Birden kararır defter. Niye karardığını bilemediğin zamanlar olur. İç buhranlarıdır belli ki… Ne yaparsan yap pek de şanslı hissedemezsin. Kara bir deftersindir sadece yazılan, belki sadece yazan.

blogyazarlari.ning.com
blogyazarlari.ning.com

Öyle gelir, kara bir defter gibidir dünya dersin… Sebeplerin ya da sonuçların seni hiç mi hiç ilgilendirmediği zamanlarda, yine de kara deftere kara zamanlarda yazılanlar seni kurtarıverir, sadece.
Yine de tek sığınağın kara bir defterdir. Bunu bilmek mi ağlatandır seni, bilmezsin.Sanki bulutlar dahi susabilir sen susamazmışsın gibi gelir. Gelir dediklerin gelmediğindendir bu sıkıntın, oysa iç sularında bilirsin. Bilirsin ansızın bakışlarınla karşılaştığında, kara bir defterin tek kelimesi kadar sığınamadığını anladığında; artık kara defterde işe yaramaz olur, eskimiş teselliler de.
Sahi ya, tesellinin kelime anlamı neydi? Ben neydim, sen neydim, sen hala aynı mısın, ben hala aynı mıyım, bu biz mi oluyor ya da aynadaki siluet mi biz sayılan?Sayılan mı biz yoksa olan mı? Kaç gecenin ızdırabı var bu biz denilende ya da kaç tenin kuytusu???Ben neydim sende, şimdi neyim? Ben kimdim, hala ben miyim? Dışarıda güneş var peki neden en çok intiharlar ilkbaharda oluyor? Hangi karanlığın tılsımında kaldı acı? Hadi tüm bunları sil, belki silinir acım…Dışarıda güneş, içimdeyse ıslak mahzende oturan kız; üşüyor. Babamı çağırın, o beni en çok sevendi. Kimse derdi, ‘Kimse üzmesin seni; izin verme.’ Dinleyemedim. Hiç sormadı bana ama bildi gözlerimden dinlemediğimi. İçimdeki ıslak zemindeki taşların da soğukluğuna kapılmış çekicilik düşkünü bedensizler gibi, soğuklukların etrafımda dolandığını hissediyordu sadece Ve bana uzat ellerini derdi, uzat ki düşmeyesin; tırmanırken düş sonsuzluğuna arka pencerenden. Dünyaya dayanmış özgürlüğü arşınlayan kadını oynayan sen…
Hiç söylemedi kimse bu kara defterde hüzün olduğunu ve düşmenin bol olduğunu. Şimdi zamanın anlattığıysa rüzgarın sesi değildir sadece, senin de zamanla birlikte çekip gitmenin mümkün olmadığı durumlarda içinin dermanını bulmak için ‘Biliyorum’ dediğin her şeyi yakman gerekliliğidir.Kara bir defter kara bir kadına dönüşmeden ya da o kadın kara bir deftere kendini yazmadan önce, işte bunu diyordu zaman. Diyordu ki, ‘Açığa çıkardığın düş kırıntılarını ilk önce sen yok ettin, ardından yok ettiler’ dedin. Açığa çıkan sen miydin yoksa içindeki zambakların yok oluşu mu?
Her yok oluş içinde kendini tekrar yaratan sen, his bahçelerin talana uğramak üzereyken duyduğun bu korku belki olası bir talandan daha fazla yıkımdır. Oysa sadece yıkılmamak içindi her şey, o ve biz dediğin her şey.Bizim hayal resimlerimizi astığın ipleri gerdirdiğinde, sallananın düşler mi yoksa resimler mi olduğunu anlamak için geç kalınmış bir diyalogsa vuku bulan; olduğun sen ile olmak istediğin sen arasında kaç dirhem sen var, bunu anlamak lazım. Sadece, sadece…
(Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.)