Günlerden bir gün kaybolduğumu farkettim.Kitapların arasında kalmıştım.Dışarı çıktım.Bana mükemmel olmayan bir takım şeyler göründü,ağlamadım.Ziyadesiyle zahirdi ki: dünya mükemmel değildi.Ziyadesiyle emindim ki: ben mükemmeldim.Rüyalarım mükemmeldi.Hayallerim mükemmeldi.Sese olan güvenim görüntüye olan güvenimden çok daha fazlaydı,bu sebepten “sesli mükemmeliyet”e temayyülüm oluştu.Annemin sesi yeterince mükemmel değildi,bazı radyolarda mükemmele yakın sesler duydum.
Bir adam etkileyici sesiyle “hello,I love you” diyordu,bir diğeri başka bir şey.Bir kadın ağlar gibi şarkı söylüyordu,bir diğeri dövüşür gibiydi bağırırken.Duyduğum sesler bana insanların mükemmel olabileceğini hissettiriyordu.Enstrüman tutan eller silah tutanlar gibi beş parmaklı değil miydi?Duyduğum sesler tanrının sesi olabilir miydi?Bir müddet sonra sese olan temayülüm çizgilere kaydı.Bir takım insanlar başka bir yerde mi yaşıyordu,onların dünyaları neden mükemmele daha yakındı?Sonra uzun süre yürüdüm.Yürürken düşündüm:Neden sanat sadece insan yapımı olabiliyordu?Neden bir kedi sanat eseri yaratamıyordu?Mükemmel olmayan bir şeyden mükemmel olan bir şey oluşturması beklenebilir miydi?Benim “dünya neden böyle” adlı çok kanamalı yarama insandan pansuman yapmam,ama aslında pansumanlık eden insancıkların da benim derin yaramla aynı yaraya sahip olmaları komik miydi?Bana mükemmel olan bir takım şeyler göründü,ağladım.