Aralık duran kapıdan gözlerini düşürüyorlar o kadın çıplak bedeniyle ısıtırken nemli kederini. İhanetle yazgılıyorlar eş zamanlı algıladığımız nefesleri. Nereden geldin? “Henüz yoktun…” Siz, sevgili bayan asarken gençliğinizi parmakları nasır tutmuş mevsimlere, Gün ışığını hapsediyordum yolları dikenli vadilere. Kumullarla uzanırken suyu kuru seraplar, eril kaktüsler ekiyordum b bloğun etrafı tellerden örülü eni boyu tek karış bahçesine.Merhametli diyordu yaşamları cılız hortlaklar. “Merhamet!…” Bakışlarımı ötelere dikip uzaklaşıyordum acımamı bekleyen küfe yangılı bedenlerden. Ve siz, sevgili bayan, parmaklıklarınızı gezdirirken tüyü bitmemiş gözyaşlarımda, ben, “ben” lerimden arınıyordum geleceği bir elle oyalayan yalnızlığımla.