Odayı toplarken tasnif edip, istiflediği dergilerin arasından kendi el yazısı ile yazılmış iki sayfa çıktı.İlkinin en üstündeki KONU: nın devamını okuyunca hemen hatırladı. Bir ödevdi bu. Bir kitaptan yararlanılarak, verilen ödevin cevabıydı. Kitabın adını tam hatırlıyamadı ama görünce tanıyacağından emindi. Kitaplığa doğru seğirtti… Bu işte…normal edatlardan küçük bir kitap…GÖRME BİÇİMLERİ…metis yayınlarından…JOHN BERGER’ in 1972 BBC televizyon dizisinden kitaplaştırılmış. Benim yazdılarım bu kitabın özeti gibi ama örneklerini ben bulmuştum…hatırlıyorum…Kızım vizelerle çok meşguldü.Kitabı okuduğu halde yazacak vakit bulamadı..ihale bana kaldı…
john Berger
KONU:” Reklamlarla herbirimize bir nesne daha satın alarak kendimizi ya da yaşamlarımızı değiştirmemiz önerilir. ” Kıskanılası ben konusu ile ilişkilendirilerek ve ilk deneme ile bağlantı kurularak yorumlanması. Beğeni, seçimlerimiz bizim seçimlerimiz mi? Neye göre seçiyoruz? Kimin gözü?Yollarda, dergi ve gazetelerde,TV kanalarında durmadan bize yeni şeyler sunulmakta. Bu nesneleri alıp kullandığımızda ne denli mutlu olacağımız anlatılmakta…Reklam, önerdiği nesneyi kullanarak mutlu olan dolayısı ile kıskanılacak konuma gelmiş insanları göstererek, bizleri de nesneyi alarak kıskanılacak insan konumuna gelmeye iknaya çalışır…Kıskanılacak durumda olmak çekici olmak demektir. Reklamcılık, ÇEKİCİLİK üretme sürecidir.Reklam gelecekteki alıcıya seslenir. Alıcıya satmaya çalıştığı ürünle ya da olanakla çekicilik kazanmış kendi imgesini yansıtır. Bu imgeyle alıcıda kendisinin gelecekte olabileceği durumu özleten bir kıskançlık uyandırır. Bu KISKANILASI BENi yaratan şey başkalarının duyduğu kıskançlıktır. Kıskanılmaksa insanda kendine güven duygusu yaratır.Burada yılların markası dikiş makinası reklamını hatırlayalım. Dikiş makinasını alıp, kendine başkalarında olmayan giysileri dikip ” kendi modasını yaratan” kadının başkaları tarafından kıskanç bakışlarla izlendiğini görüyoruz. Burada amaç makinaya sahip olarak, başkalarının kıskandığı kişiye dönüşmesini düşündürmektir. Şimdi yazıda olmayan başka bir reklam geldi aklıma. Çocuklar toplanmışlar babalarına değişik sıfatlar ekliyerek öğünüyorlar. Bir tanesinin aklına pek bir şey gelmezken babasının arabasıyla geldiğini görüp” benim babam…….gibi adam ” deyip gidiyor. Geride kalanların çaresiz bir şekilde kıskançlıkları gözlerinden yansıtılıyor…noktalı yerlerin hangi araba olduğunu hatırlamayan yoktur sanırım…Bir şeyi beğenmek, o şeye sahip olmayı isteyebileceğimiz anlamına gelir. Diyelim cep telefonu almak istiyoruz. Hangi marka bizi “kıskanılası ben” hissettirirse ona yönelmemiz daha olasıdır. Cep telefonumuz olsa bile yeni bir tane almamız bundandır. Neden bu kadar cep telefonu değiştirenler var? :))Bu da fotoğrafçı ve reklamcının gözüyle hazırlanan resmin bizim seçimimizi etkilemesinden kaynaklanıyor. Reklam dilinin, fotoğraf makinası bulunmadan önce, yağlı boya resimler zamanındaki anlatım diliyle ortak yanları olduğunu görebiliriz.Reklamlarda eski sanat yapıtlarına uzanan çizgiler görülür. Bazen reklam imgesinin tümü çok ünlü bir resmin açık benzeridir. Reklamlara alınan her sanat yapıtı iki işi bir arada görür.1-Sanat bir zenginlik simgesidir.2-Yağlı boya resim kültürel mirastır. İnce zevkleri olan birini hatırlatır. Böylece sanat yapıtı, o ürünün hem lüks, hem de kültürel değer taşıdığını vurgular.Yağlı boya resim; özel mülke sahip olmanın sevinçini verir. Neyin varsa sen osun demektir.Reklam ise şu korkudan doğar; Hiç bir şeyin yoksa sen de bir hiç olursun.Not1- Bunlar benim değil,JOHN BERGER’ in fikirlerine dayanılarak yazılmıştır.Not2-Bu reklam kandırmacaları bana pek işlemez.Not3-Metis ve john kelimelerinde link var ama altında çizgi çıkmıyor.Not4- Ayaklarım çok üşüdü çorap giymeye gidiyorum.
yorumlar
karikatür olmak istemiyoruz..(önemli: bağırarak okunur)
pardon?
Morfik, lütfen açık seçik yazar mısınız …yazdığınız her yere çekilebilen bir şey…ne demek istiyor diye düşündüm tabii…belki sizin kastettiğinizden farklıdır. Açıklıktan bir zarar gelmez. Yanlşım varsa düzeltme imkanım olur…
aman efendim o kadaa merak edilcek bişi yok. bi düşünür der ki; ki ben kolay kolay etkilenmem diyen bi kişiye sölemiştir..hiçbir şeye benzememek isteyen insan, ancak bi karikatüre benzer.olay bu, çok önemsemeyin.
İletişim gibisi var mı…şimdi ben ne düşündüm onu yazıyorum.”Yazının sonuna eklediğiniz notlarla karikatür durumuna düşüyorsunuz. Bu tür komikliklere izin verilmez. Onun için yüksek sesle söylüyorum.”Tabii hiç bir şeyden etkilenmeyen kişinin durumundan haberim yok…Ben de ne demişim” pek işlemez” yani zaman zaman ben de el mahkum reklamlara kanarım yani…:))