Bu yazımda bahsedeceğim gayri resmi araştırmanın sonucu ne bilimsel dergilerde ne de gazetelerde yayımlandı. Araştırma içeriğinin daha önce herhangi bir araştırmanın konusu olduğunu da sanmıyorum. İlk ve tek olma özelliğini taşıyan araştırmamı sizlere sunmakla heyecanlı ve hafiften gurur dolu olduğumu da söyleyeyim.Efendim, mesleğim gereği yüzlerce, hatta tevazuyu bir tarafa bırakırsak binlerce öğrenci tanıdım. “Türkiye’nin geleceğine dair ümitli mi endişeli mi olmalıyız?” sorusu sorulursa birgün, olmazsa olmaz muhattaplardan biri ben olabilirim; çünkü yanıt haftanın beş günü gözlerimin önünde. 7 okul ve yekününün ne olduğunu bilemediğim sayıda ders, önce acemiliğime tecrübe; sonra tecrübeme yine tecrübe kattı. Vee, araştırmama da veri tabii.Dilbilgisi konularından ad tamlamalarını hatırlayanınız vardır muhakkak. Biraz ipucu da verebilirim, takısızı vardır; belirtilisi, belirtisizi, zincirlemesi hatta. Bu yazıya dolayısıyla araştırmama konu olan ise belirtili ad tamlaması. Çok kısa bir ifadeyle belirtisiz ad tamlaması, tamlayanın da tamlananın da ek aldığı ad tamlamasıdır. Kolay bir konu değil mi? Hadi bir örnek verin bakalım
Evet, genel olarak bir konuyu anlattıktan sonra öğrencilerimden örnek vermelerini isterim (Klasik öğretmen işte…). Peki bu yıl ad tamlamalarını anlattığım dört sınıfta da belirtili ad tamlamasına verilen İLK örnek ne oldu dersiniz? Kapının kolu!Önce bu örnek bana fazlasıyla tanıdık geldi. Öğrencilik yıllarım, meslekte yedi yıl, binlerce öğrenci, ama hep aynı örnek. İşte o zaman öğrencilerin işin kolayına kaçtıkları yönündeki fikrim konuyu anlattığım dördüncü sınıfımda da “kapının kolu” örneği verilince değişti. Bu çocuklar bunu nereden biliyorlardı acaba? Nasıl bir eğitim sistemidir ki bu süreç tek bir “örnek”e dayanıp duruyordu? Sonunda okul geneline yaydığım araştırmamın sonucu (Yaydığım derken kastettiğimin, derslerine girmediğim öğrencilerden karşılaştıklarıma ilk akıllarına gelen örneği vermelerini istemek şeklinde bir yayılmanın olduğunu bilimsel verilerde herhangi bir boşluk olmaması adına belirtmek isterim.) gösterdi ki ben dahil kimbilir kaç nesil kapının koluyla eğitilmişiz. Sınıfı ne olursa olsun, sınavlarda “Hocam, istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz?” sorusu gibi kapının kolunu da öğrenciliğimizin, eğitimimizin ve hatta bünyemizin ayrılmaz bir parçası olarak kabul etmişiz. Ve kimbilir kaç kişiyiz?
yorumlar
“- hocam, istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz?- olmaz! sırasıyla çözeceksiniz. ben uğraşamam.” (yaşanmıştır)böyle öğretmenler olduğu sürece, bu soru sorulmaya devam edecek. hiç şüpheniz olmasın.*******evet, şimdi de “kapının kolu” nu cümle içinde kullanalım.murat sen söyle.m: Babam bize kapının kolunu aldı.hep aynı örnek murat. başka bir cümle kur.m: olur öğretmenim. Yolda gelirken kapının kolunu gördüm.pes yani murat.
Peki öğretmen olarak bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Değiştirin eğitim sisteminizi o zaman, diyin ki çocuklara serbest hikaye anlatacaksın içinde 5 farklı tamlama geçecek…Çiçeğin sapından tutup kıza uzattım, o ise benim ceketimin yakasını çekiştirip düzeltti. Sonra kapının koluna uzanıp arkasına bakmadan eteğinin uçlarını havalandırarak gitti.. gibi öğretmenim olmuş mu:)))
chattagush: Şu yoldan giderken örnek görme meselesi gerçekten var ama 🙂 Buraya eklediğimiz iyi oldu 🙂 Uğraşmak istemeyen öğretmenlere gelince, onlar işlerini yapıyorlar diyelim, mesleklerini icra etmiyorlar ki.linet : Hmm, ad tamlamalarının yanında eylemsilere de vakıf olduğun görülüyor :))
Mesleğimi iyi yapmaya, öğrencilerimle geçirdiğim zamanı sadece ders olarak değil beraber olmaktan mutlu olduğumuz ortak bir yaşantı haline getirmeye çalışıyorum. Ama bu eğitim sistemimizi düzeltiyor mu? Düzeltmiyor tabii. Çünkü sorun öğretmen-öğrenci-veli-idare-kafa yapısı- hayattaki hedefler vb gibi alt başlıkları da içeriyor. Hepsini ele almadan tek taraflı çok fazla ilerleyemiyoruz.
bir ara rica minnet abimden sınav kağıtlarını isteyip okuyordum. akıl almaz cevaplar var. bir tür skeç.
Filmlerde olur ya bir öğretmen öğrencinin tüm hayatını değiştirir, ipsiz sapsız birinin büyük başarılara imza atmasını sağlar, falan filan…Ama sadece filmlerde olur, amaçlarınıza ulaşmanızı temenni ediyorum..
=) müthiş bir olaydır o kapının kolu ama bizde onu zincirlerler normalde bahçe kapısının kolu gibi atıyorum =) tabi bu daha yaratıcıdır… armudun sapı, üzümün çöpü ne biliyim bi sürü örnek varken neden tahtanın vidası demiyorum mesela ben =) öyle ezberci eğitim sisteminin bi sonucudur bi klasiktir kapının kolu sınıfta bakılabilecek az nesne olduğundan da olabilir =)Ayrıca @LINET öyle öğretmenler gerçekten vardır Vardı da iyilikten anlayan son öğrenci ölene kadar da olacaktır bence =)
benim “ol”mamda çok büyük emeği olan, orta okul coğrafya öğretmenim Bülent Bey çok uğraşırdı bütün sınıfım ile.. onu benim kadar ağzı açık dinleyen yoktu pek.. hatta anlattığı hikayelerle, dersten ziyade insanlığı, birlikte yaşamayı vurgulayan sözleri ile dalga geçerlerdi dersten sonra.. çok sert ve idealist bir hocaydı.. kimse yüzüne karşı terbiyesizlik yapmaya cesaret edemezdi.. ama dersten sonra “yav deli mi ne bu adam..?” sözünün çeşitli kombinasyonları dedikodu malzemesi olarak teneffüs saatlerinin değişmez eğlencesiydi arkadaşlarımın..her ne ise..ilk olarak ondan dinlediğim ve çocuk aklımın bakirliğini binlerce fikir tohumu ile bellemiş bir hikayecik var..mutlaka bilirsiniz öğretmenim..mutlaka bilirsiniz..deniz yıldızını sahilden suya fırlatan adamın hikayesi..elinizde çok büyük kapıları açacak bir anahtar var.. bahsettiğiniz şeyleri düşünüyor olmanız, bu konudaki potansiyelinizin göstergesi.. lütfen umudunuzu yitirmeyin.. idare-veli-öğrenci vesair tüm alt başlıklar ne yöne meylederse etsin sizin herşeyi değiştirecek gücünüz var..belki bir tek deniz yıldızı..belki sadece bir tane..buna değmez mi öğretmenim..?
çocuklara sınıflarda verilen derslerde istenen örnekler genellikle sınıf içerisinde olan göz önündeki örneklerle sınırlanabilir. Sınıfta kapının kolu, sıranın sapı, kalemin ucu ve benzeri örnekler çıkar. Bu bence çok normal. Öğrenciler sınıf dışında ders görmeli, doğayla bütünleşmelerine izin verilmeli, insan üretimi sınırlı bir dünyadan elden geldiğince uzaklaştırılmalı. Onların fikir özgürlüğü bekleniyorsa, özgür bir dünyada yaşadıkları hissettirilmeli.
bestloser: Haklısın elbette, hem tek tip olmalarını istemek, farklılıklarını ifade etmelerine izin vermemek hem de öğrencilerden, onlara sunduklarımızdan daha farklı bir şeyler beklemek mantıksızlık olur. Eğitim sistemimiz hakkında herkesin söyleyeceği şeyler vardır ve söylenenler doğrudur da; çünkü hepimiz “eğitildik” ya da “eğitilmikteyiz” halihazırda.Aslında yazım biraz mizah taşısın istemiştim, çünkü öğrencilerime bu keşfimden bahsettiğimde dersin olmazsa olmazı olarak kabul ettik bu örneği şevkle 🙂 Bir de Ali’miz var tabii, onsuz da cümle kuramıyoruz mesela :)sahlanankoç:
Kesinlikle değer, sıkıntıları katlanılabilir yapan da bu belki 🙂
cok guzelmis, hem yazı hem de altındaki yorumlar..ben de bir ogretmen cocuguyum ve idealist ogretmenler gordugumde babamın yalnız olmadıgını gorup umutlanıyorum. ama sayınız cok fazla degil ogretmenim.bu arada babam emekli oldu 30 senenin sonunda ama ogretmenler hayatlarının sonuna kadar ogretmenlik yapmaya devam ederler o da ayrı mevzu..;)
”sayınız cok fazla degil ogretmenim”Çok Doğru, nasıl derlerArrogante +1000