bi anlaşır ha…-Allam sen nasıl bir reprezantsın ya! Oğlum valla çok para var bu işte. Düşün bi, alıyorsun stickerı, istediğin yere yapıştırıyorsun.-Üstüne ad, soyad, okul nosu, sınıfı???-Yaz anasını satayım, yaz sen! Bi dinle iki dakka yahu. Bak hatunlar çok sever böyle şeyleri. Bi de çok teknolojik, tasarım olarak mucizevi bişi bu.-O zaman benim de dahiyane bi fikrim var!-Ha, neymiş.-Konuyla pek alakası yok ama seninkinin pek alakalı olmayışı sonucu benim de aklıma pek alakalı olmayan bi fikir geldi.-Neymiş?-Bu çember sakallı iett şöförleri var ya?-Eeee?-İşte onlar abi, onların arasında her sene Ulusal (bilmem kaçıncı) İett Şöförleri En Uzun Sakal Şampiyonası Düzenleyelim. 123

1. Ulusal İett ve Dengi Kurumlar arası Uzun Sakal yarışması 1.
1. Ulusal İett ve Dengi Kurumlar arası Uzun Sakal yarışması 1.

-Oğlum D harfi niye büyük? Oda mı, şampiyonanın adına dahil?-Sus lan, sen kendine bak. Senin de dahi anlamındaki -da ekin bitişik olmuş!-Tamam ikimiz de hata yaptık. Aslında seninki güzel fikir. Bayağı katılımcı olur. Birinciye ne vercez peki?-Uzun sakalı kısa gösteren hap olabilir.-Ben varım, sen var mısın?-Neye sticker televizyona mı? Hadi onu da hallederiz.-O zaman gel yemin edelim.-Tamam ben ediyorum.-Ben de ediyorum.-Okey, anlaştık Repo.-Anlaştık Doktor. Şey diycektim Doktor, adınız neydi? Bundan sonra izleyicilerin aklında kalsın diye sordum.-Ben Hüseyin. Hüseyin Üzmez…-Sana o zaman Hüso diyelim. Dört harfli olsun o da!-Aferin sana, hadi öptüm bebeğim bay bay…-Bay bay bebiş. Ben de kocaman öptüm….