bildirgec.org

tüketmek hakkında tüm yazılar

Zamane Aşkları

liquidlightening | 04 September 2009 12:58

Filmlerde, dizilerde, şarkılarda, efsanelerde, öykülerde, anonim türkülerde… Bahsedilen bir sevda var-mış! Artık yok. Kimse sevemiyor birbirini öyle. Çağın gerekliliği mi, insanların yozlaşması mı, kolay ulaşılabilirlik mi, aracıların çoğalmasından mı bilinmez… Ama tek bir gerçek var eskinin tadının artık yakalanamadığı. Düşünüyorum, sanki o dönemlerde yaşadım da o eski aşkı biliyorum. Hayır. Bilmiyorum hem de hiç tatmadım. Sorun da bundan kaynaklanıyor. Zikredildikçe sanki bir masal anlatılıyor, hiçbir gerçeklik payı bulamıyorum içinde. Bağdaştıramıyorum şimdiki hayatla, kendimle. Şimdilerde gerçeklik payını bulamadığım şeyin bir zamanlar var olduğundan nasıl mı eminim? Hep şuna inanmışımdır; yazılıp, çizilen ya da söylenen ne varsa hep deneyimlenenlerin yansıyışıdır bu. Hissettiğin şeyler ışığında hissettiren şeylere geribildirimdir bir nevi. Tam da buna inanmışlığımdan olsa gerek hissedemesem de hayal edebiliyorum en azından inanabiliyorum. O Tutkulu âşık tarihte sıkışmış. Sevdiğinin sevdasıyla yanıp tutuşan, neler alabilirim ondan diye düşünmemiş sadece neler verebilirim onun için ne yapabilirim diye hareket etmiş her aşamada. Şimdi bir şeylere konu olan o aşkta, ne çıkar varmış ne başka etken. Seven yelkenini sevdiğine çevirirmiş, şartların öylesine gelişmesini beklemeden. Bu işler böyle yürümüyor artık! Ne kadar alınırsa, o kadar veriliyor, ne kadar verilirse o kadar isteniyor… Yazık. “Ah, sen” denilen sevgiliye artık ama ben deniliyor. Ondan ayrıl bir başkası olmadı bir başkası daha… Gerçek seven bir kere severken bu gönül işini deneme yanılma yöntemine çevirenler utanmalı. Bizler utanmalıyız. Yorulan gönlümüze, kırdığımız kalplere yazık. Aşkından artık kimse dağları delmiyor, çöllere düşmüyor. Şimdilerde bu iş ; Leyla çölde kayboldum. Gelip beni alır mısın sevgilim? Şirinim nerdesin, hani nerde benim kazmam küreğim?’lerle yürüyor.

11

buddhala | 15 January 2009 00:43

“Beni uzaktan sevdiğini söyledin ya, beni sevebileceğin uzaklığa gittim bende. Kayboluyorum, bir gün seni bulurum diye ya da kaçıyorum beni bulursun diye…”

İkilediğimi fark ediyordum artık. Ufak harf hatalarıyla başka anlamlar kattığım ya da keşfettiğim kelimeler yetmiyordu. Sessiz veya nefessiz bir harf gibi, sesli veya ilgiden yoksun bir gülümseme gibi. Bakışlarım ve ağız hareketlerim birbirini desteklemiyordu bir türlü. Kuruluk olduğunu söylüyordu arkadaşlarım, vardı benim de duyduklarım, hala cebimde taşıdıklarım, avucuma alıp okuyamadıklarım…

Teknoloji Katliamı

mcen | 13 December 2008 15:03

Yaşadığımız gezegen birçok zenginliklerle dolu. Özellikle de doğa olarak. Doğa, ne kadar değer vermesek de temel yaşam kaynağı. Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte doğada bozulmalar meydana geliyor. İnsanların sürekli gelişme isteği ekolojik dengenin bozulmasındaki temel neden. Hayatı biraz daha kolaylaştıralım derken yavaş yavaş yaşamımızı tükettiğimizin farkına varacak gibi değiliz.

Fabrikalar şu an en son teknoloji üretim sistemlerini kullanıyor. Üretimden sonra oluşan veya fazla kimyasal atıklar akarsulara veya toprağa gönderiliyor. Bu yapılırken fabrika sahipleri doğaya verdikleri zararı biliyorlar.Ancak para denilen varlık gözlere bir set çekiyor ve tüm canlıları sonu gelmeyen bir girdaba sürüklüyor.

Onlar da çocuk!

karzu | 24 April 2007 02:21

Oysa ki biz kuru fasulyeyi pilavsız,pilavı cacıksız,cacığı sarımsaksız; köfteyi patatessiz,patatesi ketçapsız,balığı salatasız,kısırı da turşusuz asla yemeyiz.Bol bol tüketelim.Ya onlar?Onlarda çocuklar.amaçları sadece karınlarını doyurmak.Neyle mi?Böcekle!…… YEMEK İÇİN BÖCEK ARIYOR.Başka söze ne hacet…..

23 nisan kutlu olsun ama bütün çocuklarda mutlu olsun!.....
23 nisan kutlu olsun ama bütün çocuklar da mutlu olsun!…..

İHTİYATLI AŞK

redorack | 01 April 2007 22:59

İhtiyatlı aşk mı? İhtiyatlı aşk diye birşey mümkün değildir! Aşkın evrensel tarihinde, böyle birşey ne görülmüş, ne duyulmuştur. Yoksa ne Leyla ile Mecnun, ne Aslı ile Kerem, ne de Romeo ve Juliet var olurdu… Hatta aşk adına birşey duyamazdık çünkü aşk hiçbir devirde akıl karı olmamıştır. Yeni nesil bir saçmalıktan başka birşey değildir bu bahsi geçen ‘ihtiyatlı olalım, aşkımızı tüketmeyelim’ lafları…

Eskiden kızlar, kadınlar onlarla evlenileceği söylenerek (ki hala ara ara bu uygulama devam etmektedir) kandırılırdı. Sanırım bu söylem, artık bu kandırmacanın yerini almış durumda. Kibar biçimde söylenen ‘sana aşık değilim’den başka bir açıklaması yoktur bunun…