18 Kasım 1978 de Güney Amerika Guyana Ormanları içinde özel bir arazide, 914 mürid, siyanürlü içeceği, babalarının talimatıyla topluca içerek, intihar ederler.Tapınak üyelerinin yerleştiği vadi ve ormanlık alanda aramalar yapılır belge ve bulgulara el konulur, daha önce tarikattan kaçıp kurtulan kişiler bulunur. Bunlar tıp okulunda psikolojik tedaviye alınır. Olayın bütün boyutları ele geçen belgelerden ve tanıklardan ögrenilir. Bir politikacının tarikatı ziyaret ettiği sırada öldürülmesi ile hemen toplu olarak intihara karar verilir. tarikat lideri herkesi meydanda toplatır, bekletir, uzun bir konuşma yapar ve konuşmasından sonra meyve suyu içine konan siyanür ve diğer zehirli maddeleri içmelerini ister. Ancak kimse harekete geçemez henüz, ne varki bir kadın kucağında çocuğu ile zehir dolu kazana doğru ilerler, önce çocuğuna içirir zehiri ve sonra da kendisi içer. hareket başlamıştır ve arkasında upuzun bir sıra oluşuverir hemen. herkes içmeye başlar ve içenler de kendilerinden geçerler. 914 kişi ölür ve bunların 300 kadarı çocuktur. tarikat öğretileriyle zaman içinde sürü haline gelen bu paralı zenginler kendilerinden hissettikleri birinin yaptığı bir davranışı taklit etmişlerdir sadece. belki de bu hareketi babalarının kendilerini öldürmesinden korktukları için yapmışlardı Yani iki uçu boklu değnek kuralı, içmezlerse baba öldürecek, içerlerse zehir. Hayır diyemeyen insanlar ve düşünemeyen ama hareket eden koyunlar gibi acı sonu yaşayarak hayatlarını kaybederler.

Jim Jones denen bu babanın, kervan geçmez, kuş uçmaz yerde yüz kadar yandaşıyla birlikte cemaatini kurduğu yıllara gidelim. Önce cemaatin yasalarını belirler. Evlilik ve diğer aile bağlarını yok sayar, cinsel ilişkiyi sınırsızca özendirir, kadınların çoğuna kendilerini cinsel açıdan kendisi için hazır tutmalarını öğütler ve erkek müritlerinin gözleri önünde eşleriyle sevişir, evlilikleri aşağılayarak yıkar, bir iç casusluk sistemi kurarak müritlerinin bütün hareketlerini kontrol ettirir ve onlarla ilgili tüm bilgileri alır, müritlerinin dış dünya ile ilişkilerini kesin olarak yasaklar, sadece onlara verdiği vaazlarla dış dünyayı onlara anlatır, topluluğu daima dış dünyadan gelecek bir saldırı konusunda korkutur, dış dünyadan yalıtılmış, bu kapalı toplumda her gece kendi büyüklüğünü açıklar ve müritlerini küçük düşürdüğü özel dini ayinler yapar.Bu yöntemler ile karı ve koca bağları yok olan, sürekli grup seks ile yaşayan, kimin eli kimin cebinde, kendisine baba diyen, kendisinin en önemli ve sevgi odağı olduğu bir topluluk oluşturur. gruba giren insanların geldikleri sosyal grup ne olursa olsun, o grup yapısı ile ilgili özellikler ilk önce espiri ile aşağılar daha sonra aşama aşama aile bireylerinin ne kadar akılsız olduğu, annesinin ne kadar pis olduğu babasının ne kadar cimri olduğu, ne kadar sistemin adamı olduğunu söylenir, kişi kendi ailesini savunamayacak hale gelir, anne ve babası kendisi gibi inanmadığı için onları savunması da imkansızdır. Onlara karşı sevgi beslese ve bu etrafındakiler tarafından sezilse çok ciddi ayıplamalara ve aşağılamalara maruz kalırlar ve davasına inançsızlıkla suçlanırlar. Böylece tek ve gerçek sevilebilecek kişi kendisi olur.Jim Jones, narsist, karizmatik ve paranoyak bir kişiliktir, küçük yaşlarında annesi güçlü bir kadınken, babası, birinci dünya savaşında hardal gazıyla sakatlanmıs olarak eve dönen zayıf ve pasif bir kişidir. Annesinin O’nu bir kurtarıcı olarak dünyaya getirdiğine inanır, ilkokul üçüncü sınıfının sonunda öldürmeye hazır hisseder kendini hiç kimsenin kendisine sevgi ve anlayış göstermediğini zanneder, okula yalnız gitmekten nefret eder, çünkü herkesin anne babası oradayken onunkiler yoktur yanında. İyi bir hristiyan olarak büyür, gençlik yıllarında ruhuna Lenin’in girdiğini farkeder. Bir aralık farklı ırklara ilgi duyan metodistlerin kilisesine gitmeye başlar, zayıflar, zor durumda olanlar, kafası karışıklar, itilmişlere el uzatır. onları bazı dini kurumların etrafında birleştirir giderek kariyer sahibi olur.1960 yılında Indianapolis insan hakları başkanlığına seçilir, ardından San Fransisko konut idaresi başkanlığına atanır, amerikanın önde gelen 100 din adamı listesinde bile yer alır, Martin Luter King ödülüne layık görülür hatta büyük bir amerikan gazetesi onu, yılın humanisti seçer. böyle bir kişinin etrafına zengin, paralı insanları mürit olarak toplaması hiç de zor değildir artık. şöhretinin doruklarındayken korkuları ve çevresindeki insanlardan kuşkulanmaları artar, herkesin tehlikeli olduğunu, kendisine komplo kurmaya çalıştığından şüphelenir ve kendisini korumak için muhafızlar tutar tabiatıyla, bir müddet sonra muhafızlardan da korkmaya başlar, son olarak, kendisini bir nükleer patlamaya inandırır. Kendisine güvenli bir yer aramaya başlar. Brezilya`ya taşınır. Burada korkuları daha da büyür; bir uçak sesi duysa nükleer savaş çıktı diye götü üçbuçuk atar. Artık kendine özel bir ülke kurma zamanı gelmiştir. Burada kendi yağıyla kavrulacak, kendi yaralarını saracak, kendi topluluğu olacak, medeniyetten uzak bir yerde kendi tarikatının üyeleriyle mutlu mesut seks dolu günler yaşayacaktır. Nükleer bir savaş patlarsa da kendisi ve sürüsü bu savaştan zarar görmeyecek ve insanlık yok olunca kendisi ve Halkın Tapınağı tarikatı yer yüzüne egemen olacaktır, ama kendi yasalarıyla. Guyana hükümetine baş vurur. O’na ve tarikatına Antillerdeki ıssız ormanlarda bir yer verirler JONESTOWN ı burada kurar.Buradaki vaazları muhteşemdir, müritleri onun kölesidir artık, müritlerinin sürüngen, aşağılık varlıklar olduğunu sayar döker devamlı, barıştan yana olmalarının beş para etmez duygular olduğunu, şakşakçılıklarının kendisini hasta ettiğini, ancak yine de sevgilisi ile birlikte cemaatinin kurtuluşu için planlar yaptığını, hayvanlardan bile aşağılık olan cemaatinin ihanetlerine karşı önlemler aldığını ve sadece kominizme güvendiğini, kominizmin de kendisi olduğunu anlatır durur.Halkın tapınağına katılan müritler bütün mal varlıklarını, hatta yaşamlarıyla ilgili her şeylerini Jones`e teslim etmislerdi, artık bundan sonra Jones onları besleyecekti, para pul ganiydi, kadın sex ganiydi, Jonesun karıları ve çoçuları da grubun içinde ama özel yerdeydiler. müritler ona baba derdi, tek sevgi odağıydı. tarikat içinde bir iktidar piramidi vardı. En tepede Jones, onun altında planlama komisyonu ve muhafızlar, en alttaysa sıradan insanlar. Tarikatı terk etmek coğrafi açıdan zaten çok zordu. Üstelik Jones oradan ayrılmayı ihanetle eş tutuyor ve ağır cezalar uyguluyordu. Açık eleştiri çok şiddetle cezalandırılıyordu. Casus ve muhbir ağı farklı fikirleri Jones`e bildiriyordu. Dışardan hiç bir bilgi alınmasına izin verilmiyordu, sürekli beyin yıkamaya eşdeğer bir eğitim çalışması sürüyordu. tarikat içinde düzenlenen toplantılar çok korkutucu deneyimlerdi. Bu toplantıların şiddeti, muhalefet edenlerin herkesin önünde cezalandırılmasıyla artardı. İzleyicilerin kurbanları yuhalaması, saldırganla özdeşleşmesi özendirilirdi.Her gün saatlece müritlerine konuşur ve onları dış saldırı olasılıklarıyla korkutur sonra vaazlerini toplululuğa eğitim çalışmaları olarak okutmaya başlar ve onlara anlattırır, imtihan eder. Bir gün bazı müritler firar eder. Bu ormanlıkta olan bitenleri anlatırlar. Anlatılanların bazıları abartma olarak görülür ama korkunç şeylerdir. Tarikatın bazi üyelerinin aileleri, yakınlarının orada hapiste tutulduklarını ifade ederler. Bu söylentiler ve baskılar üzerine üzerine abd hükümeti harekete geçer, San Fransisko Senatörü LeoRyan tarikatın yerlestiği yeri ziyaret edeceğini açıklar, artık tüm dünyanın gözü halkın tapınağındadır, ve yıllardır dış bir saldırıyla korkutulmuş, bütün dünyayı kendilerine düşman olarak algılamış tarikat topluluğu, sanatörü karşılarında görünce korkarlar önce, sonra baba saldırıya geçer ve sanatörü yanındaki kişilerle birlikte ödürtür. Bu olay Jones ve tarikat üyelerinin korkularını doruğa çıkartır ve sağ hiç bir tanığın olmayacağı son vaazını verir, müritlerini ikna etmiştir ve hep birlikte zehirli içeceği içerek, nükleer savaş sonrası bütün insanlardan önce dünyaya gelip Halkın Tapınağı tarikatını kurmak üzere ölüme giderler. Jones’un taraftarları onun dini ilhama sahip olduğuna, dolayısıyla sözlerinin Tanrı’nın sözleri olduğu iddiasına inandıklarından ve kendilerini aşağılanmayı kabul eden değil, ilahî bir emri yerine getiren bireyler olarak gördüklerinden ne istenirse yapacak haldeydiler zaten.ve film 18 kasım 1978 böyle biter.Kimi araştırmacılara göre, CIA nın kurdurduğu fakat sonradan denetleyemeyince yok ettiği bir örgüt olduğu ileri sürüldü, 1978 yılında bu olaya türkiyedeki tüm gazeteler ve trt de yer verdi. bugün Jim Jones, Halkın Tapınağı, Jonestown diye yazılıp mecrada arandığında ulaşılan binlerce sayfadan normal boyutunun çok çok altında sadece bir özettir yukarıdaki yazılanlar.