Kasım ayı başlarıydı. Sabah karanlıkta kalkıp işe gitmek ne zordu. Hem de günlerden Pazartesi. Üst baş hazırlık kahvaltı derken saate baktım “eyvah ilk otobüsü kaçıracağım” diye iç geçirdim. Üzerimde siyah balıkçı kazağım onun üstünde geçen doğum günümde çok sevgili arkadaşımın armağanı lila renk dik yaka önden fermuarlı hırkam var. Hemen sırtıma son kat olmak üzere montumu giyindim. Başımda yeni yeni taktığım beremle dışarıya telaşla attım kendimi. “Bıırrr… hava esastan soğumuş iyi ki kalın giyinmişim” dedim kendi kendime. Evet otobüs durakta. Fazla yolcu yok gibi. Ama birazdan içerisi tıklım tıklım olacak. Nefes alamayacağız. İnsanlar havasız gitmeyi tercih ediyorlar yeter ki üşümesinler. Söylenmeye başladım. Bu sefer aklımdayken daha ilk durakta üst camlardan birini bir karış kadar açayım sonra oturduğum yerde ayaktakilere inat boğuluyormuş pozu olmasın diye düşünerek otobüse bindim. Sol orta sırada cam kenarına oturmadan önce planladığım gibi küçük pencerelerden birini çok az araladım. Daha oturmamla arkadan biri üzerimden uzanarak açtığım camı kapatıverdi. Arkamı hafifçe döndüm camı kapatan hanıma hafif bir tebessümle “birazdan çok havasız olacak o yüzden açtım” dediğimde o da bana “çok soğuk üşüdüm “ deyiverdi. “O zaman bir anlaşma yapalım kalabalık olunca biraz açmama izin verin lütfen” diyerek önüme döndüm. Döndüm ama o anda beynimden vurulmuşa döndüm. O hanımla topu topu 3-4 saniye lafladık hadi beş deyin. “Algılarım ne kadar yavaş… yanlış mı gördüm?” diye şaşkınlık içinde kaldım. Yanılmıyorsam kadının üstünde sadece incecik yakası yuvarlak açık pembe bir penye bluz vardı. Tekrar dönüp bakmak istedim. Tereddüt ettim ve karar verip bir çırpıda dönüp radar sistemimi faal hale getirerek kendisine fısıltılı bir tonda… “şeeeyyy… pardon az önce cam için özür, ama siz niye böyle incecik çıktınız evden bu ayazda. Ani bir şey mi oldu? Gideceğiniz yer yakın mı” gibi bir şeyler sorup sebebini öğrenmeye çalıştım samimiyetle… o arada otobüs duraklardan yolcusunu toplamıştı bile. “evet, ani çıktım. Gideceğim yer yakın. Az önce komşum arabasıyla çıkmıştı beni durağa bırak dedim beni bıraktılar” gibi bir şeyler geveledi. Önüme döndüm. 29-30 yaşlarında bir kadındı. Yeni yeni çizgiler belirmeye başlamış yüzüne düşen bir tutam saçında birkaç tel beyaz vardı. Belki daha gençti ama ifadesi çooookkk acılar çektim ben çok! Der gibiydi. Mahçuptu. Gergindi. Bana “sanane diyebilirdi ama demeyecek kadar birilerine ihtiyacı var gibiydi. Gururluydu. Bir sorun vardı mutlaka. Dilenen biri değildi. Benim cüretkar sorularıma yanıt verecek kadar da alçak gönüllüydü. Gözlerime bakmadan cevap vermişti. Ben ne sorduysam hepsini onaylayacak şekilde davranmıştı. Hızlı düşünmeye başladım. Üzerime giydiğim kazağım ve hırkam temizdi. Kazağımı veremezdim ama hırkamı pekala verebilirdim. Mesele nasıl teklif edeceğimdeydi. Yine arkamı döndüm. Şirin ama kararlı ve sakin bir tavırla “evden çıkarken havanın bu kadar soğuk olabileceğini düşünemediniz sanırım. Bakın ne diyeceğim. Sakın beni yanlış anlamayın. İçimde temiz bir hırkam var. Size uyar. Kimsenin dikkatini çekmeden size vereceğim. Kabul ederseniz çok mutlu olacağım. Hırka sizde kalabilir. Siz böyle incecikken inanın ben rahat edemeyeceğim.” Diye fısıldadım tekrar. İtiraz etti ama gururundan. “Olmaz alamam. Hem birazdan ineceğim. Gideceğim yer yakın” dedi. Yine önüme döndüm. Yalan atıyordu. Anlamıştım. Benim ineceğim durak neredeyse son durağa yakındı. O benden önce inecekti belki ama nerede? Arkamı döndüm “taktım ben size” dedim. “Bakın ben sizin illaki üşüdüğünüzü düşünüyorum. Böyle bir takıntım var. Hırkayı kabul edin ve benim gibi rahatsız birine faydalı olun” dediğimde yüzündeki ifade biraz değişti. Taktiğim işe yaramıştı. Nerede ineceksiniz?” diye sordum. Neredeyse 7-8 durak sonrası bir durağı söyledi. Orası sapa bir yer. Yakınlarda oturma mahalli falan yok. “bana tereddütle “eee.. peki hırkanızı geri vermek şartıyla alırım” dedi. Ben hemen “tamam… tamam otobüse bindiğimiz duraktaki bakkala götürüp bırakırsınız sonra. Ama sizde kalmasının bence hiç sakıncası yok dedim. Ve önüme döndüm. Yanımda oturan kadın mıydı erkek miydi hatırlamıyorum tek hatırladığım o kişiyi de rahatsız etmemeye ve diğer insanların ilgisini çekmemeye çalışarak montumu ve sonra hırkamı çıkardım. Dönüp verdim. Önüme döndüm. Oldu mu diye bakacağım ama kadın o kadar gururlu ki çekiniyorum. Ciddi ve bana iyilik yapıyordu sanki. Tekrar ona döndüm. Gülerek “bakın, iyi oldu değil mi ?” dedim onu rahatlatmaya çalışarak. Sadece acı acı, hı hı… dedi gözlerime bakmadan… Acaba kocasıyla kavga mı etmişti? Yüzünde görünürde darp veya hırpaladığına dair bir iz yoktu. Ya da adam cinnet geçirdi de bu kadın can havliyle mi sokağa böyle attı kendini…. ya da çapkınlık yapıyordu da mesela yasak bir ilişki beraber olduğu evli adamın karısı mı gelmişti üzerlerine. Yoksa… yoksa ruhsal anlamda hastaydı da evden mi kaçmıştı…. neden bu kadar senaryo? Çünkü o gün hava da o da normal değildi. Bülent abimiz vardı mahallede yazın mont kışın gömlek giyer gezerdi dışarıda. Aykırı biriydi. Ama bu kadın… hayır hayır.. başka bir şey…O anda üstünde pantolon mu etek mi var diye merak ettim. Benden önce inecekti nasıl olsa. İyilik yaptım ya her şeyine vakıf olacağım. Hemen nüfusuma geçireceğim neredeyse. Kadın hırkayı aldıktan sonra çok rahatladım. Hırkamı armağan eden arkadaşım da benim yerimde olsaydı aynı şeyi yapardı diye düşünüp içimi iyice rahatlattım ona karşı suçluluk duygumdan sıyrılıverdim. Dediği durağa yaklaştığımızda göz ucuyla ona baktım. Selam verip teşekkür yağdıracak biri değildi ki bunu da beklemedim zaten. Benim ona baktığım kadar bile dönüp de çaktırmadan bir bakış atmadı bile… altında ayak bileklerine kadar uzun biz kadınların bürümcük dediğimiz şile bezine benzer kahverengi bir etek, ayağında arkasına basılmış erkek ayakkabısı vardı. Bakmadı özellikle… bakmadı…. indi.. yine bakmadı… onu biraz daha incelemek istedim ama sol taraftan olmadı… Son gördüğüm kare hala aklımda. hırkanın yakasını iyice yukarı çekti ve kollarını birbirine doladı…Hala bakkala soruyorum bana bırakılan bir hırka var mı diye… tembihledim onu… bir kadın benim için bir hırka bırakırsa kim olduğunu öğrenmeden bırakma diye… o da sırıttı ya öyle çok insan var. Getiririm deyip alıp gidiyor diye… anlamadın bakkal amca anlamadın…
yorumlar
aaa… canım öyküm,seni de kimse okumamış… yaramazlar! kime diyeceğim? hafife alanlara diyorum elbet… emek verdik emek… sizin yazılarıda biz gidip okuyoruz herhalde… (korkarım bu gidişle adım arsız yüzsüz olcek)
kadinin evli oldugunu nereden cikarttin ki? Bir de kadini cok merak uyandiracak sekilde tanimlamamissin, acikcasi hic merak uyandirmiyor, siradan bir insan gibi. Biraz mistiklik katmak lazim ki okuyucu ‘var bu kadinda bir is’ desin. Onun disinda akici, gereksiz detaylar var biraz ancak mekanlari kafada olusturmak konusunda pek sIkinti cekmiyorsun. Lakin bunu toplu tasima araclarinin olmadigi bir yerde yasamisken okusaydim gene ayni izlenim dogarmiydi kafamda bilemiyorum.Sayet kadina ya da hirkaya biraz ilginclik katmis olsaydin merak ederdim devamini, yazmayi dusunuyorsan tabi.
canımın içi bu başımdan geçen ilginç bir olay, devamı yok…teşekkürler…
paylaşım ve yardımlaşmanın insana verdiği huzur.tok açın halinden anlamaz sözünün çürütülmesi
işte bu!… duyarlı insan!
@lorienn: belki bu oykuyu okur, getirir hirkayi geri.
hırkayı geri alabilmek için aramıyor kadını,birşeyler daha verebilmek için
üff yazmıycam dedim, ama hadi bir iki kelime de ben ekleyeyim.Lorienn ilk yorumun için hep bana hep bana, olmaz ki? Diğer yazılara da katılım gösterin, yorumda bulunun. Bak virüs fırtınası öksüz kalmış, bir iki satır yaz bari.Kadın hırkayı aldı ve temizlik yaptığı eve gitti. Sonra hırkanın kolarıyla ev sahibesini öldürdü. Kan izi bulaşmış olan hırkayı, karokolun önünde attı. Üstünde kanla Lorienn yazıyordu.
kadın bulunamadığına göre şöyle olmuştur kanımca :kadın üzerinde yeni bir hırkayla akşam eve döndü,psikopat kocası odada sobanın yanına oturmuş kirli sakalı ve pis elleriyle çay bardağından rakı içiyordu.”nerde kaldın lan” diye bağırdı.Birden kadının üstündekine takıldı gözü,”o ne lan bu yepyeni hırka da ne? nerde buldun lan onu alcak parayı, orospuluk mu yapıyon lan yoksa sen” diyerek masadan kalkıp üzerine yürümeye başladı.Kadın hiç gerilemeden öylece durdu odanın orta yerinde.”git lan pis herif ! herkes senin gibi fesat mı, halime senden başka herkes acıyor, temizliğe giderken otobüste kibar bir bayan üşüyorum diye hediye etti, sen ne bok yiyon, bütün gün evde oturup benim getirdiğim paralarla rakı içiyon, allah canımı alsa da kurtulsam.””hadi lan orospu” diye tekrar bağırdı adam ve iki eliyle iktirdi kadını,zaten çok zayıftı kadın, biranda sırtüstü yere yapıştı, kafasını taşa vurdu, incecik bir kan genişleyerek boyadı taş zemini….Kurtulmuştu…
kopanisti tam anlamıyla kopartın beni… kahkaha ötesi işaret yok muuu:::::))))))))))))inan hırka umurumda değil.. arkadaşım ne dese beğenirsin (o benden beter) ya parası var mıydı garibin? yoktur beee.. olsaydı atlardı bir taksiye gideceği yere giderdi… muamma kısacası… hatta keklemişler seni diyen olabilir. olsun. niyet önemli…. benim gönlüm şimdi çoookkkk rahat… varsın onun olsun lila hırkam :)nevdalist az değilsin sen de ha… sizinle iyi film senaryosu şettiririz vallahi…