Birkaç yıl önce arkadaşlarımdan birisi benim de tanıdığım bir arkadaşından aldığı ödünç kitabı geri göndermek için, kitabın sahibinin yeri benim yolumun üzerinde olduğundan, beni aracı olarak görevlendirdiğinde Alev Alatlı ve kitabı Viva La Muerte ile tanıştım..Kitap o akşam bende kaldığı için, içine bi bakayım dedim ve bi daha elimden bırakamadım..Sonra da diğer Alev Alatlı kitaplarını ardı ardına aldım tabii ki..Kitaplardan biri de Schrödinger’in Kedisi..Shrödingerin Kedisi kitabının giriş bölümünde ise Kuantum fiziğinin önemli deneylerinden biri olan “Shrödingerin Kedisi Deneyi” anlatılmış..Bu deneyi okuyunca ise, kuantum fiziği ile de tanışma yolunda adım atmış oldum..
Kuantum fiziği ile ilgili ilk teori, 1900 yılında Max Planck tarafından ortaya atılmış. Planck’a göre, maddenin atomlardan oluşmuş olması ve sürekli olmaması gibi, enerji de süreksiz olup kuanta denen çok sayıda ayrık birimlerden oluşmuş. Daha sonra 1905 yılında Einstein, fotoelektrik deneyi ile elektromagnetik radyasyonun parçacıklardan meydana geldiğini ve ışığın foton denen parçacıklardan oluştuğunu söylemiş, 1920’lerde ise Niels Bohr ile Werner Heisenberg, hipotetik deneylerinde atomaltı parçacıkların davranışlarının ne kadar kesinlikle ölçülebileceğini araştırmışlar. Buldukları şey, parçacıkların momentumları ile bulundukları noktaların kesin olarak tespit edilemeyeceği şeklinde. Buna göre örneğin, bir proton ve bir elektrondan oluşmuş olan bir hidrojen atomunun elektronuna, mikroskop altında bakmak istesek, elektronu görmek için göndereceğimiz ışık, elektrona enerji katacak ve elektron hızlanarak mikroskobun görüş alanının dışına çıkacak. 1924 yılında Louis de Broglie ise kuantum fiziğine diğer bir yaklaşım sunarak, ışığın sadece parçacık özelliği değil, aynı zamanda dalga özelliği de gösterdiğini ortaya koymuşlar. 1927 yılında Irwin Schrödinger tarafından yapılan deneyse Borglie’yi tasdik eder şekilde olmuş.Yukarıda adı geçen Shrödingerin kedisi deneyi işte bu deneydir. Bu deneyde, Schrödinger’in kedisi hayvan deneyleri için kullanılan ve duvarları katı bir maddeden yapılmış olan laboratuar kafeslerinden birinin içine yerleştirilmektedir. Kafesin duvarlarının katı bir maddeden yapılmış olması önemlidir, çünkü; deneydeki paradoksu anlayabilmek için kediyi deneyin sonuna dek görmemek gerekmektedir. Kafesin içinde ölümcül bir deney düzeneği hazırlanmıştır. Schrödinger kafesin içine bir parça radyoaktif madde yerleştirerek çürümüş bir parçacığı %50 yukarıya, %50 aşağıya ateşleme olasılığı olan bir düzenek kurar. Eğer bu parçacık yukarıya ateşlenirse, kedinin yemeğine zehir bırakan bir anahtarı çalıştırır, kedi yemeğini yer ve ölür. Eğer parçacık aşağıya ateşlenirse, kedi için sadece yemek bırakılır ve kedi hayatta kalır. Deneyi yapan kişi, kafesin içini görmediği sürece, ana kuantum kuramına göre, kedi hem canlı hem de ölüdür. Kedi iki durumun aynı anda üst üste bindirildiği bir durumda var olmaktadır, elektronların aynı anda hem parçacık hem dalga olduklarının söylenmesi durumunda olduğu gibi.
Bunun bir paradoks olduğu söylenebilir belki ve belki kuantum fiziği ile doğrudan ilgili olanlar başka şeyler de öne sürebilirler ama, bu deneyde benim için önemli olan iki sözcük hem-hem de sözcükleridir. Ya-ya da sözcükleri yerine, hem-hem de sözcüklerini kullanmak daha iyi gelmekte benim kulağıma..Kendinize onu mu seviyorsun bunu mu, onu mu yemek istiyorsun bunu mu, o mu değerli bu mu tarzı bir sürü soru sorabilir ve yanıt olarak da seçim yapmak yerine hem onu hem bunu,hem o hem de bu yanıtını verebilirsiniz.. çünkü ya annenizi ya babanızı seçmek zorunda değilsiniz..hem annenizi hem de babanızı seçebilirsiniz..ya resim yapmayı ya da şarkı söylemeyi seçmek yerine aynı anda hem resim yapmayı hem de şarkı söylemeyi seçebilirsiniz..ya okumayı ya da yazmayı seçmek yerine hem okumayı hem de yazmayı seçebilirsiniz..
Kısaca ifade etmem gerekirse, hem-hem de barışçı ve birleştirici ve hem de sıcak iki sözcüktür bence..