Bir çok insanın ilişkilerde yanıldığı nokta da budur. Çok iyi bir sevişmenin herşeyi halledecebileceğini zannederiz. Bir ilişkide ana kriterimiz bu gibi gözükse de aslında için için sosyal olarak da bizi tatmin eden bir ilişkinin özlemi içinde yanıp tutuşur, tutkuyu ararken de içimizde yaşama ait o coşkuyu unuturuz.Tüm bu yazdıklarım bana eski sevgilimi hatırlattı.Hafta sonları büyük bir tutkuyla eve kapanır saatlerce konuşur, sevişir sadece birbirimizle ilgilenirdik. Görüşemediğimiz o ender zamanlarda yaptıklarımızdan, tanışıklıklarımızdan, işimizden bahseder büyük bir tutkuyla da arzularımızı giderirdik. Kah parasızlıktan kah tutkumuzdan, kah gelecek kaygımızdan kah eko-yatırım hesaplarından da çoğu zaman dışarı çıkamaz, çıkabildiğimiz zamanlarda ise yaptığımız bütçe hesabı ile kısıtlı bir yaşamı paylaşırdık. Peki daha sonra ne oldu? Biricik -eski- sevgilim hayatı es geçtiğimizden, yaşayamadığımızdan, anlamsızlığından dem vurmaya başladı. Oysa herşey çok güzel gibi görünüyordu değil mi?Çoğumuzun doyum diye adlandırdığı, benimse “ilişkide yapışıklık” diye betimlediğim noktaya gelmiş, heranı herşeyi birlikte yaşamış olmanın verdiği bunalmışlıkla “birey” olmaktan çıkmış ve “Biz” olmuştuk. Peki bireyliğini kaybeden bir insanın biz olabilme lüksü var mıdır? Hani bir söz vardır “aşık olmadan maşuk olunmaz” diye. İşte birey olmadan da biz olunamıyor maalesef.Sosyal doyumu yüksek tutku dolu sevgiler herkese…