bildirgec.org

polisiye hakkında tüm yazılar

Bullitt (1968)

queennothing | 16 December 2010 17:28

Dört defa Oscar’a aday gösterilen İngiliz yönetmen Peter Yates‘in yönetmenliğini üstlendiği sinema filmi “Bullitt“, 1968 senesinde (ülkemizde 1970) vizyona girdi. Henüz 50 yaşındayken hayatını kaybeden Amerikan aktör Steve McQueen‘in başrolünde yer aldığı yapımda İngiliz aktris Jacqueline Bisset, Amerikan aktör Robert Vaughn, Norman Fell, Simon Oakland, Robert Duvall ve Don Gordon gibi isimler yer alıyor. En İyi Ses dalında Oscar’a aday gösterilen film, En İyi Film Düzenleme dalında Oscar Ödülü kazandı.
Yalnız başına yaşayan Frank Bullitt, parayla kiralanan bir koruma, muhbir, yerine göre de katildir. San Fransisco’da bir dairede kalan genç adam, mefyanın içinde olan Johnny Ross adlı bir adamı korumakla görevlendirilir. Çete arkadaşları aleyhine ifade vermeye hazırlanan Johnny Ross, kurnazca planlanana bir tuzağa kurban gider ve hayatını kaybeder. Ross’u korumak için para alan Bullitt ise işin içinde başla işler olduğunu düşünür ve kendi başına olayı araştırmaya karar verir.

Öte yandan, kendisine aşık olan Cathy’i de bu işe alet eden Bullitt, Senatör Walter Chalmers engeline takılır ve gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Polisiye filmlerin babası olarak bilinen Bullitt, sadece Frank Bullitt karakterini sinemaya kazandırdığı için bile başyapıt olarak nitelendirilebilir.

JOEL SCHUMACHER’DEN JIM CARREY’Lİ “THE NUMBER 23”

widfara | 11 November 2010 12:28

Joel Schumacher’in son filmi; “The Number 23” 2 Mart tarihi itibariyle ülkemiz sinemalarında gösterime girdi. (2 mart, yani 2 3…) Sinema hayatında inişli çıkışlı bir kariyere sahip olan yönetmenimizin filmografisinde pek çok ”ilginç” yada “garip” olarak nitelendirebileceğimiz film mevcut. “Phone Booth, The Phantom of Opera, 8MM, The Lost Boys, Flatliners” gibi ünlü filmlerin yönetmeni daha önce “Batman Forever” isimli filminde Jim Carrey ile çalışmıştı. Kendi adıma en çok Flatliners (Çizgi Ötesi) filmini sevdiğimi söyleyebilirim; tüm filmlerini izlemesem de. Ancak sanırım sinemacılık açısından Schumacher’in en iyi filmi; Phone Booth’tur (ülkemizde Telefon Kulübesi adıyla gösterildi) denilebilir.

Filmimizin konusuna gelince; bir hayvan yakalama görevlisi olarak belediye için çalışan Walter Sparrow’a 32. yaş gününde karısı “The Number 23” isimli bir kitap hediye eder. Bu kitapla birlikte Walter’ın hayatında bazı değişiklikler olmaya başlayacaktır. Sıradan, sessiz sakin bir hayatı olan Walter, kitabı okudukça anlatılan hikayede kendinden bir şeyler bulmaya, kitabın ana karakteri Fingerling’le arasında bir bağ kurmaya başlar.

Kitapta 23 sayısını takıntı haline getirmiş bir dedektifin öyküsü anlatılmaktadır. Zamanla, Walter’da da 23 sayısına karşı bir takıntı başlar, bu takıntıyla birlikte Walter gittikçe paranoyaklaşmaya ve etrafındaki herkesten, her şeyden şüphelenmeye başlar. Walter’ın içine düştüğü bu durum aile ilişkilerini de yıpratmaya başlayacaktır zamanla. Ama karakterimiz ne olursa olsun bu kitabın gizemini (ya da aslında 23 sayısının gizemini) çözmeyi kafasına takmıştır. Zira hayatındaki her şey (bir şekilde) 23 sayısını işaret etmektedir. Bu saplantılı durum kahramanımızın psikolojisini gittikçe bozacak; ipuçlarını birleştirdikçe ortaya çıkan ve asıl “katil”i işaret eden gerçekler onu içinden çıkılmaz kafa karışıklıklarına itecektir.

Şeytan Ayrıntıda Gizlidir: Gone Baby Gone (2007)

| 12 October 2010 09:58

Gone Baby Gone, Türkçe ismiyle Kızımı Kurtarın Ben Affleck‘in kariyeri düşüşe girdikten sonra Aaron Stockard ile beraber uyarladığı ve yönettiği bir gerilim-dram filmi. Film, Dennis Lahane‘in aynı isimle başarılı polisiye eserinden uyarlandı ve başrollerini Affleck’in kardeşi Cassey Affleck, Michelle Monoghan, Amy Ryan, Ed Harris, Morgan Freema üstlendi. Eleştirmenlerden genelde olumlu tepkiler alan film Affleck’in kariyerini kurtardı.

Ben Affleck, Gone Baby Gone filmine kadar düşüşte olan oyunculardandı. Çektiği bir sürü filmde vasat altı performans sergilemesi, magazine kaymış hayatı gibi nedenlerle düşüşteydi. Bilindiği kadarıyla da o dönemlerde yapımcıların tercihinde olan oyunculardan değildi. Senaryo gelmediğini görünce Affleck kolları sıvadı ve kariyerini düzeltecek bir film çekmeye karar verdi. Tabii ki çoğu yönetmenin tercih edeceği gibi Dennis Lahane’in aynı adlı eserini uyarlamaya karar verdi. Senaryo yazma konusunda tecrübesiz değildi. İlk yazdığı senaryo Good Will Hunting (Can Dostum) idi. Bu senaryoyu daha tanınmadığı zamanlarda gene tanınmayanlardan olan Matt Damon‘la yazmış ve “senaryo” dalında Oscar‘ı
kapmıştı. Sonuçta yönetmenliğini de üstlendiği Gone Baby Gone, başarılı bulundu ve Affleck’in kariyerini düzeltti. Oyunculuk anlamında hala güvenilmese de yönetmenlik ve senaristlik alanlarında aranacak kişilerden bir tanesi oldu. Hatta Amerika’da vizyona giren ve bizde 24 Aralık’ta vizyona girecek olan “The Town” filmini çekmesi ve büyük yönetmenlerden Terrence Mallick‘in yeni projesinde başrolde yer alacak olmasının nedeni de Gone Baby Gone’ın başarısında gizli.

Zodiac

0770 | 27 September 2010 17:30

Afiş
Afiş

Bu kadar mı uzun sürer yok artık dedirten bir katil yakalama hikayesi! David Fincher’ın yönetmenliğini yaptığı 2007 yapımı film, bir seri katilin yakalanamama hikayesi. Seri katil ilk cinayetini 1968’de işler, üzerine birkaç kişiyi daha öldürür ve her seferinde de polisi arayarak “ben yaptım” der, bir de öldürdüğü insanların yerini tarif eder.. İyi ki de tarif eder, çünkü öldürdüğü insanları genelde kimsenin olmadığı ücra yerlerden rastgele seçer. Kendine Zodiac ismini takan katil, ilk cinayetlerinden sonra şehrin gazetelerine şifreli yazılar gönderir ve kendi haberlerinin gazetelerin baş sayfalarında yayınlanmasını ister, yayınlanmadığında daha çok cinayet işlemekle gazeteleri tehdit eder.
Genelde çiftlere saldıran katilin kadınları öldürüp erkekleri yaralı bırakma gibi bir takıntısı var. Polisimizin de balık kraker takıntısı.. (Nedir anlamadım film boyunca 🙂

Polisler senelerce katili arar, arar… Filmi izlerken bürokrasinin lanetine sinirlenmeden edemezsiniz. Katil belli, her şey ortada ama kanıtlanamaz bir türlü! Bu arada dava eskir, sene 1980’leri geçer Zodiac gazetelere mektup gönderdiği sıralarda gazetede çalışan karikatürist bu işin peşine düşer. Karikatüristten dedektif olmaz demeyin adam çözüyor izleyin görün..

Av Mevsimi

JaAaa | 18 June 2010 12:03

Başrollerinde Şener Şen, Cem Yılmaz, Çetin Tekindor, Okan Yalabık ve Melisa Sözen’in oynadığı Av Mevsimi filminin teaserı yayınlandı izlemek isteyenleri şuraya, yorum yapmak isteyenleri yazının devamına alalım..

Shutter Island (Zindan Adası)

agustos | 10 February 2010 14:32

Martin Scorsese’nin yönettiği film Dennis Lehane’ın aynı isimli romanından (2003) uyarlanmış.

1954 yılında Massachusetts’te bir adada, suç işlemiş akıl hastalarının tedavi gördüğü hastanede kilit altındaki kadın katilin ortadan kaybolması üzerine polis müderleri Teddy Daniels (Leonardo DiCaprio) ve Chuck Aule (Mark Ruffalo) adaya gider ve soruşturmaya başlarlar. Ancak olaylar geliştikçe Teddy, adadan canlı ayrılmanın neredeyse imkanısız olduğu fikrine kapılır.

EJDER KAPANI

agustos | 06 January 2010 13:52

Uğur Yücel’in son filmi, son günlerde televizyonda ve internette sıkça karşımıza çıkar oldu. Polisiye – gerilim türündeki film 22 Ocak’ta vizyonda olacakmış.
Bütçesinin 5 milyon TL olduğu film için özel arabalar tasarlandığı söyleniyor. Filmin günde 15 bin kez tıklanan fragmanına bir de biz tıklayalım bakalım.
Filmde; çocuk tecavüzcülerini öldüren bir seri katilin peşine düşen dedektif Abbas (Uğur Yücel) ve Akrep Celal’in (Kenan İmirzalıoğlu) hikayeleri konu alınmış.

Kenan İmirzalioğlu Kabadayı‘da fazlasıyla göz doldurmuştu. Bu filmdeki performansı için referans olabilir. Tek cümleyle özetlenen filmin konusunu oyuncu ve yönetmen olarak Uğur Yücel’i unutmadan değerlendirmek lazım tabii.

SİS VE GECE

| 16 February 2009 17:15

Yönetmen : Turgut Yasalar
Senaryo : Turgut Yasalar,Ahmet Ümit (roman)
Turgut Yasalar’ın senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği, Ahmet Ümit’in polisiye romanı “Sis ve Gece”den uyarlanan film. Edebiyat uyarlamaları sinemada her zaman risk taşımıştır; çünkü okur beklediği etkiyi sinemada göremez, bu genellikle böyle olmuştur. Romana fazlası ile sadık kalınmış bu filmde, özellikle kitaptaki karakterlerin ve öykülerinin tamamının filme aktarılması ile de romanın ruhu oturmuş filme. Onlardan biri de İlyas Salman’nın rolü Cuma karakteridir. Baba ve eş katili Cuma karakteri aslında filmin kilit rollerinden biri; bu karakteri kötü kılan koşullardı ve sosyal itelemenin sonucuydu belki de.

Filmin kısaca konusu; Gizli teşkilattan bir elemanın, teşkilatta yaşadığı güvensizlikler ve kafasındaki boşluklar, bununla birlikte yasak aşkı, yasak aşkının birden ortadan kayboluşu ve buna paralel gelişen gerilimli olaylar. Gerilim, polisiye ve aşk öyküsüyle örülmüş bir film ve beklenmedik bir final.