Ayrıntısını pek hatırlamadığım bir hatıram var, öylece duruyor hafızamın küçücük bir köşesinde…sokakta taş-toprak oynar ya çocuklar, henüz yaşları konuşmayı bile yeni söküyordur.Yanlarında komşunun çocuğu..artık kim sözünü dinletiyorsa onun dediği yapılır hep…Hiç sorgulanmaz yapılanın iyi mi kötü mü olduğu, sadece birisi söyler sonrada onu gerçekleştirmek için çabalarlar.Yanımda bir çocuk daha vardı.Fikir kimindi bilmiyorum ama biz malzeme aramak için badi badi koşturup küçük tahta -hatta kıymık-parçaları arıyorduk.Bulduğumuz parmak uzunluğundaki tahtaları yine aralarında bir parmak mesafe olacak şekilde karşılıklı iki sıra halinde toprağa çakıyorduk.Sonunda yolların iki yanındaki elektrik direklerine benzer bir manzara çıkmıştı.Amacımız mı neydi? Aslında onlar gerçekten de bir yolun iki yanına konmuş direklerdi çünkü az sonra bulduğumuz poşet parçalarını da bu tahtalara geçirince ortaya üzeri kapalı bir yol çıkıyordu. Bu yolun üzeri kapalı olmalıydı, çünkü yağmur yağdığında bu yol ıslanmamalıydı.Niye mi? Çünkü orda bir karınca yolu vardı. Gün boyunca izlediğimiz bu canlılara acımıştık, “yağmur yağarsa ne yapacaklar” sorusu aklımıza gelince hemen çocukça bir çözüm bulmuştuk.Sonra mı ne oldu? Bu uzun karınca yolunu biteremeden yengemin benden dört yaş büyük oğlu gelip bizi eve götürdü.Çünkü yağmur başlamıştı.
yorumlar
hiçbişi olmuo o altı bacaklılara..
dün bizim bahçedeki kirazlara saldırmışlar.. gecenin bi yarısı kalktım.. musluğu altına tuttum.. tüm kirazları iki saat yıkadım.. genede kurtulanlar vardı.. bi ağız tadıyla kiraz yediremediler..
karıncalarla ilgili bizimde bir iki deneyimiz vardı. biri çok masum biri çok vahşice..
ilki; karıncayı alır bir kat yükseklikten boşluğa bırakırız.. aşağı inip sevgili karıncayı bulur bu karınca hala nasıl hayatta diye düşünür dururduk..
ikincisi; (nasıl yaptığımı hala aklım almıyor).. elektrikçiden yürüttüğümüz uzun ince borularla tüftüfçülük oynayıp sıkıldıktan sonra o boruları yakar plastik damlalarla kaldırımlara ismimizi yazardık.. fekat bu sefer kaldırım yerine karınca yuvasına damlatıyorduk 🙁 zavallılarda yanıp yanıp yok oluyorlardı.. ordada birbirimize “tamam yandıda bu karınca noldu şimdi molekülü yok ortada” diye surup hiçbirşey yoktan var olmaz ve var iken yok olmaz teorisini farkında olmadan çökertiyorduk.. manyak mıydık neydik ?
Bir ağaç dalı üzerinde sıra sıra gidip gelen karıncaların geçtiği yolu parmağımızla enine çizerdik. İlk gelen karınca, önündeki arkadaşı bir parmak ilersinde olduğu halde onu görmez ya da (algılamaz), yolunu şaşırır, sağa sola giderdi. Onun arkasından gelenler de öyle… Yolu yeniden bulup eski düzeni tutturmaları dakikalar alırdı.Bu eşsiz bilimsel deneyin sonucunda anlıyoruz ki; ııı, şey… 😛