Ufak bir şehirde yaşıyorum. Daha doğrusu büyükçe bir kasabada ..burada yaşamak ne demek bir bilseniz?

Üniversiteyi kazanmama rağmen akrabam yok diye İzmir’de okuyamamak, üstelik çalışmak zorunda olmak… Çalışsam da hiçbir zaman cep harçlığının üzerinde para kazanamamak, okuduğum kitapları okuyan ve üzerinde konuşacak başka kimseyi bulamamak, akşamları annem, salak kardeşim ve televizyondan kurulu bir hayat ne demek? Tüm şehirde herkesi tanımak, herkesin sizi tanıması, üzerinde taşıdığım -artık evlilik çağına geldi- damgası. İnsana kendisini meyveleri olmuş bir ağaç gibi hissettirmeleri çok korkunç. Bu işte çalışmam bile evlilik öncesi oyalanma diye algılanıyor. erkekler için yeni çıkan bir cep telefonu modelinden farkım yok, ya da manavda seçilen bir karpuzdan. Bu neyin cezası bana? Bir tek iş yerindeki bu bilgisayar var beni memnun eden, o da memnun ederken üzüyor,sürekli kaçırdığım şeyler çıkıyor karşıma üzülüyorum. Böyle işte…Önce bu yazımı nereye asacağımı bilemedim, bu hafta ne oldu köşesine asacaktım ki farkına vardım, bu hafta hiçbir şey olmamış, geçen hafta da…Gelecek hafta da birşey olmayacak.Çünkü benim haftalırım hep birbirine benziyor, hiç farkları yok. bilgisayarı kapatıyorum, yazarım sonra…