Herşeyin hesaplanabilir-ölçülebilir olduğu bir zamanda bireyin en büyük yanılsaması yaşamına yön verebilme ihtimalidir. artık yaşam bireylerin tek tek yönverebileceği birşey olmaktan çıkmıştır. Kendiliğinden akan ve önüne ne gelirse, kökünden söküp sürükleyen azgın sel suları gibi yıkıcı bir devinime dönüşmüştür.Yaşamın, ölüme koşmak olduğu bir çağda intihar olağandışılığını yitirmektedir. Akılalmaz olan, inadına daha iyi bir yaşama arzu duyup, bunun olması için gerekli emeğin gösterilmesi, ve karşılık olarak kazanım elde etmektir. Tıpkı emek gibi akıl da, düşünce dünyasının merkezinden kovulmuş, meşruiyetini kaybetmiştir. İnanç, yaklaşık 500 yıl sonra saklandığı karanlıklardan çıkmış, saklandığı karanlıkları insanların gözlerine yaymıştır. Artık kimse hayatına yön vermeyi düşünemez olmuş, yerine ruhunu kurabiye kalıplarına döküp, fırınlanmayı beklemektedir.Çağımız, eylem ve intiharın, aynı cümlede yanyana ve tamamlayıcı bir şekilde biraradalığına sahne olmaktadır. İnanan da inanmayan da bir sınavdan geçtiği bilinci ile yaşamakta, sokakta yürürken gölgelere tedirgin bakışlar atmakta. Eski çağların masallarında çocukları korkutan ejderler, artık çağımızın bir kısım çocuklarının üstüne bombalar yağdırırken, onları kullanan pilotların çocuklarının odalarında ise bir oyuncak olarak varolmaktadır.’Baudrillard’ ustanın da söyleyeceği gibi, gerçek olanla gerçek olmayanın arasında artık gerçek bir sınır kalmamıştır.