metropolis
metropolis

tik tak tik takzaman akıp gidiyor.sistem, içinde beslediği karşıtlıkları hafızasından yararlanarak kendi bünyesinde eritiyor büyük bir ustalıkla.çağımız koşulları köklü bir değişimi kaldırabilecek durumda değil.geleceğe dair öngörülerimiz biraz kısırlaştımı acaba?sınıf bilinci edinmeye çalışırken bilincimizin kontrolünümü kaybettik?medya bizi maymuna çevirdi galiba.o ne derse ona inanıyoruz. o ne yapmamızı isterse onu yapıyoruz. nezaman ne yiğeceğimizden tut nezaman nereye gideceğimize bile karışıyorlar.canlı yayınla bize savaş izletiyorlar macera filmi tadında.hangi tarafı destekleyeceğimize bile onların yönlendirmeleri sonucu karar veriyoruz.hissettirmeden beynimize bir takım yüklemeler yapıyorlar.gazete okurken televizyon izlerken, bankamatiklerden para çekerken, otobüs beklerken devamlı bir şeyler işliyorlar beynimize.zihnimize yönelik sistematik bir saldırı söz konusu.sınıfsal konumları gereği olsa gerek hükmetme arzusu ile yanıp tutuşuyorlar.ne istiyorlar?korkmamızı istiyorlar.neden korkmamızı istiyorlar?çünkü korkuyorlar.kaybetmekten korkuyorlar.mal varlıklarını ve sözde demokrasilerini.bir vatandaşın diyelimki işçi: 11 811′ in demokrasiden yararlandığı süre seçimden seçime sandık başındaki 3 dakika olabilirmi. tabi o 3 dakikalık süre bile yoğun zihinsel aldatmacalarla çok önceden şekillendirilmiş zaten.kominist manifesto der ya “işçi sınıfının zincirlerinden başka kaybedecek hiç bir şeyi yok.Birleşen işçiler yenilmezler.” diye.aslında işçi: 11 811′ in ruhsal yada sınıfsal konumu hiçmi hiç umrumda değil.kominist öğretide beni hiç ilgilendirmiyor.ben aslında uçmak istiyorum kuş gibi.ne biliyim biraz toprağım olsa marijuana ve domates yetiştirsem.şehir hayatından uzak birkaç arkadaş ve sevgili ile kendimden geçsem ne gazete ne televizyon olsaaaa….PARDONne diyordum ??Başla eller arasındaki aracı yürek olmalıdır arkadaşlar.