İhtiyatlı aşk mı? İhtiyatlı aşk diye birşey mümkün değildir! Aşkın evrensel tarihinde, böyle birşey ne görülmüş, ne duyulmuştur. Yoksa ne Leyla ile Mecnun, ne Aslı ile Kerem, ne de Romeo ve Juliet var olurdu… Hatta aşk adına birşey duyamazdık çünkü aşk hiçbir devirde akıl karı olmamıştır. Yeni nesil bir saçmalıktan başka birşey değildir bu bahsi geçen ‘ihtiyatlı olalım, aşkımızı tüketmeyelim’ lafları…Eskiden kızlar, kadınlar onlarla evlenileceği söylenerek (ki hala ara ara bu uygulama devam etmektedir) kandırılırdı. Sanırım bu söylem, artık bu kandırmacanın yerini almış durumda. Kibar biçimde söylenen ‘sana aşık değilim’den başka bir açıklaması yoktur bunun…Bir ilişkiyi başlatmak, ilişkinin gidişatına yön vermek veya bitirmek amaçlı söylenen laflar, her yıl güncellenen ve yeni baskısı yapılan bir el kitabından alınmış gibi birbirine benzemektedir…Kitabın ilerleyen sayfalarında daha akıllıca kalıplar olmasına rağmen, böyle bir kitaba başvurma gönül tembelliğini taşıyan insanlarca bu bölümler okunmamaktadır. Dolayısıyla aşk piyasasında dolanan laflar giderek birbirine benzemekte, ‘diğer taraf’ her şartta olanın bitenin farkına varmakta ancak kendi ruhsal durumuna göre tepkisi değişmektedir.Son onbeş yıllık zaman diliminde yakinen takip ettiğim bu süreç hakkında birkaç örmek verebilirim. Daha önce de dediğim gibi, eski zamanda kullanılan kalıplar yenilenmektedir. Çünkü artık çoğunlukla ‘yenmemektedir’. Elbette burada bahane sayfalarının başındaki kalıpları kullananların yaşlarının da nispeten daha küçük olduğu gözlemlenebilir.“Daha önce hiç böyle hissetmedim”“Neden daha önce karşılaşmadık ki sanki”“Bir daha görüşmeyelim, yoksa senden hiç kopamayacağım”“Bu ara işlerime yoğunlaşmam gerekiyor”“Bu aşkı tüketmemek için dikkatli olmalıyız” (Bu en yenisi!)“Arkadaş kalmak istiyorum”“Bana fazla iyisin”“Her şey çok güzel ama öyle kötü bir zamanlama ki…”“Suç sende değil, bende”“Kendime odaklanmam gereken bir devre bu, seninle alakası yok”“Çok yoruldum”Evet, evet… Hepsi oldukça bayağı… Ben de onu demek istiyorum işte. Hepsi bir kalıp. En az ikisini duymuş, geri kalanını da arkadaşlarınızdan dinlemişsinizdir…Ama birine karşı çıkıyorum işte… (Aslında hepsine) Aşkın, kendi dinamiği vardır. Kendi sözlerini, kendi cümlelerini yaratır aşk denilen mevzu. Üzerine yüzyıllardır sanat yapılır, sanat aşk, aşk sanat olur… Öyle yavaşlayalım demekle yavaşlamaz, aksine alevlenir. Kendi sonunu kendisi belirler, taraflardan biri değil. Aşk, ilişkiyle karıştırıldığında kirlenir…Birlikte ihtiyatlı olmayalım efendim, biz kendi başımıza ihtiyatlı olmayı biliriz; bunun için iki kişi gereksiz!