istediğin olmayınca savuruyorsun pençelerini fütursuzca, düşüncesizce.. bir şey istediğinde en masum bakışlarını fırlatıyorsun.. nefret ve sevgiyi bir arada yaşatıyorsun.. kucağına alası geliyor okşayası sabahlara kadar.. ve bir anda o kucaktan atma isteği uyandırıyorsun ufak bir hareketinle..
canın sıkılınca arkana bakmadan çıkıyorsun kapıdan.. geri döndüğünde kapıyı açık bulacağından emin bir tavırla.. susuyorsun.. düşünüyorsun, korkutuyorsun bu halinle.. acaba ne zaman saldırıya geçecek diye diken üstünde oturtuyorsun.. tedirgin ediyorsun yaklaşınca, kuyruğunu sürtüp oyunmu isteyecek yoksa pençelerinimi savuracak diye.. döküyorsun yüzünü, öldürüyorsun bakışlarınla.. gömüyorsun beni yok bişi diyerek.. atıyorsun kenara işi bitmiş bir yumak gibi.. biliyorsun çünkü yumak gene karyolanın altında olacak geri döndüğünde..
yorumlar
evet kediler inatçıdır ; yediği mamadan başkasını yemez .
ama bir iki üç gün derken mecburdur önüne konanı yemeye ,,,
Bir kere yedimiydi senin direttiğini artık sırtın yere gelmez ne koyarsan onu yer !
yani olay yumak olmaktan çıkıp etrafta uçuşan kuş olmakta
yok abi denedim
yemio 🙂
neyse
kediye aşık olan bi farenin eceli gelmiştir bence 🙂
dikkat etmek lazım…
– belki beni ocal.netten hatırlarsın 😉 –
bilmiyorum, kedi inatçıdır, nankördür..
insanın en iyi dostu ise köpek..
farelerin de..
en iyi kole kopekten olur, otur dersin, oturmassa simariktir.
koyunlari guderler, donma diye icki tasirlar, sana kotu bisii olmasin diye canlarini feda ederler. anladiklari taktirde soyledigin her seyi yapmaya gonulludurler. caniniz yanarsa uzulur, aglarlar. siz onun canini yakarsaniz, “ama ben hala onu seviom, onun icin en iyisini ben bilirim” derler. istemeyerek canlarini yakarsaniz, “benim canim yandi, sahibim benim canimi yaktigi icin cok uzuluyo. hep benim yuzumden! pis ben!” die aglarlar. kediler de cok cekiciler. kopek olmak oole bishii. biz anlayamayiz. kedi, olmak istediimiz insana daha cok benziyo. biraz daha kolay ona hak vermek. mazeretlerimiz var ne de olsa.
Belki kedinin mülkünde dokuz adet can bulunmasından ileri geliyordur bu vurdumduymazlığı. Yemişim geçmişinizi diyordur her hareketinde, anlayana. Sekiz canını harcamış kediler de böyle midir acaba? Değildir bence, elde yok avuçta yok, popo korkusu sarıyordur hayvanı.
Bakalım seni yine aşağıya attığımda yine o çelimsiz dört ayağının üstüne gelebilecek misin?
Şimdi hatırladım da, bu kedi milletinin dör ayak üstüne düşmesini sağlayan -yani bi nevi hayat tutgaçları- edevatları kuyrukları idi. Demekki kedi canlarını kuyruğunda saklıyor. Kuyruğunu koparmak lazım kedilerin o halde, ki ayakları yere bassın, fazla havalanmasın.
“Boxing Helena” fantazisi içinde kıvranmaktasın sanırım; kolunu kanadını kes, çaresiz kalsın. Eh, o da seçenek tabii…
Kediler güzeldir, köpekler de; seviyorum ben ikisini de.
Bu sekiz adet havadan can pek çare niteliği taşımıyor sanırım, bu daha çok bir destek gibi, sırtını dayadığı bir duvar mesela. Arka sağlam. Ama kedi bunu kötüye kullanıyor, sana bir bakışıyla istediğini yaptırdıktan sonra seni çizerek. Yani kimsenin çaresini elinden almış değiliz, buyursun gelsin şifa olalım gücümüz yettiğince, samimiyetinden emin olursak kanat takalım bir çift, sonsuza kadar uçsun böylece.
egf, kedileri sevmez… o kangalları sever…
*
bi yerde okumuştum. belki daha önce anlatmış bile olabilirim.
köpekler oyun istediklerinde kuyruklarını sallarlar kediler ise sinirlendiklerinde. kediyle köpek karşı karşıya gelir. kedi köpeğe sinir olur kuyruğunu sallar köpek de “aaa benimle oyun oynamak istiyor” diye üzerine atlar. bütün hır gür bundan çıkar. oysa yoktur ortada alıp veremeyecek birşey. çok kadın tanıdım,(ne kadar çok olabilir ki tavra bak don juan sanki) köpek gibi sevip kedi gibi davranmaya çalışan. halbuki ne gereği var.