Joel Schumacher’in son filmi; “The Number 23” 2 Mart tarihi itibariyle ülkemiz sinemalarında gösterime girdi. (2 mart, yani 2 3…) Sinema hayatında inişli çıkışlı bir kariyere sahip olan yönetmenimizin filmografisinde pek çok ”ilginç” yada “garip” olarak nitelendirebileceğimiz film mevcut. “Phone Booth, The Phantom of Opera, 8MM, The Lost Boys, Flatliners” gibi ünlü filmlerin yönetmeni daha önce “Batman Forever” isimli filminde Jim Carrey ile çalışmıştı. Kendi adıma en çok Flatliners (Çizgi Ötesi) filmini sevdiğimi söyleyebilirim; tüm filmlerini izlemesem de. Ancak sanırım sinemacılık açısından Schumacher’in en iyi filmi; Phone Booth’tur (ülkemizde Telefon Kulübesi adıyla gösterildi) denilebilir.Filmimizin konusuna gelince; bir hayvan yakalama görevlisi olarak belediye için çalışan Walter Sparrow’a 32. yaş gününde karısı “The Number 23” isimli bir kitap hediye eder. Bu kitapla birlikte Walter’ın hayatında bazı değişiklikler olmaya başlayacaktır. Sıradan, sessiz sakin bir hayatı olan Walter, kitabı okudukça anlatılan hikayede kendinden bir şeyler bulmaya, kitabın ana karakteri Fingerling’le arasında bir bağ kurmaya başlar.

Kitapta 23 sayısını takıntı haline getirmiş bir dedektifin öyküsü anlatılmaktadır. Zamanla, Walter’da da 23 sayısına karşı bir takıntı başlar, bu takıntıyla birlikte Walter gittikçe paranoyaklaşmaya ve etrafındaki herkesten, her şeyden şüphelenmeye başlar. Walter’ın içine düştüğü bu durum aile ilişkilerini de yıpratmaya başlayacaktır zamanla. Ama karakterimiz ne olursa olsun bu kitabın gizemini (ya da aslında 23 sayısının gizemini) çözmeyi kafasına takmıştır. Zira hayatındaki her şey (bir şekilde) 23 sayısını işaret etmektedir. Bu saplantılı durum kahramanımızın psikolojisini gittikçe bozacak; ipuçlarını birleştirdikçe ortaya çıkan ve asıl “katil”i işaret eden gerçekler onu içinden çıkılmaz kafa karışıklıklarına itecektir.

Filmimiz polisiye-psikolojik gerilim türleri arasında seyrediyor. (Acaba William’ın eşinin adının “Agahta” olması; büyük polisiye kitapları yazarı “Agahta Christie”e bir atıfta mı bulunuyor, eğer öyleyse ne kadar da hoş!) Jim Carrey’i bu filmde hiç görmediğimiz bir karakterde görüyoruz. Yağlı saçları, düzgün vücudu ve dövmeleriyle oldukça karizmatik ve seksi bir detektif rolünde… Karakter komedisinden haz etmeyen bir insanım. Durum komedisini tercih ederim. Dolayısıyla Jim Carrey kesinlikle favori komedyenim değil. Hatta absürt komedi tarzındaki filmleri ( Dumb & Dumber ve Ace Ventura: When Nature Calls, örneğin.) benim için mide bulandırıcı katlanılamayacak tarzda filmler. Bu açıklamalardan sonra şunu söyleyebilirim ki; Jim Carrey’i bir şekilde karizmatik hatta seksi bulabileceğim hiç aklıma gelmezdi. Açıkçası; özellikle detektif Fingerling rolünde oyunculuğunu oldukça başarılı buldum. Zaten, Carrey son birkaç filmiyle sadece bir komedi oyuncusu olmadığını herkese kanıtlamıştı. Özellikle Eternal Sunshine of The Spotless Mind filmindeki rolüyle. Ancak nedense insanlar Carrey’i hala pek önemsemiyor gibi. Onun komedyenliğine o kadar alışmışlar ki; normalde sadece tebessüm etmemize sebep olacak sıradan bir espri, söz konusu jim carrey olduğunda, böylesi ciddi bir filmde bile salonda kahkaha krizlerine sebep oluyor. Konu ve işleniş itibariyle birkaç filmi anımsattı bize “23”. Örneğin, karakterimizin boş bulduğu her noktaya, özellikle vücuduna 23 ile ilgili yazılar yazması; hesaplamalar yapması insana fena halde “Memento” isimli filmi anımsatıyor. Ve kitaptaki olayların anlatıldığı bölümlerde kullanılan çekim tekniği de “Sin City” izlenimi bırakıyor insanda. Ama ben bu kısımları oldukça beğendiğimi söylemeliyim.

Filmde tüm rakamları 23 ile ilişkilendirmişler. Bunun için özel ve büyük bir çaba gösterdikleri belli. Tüm plakalar, ev numaraları, oda numaraları, yaşlar, doğum tarihleri vs. her şey 23 ediyor topladığınızda. Örneğin HOTEL yazısında yanıp sönen h ve o; İngiliz alfabesinin 16. harfi ‘o’ ve 7.harfi ‘h’ ; topladığımızda 23 ediyor. Bu ayrıntılar özellikle Lost dizisiyle rakamların gizemine aşina olmuş izleyicinin gözünden asla ve asla kaçmadı, hatta hoşuna gitti.Evet; son birkaç yıldır moda olduğu üzere “23” sürpriz sonlu filmlerden. Ben kendi adıma, gerçek açıklanana kadar olayı anlamadığımı itiraf etmeliyim. Ama gözü açık sinema seyircisi pek çok forumda belirttiği üzere filmin sonunu önceden tahmin edebilmiş. Sürpriz sonlu filmlerin genelde sürpriz sonundan daha fazla bir şey vaat etmediği düşünülecek olursa, genel beğeninin neden bu kadar düşük olduğu ortaya çıkacaktır.