Giyinmek insansoyu’nun üşümesinden beri var olan bir olgu. Tabi bu noktadan Prof.Dr.Yener ÜŞÜMEZSOY’un neden kendisini son Mohikan zannederek sürekli bi tarafları çıplak gezmekte olduğu sorusunun cevabını bulduğum gibi bir idda sürmeyeceğim ileriye.Fakat şöyle bir varsayımdan yola çıkmak istiyorum : dünyanın her yerinde iklim aynı şekilde sabit ve ılıman olsaydı… Hatta sıcak bir iklim yaşansa ve hem yazlar hem de kışlar kurak ve sıcak geçseydi insanların giyinme ihtiyaçlarının ortaya çıkması için daha uzun bir süre geçmesi gerekebilirmiydi? Yani mahremiyet duygusu ve buna bağlı olarak gelişecek olan örtünme güdüsü daha geç hasıl olabilirmiydi? Ve bunun olduğunu varsayalım : o zaman ters mantık kullandığımızda bu gün çıplak kadın fotoğrafları sayesinde tiraj alan başını Playboy gibi dergilerin çektiği sektör malzeme olarak ne kullanırdı? Bu tür dergilerde giyinmiş kadın resimlerine mi yer verilirdi? Ya da şöyle bir diyalog yaşanabilirmiydi sizce :- geçen dergide bir hatun gördüm- eee- usta hatun bir etek giymiş,üstüne de atmış kazağı… ayaklarında yün çoraplar… süperdi yaa!- hadi ya, hangi dergiydi?….Çıplaklar Kamplarında komün halinde yaşayan nudistlere bir süre sonra giyinik insanlar daha cazip bir hale gelebilirmi?
yorumlar
Dünyada iklimler hep ılıman olsaydı işte boyle olurdu.
yaz gelsingünler uzasınplajlar bikiniye boyansınbir şort, yalınayakne bot, ne kazakO çıplak geceler gibiBen ıslak denizler gibi
yazı özledim valla:)
dünyada iklimler hep ılımandı zaten sonra baktı yukardaki; -bunların ne derdi var ne tasası diye kışı, karı, ayazı gönderdi dünyaya 🙂 neyse dalgasındayım tabi de konunun bu bünyeye yaptığı fakir çağrışımlardan biraz bahsetmek istiyorum.efenim bu giyinme mevzuatı (bildiğim kadarıyla) hristiyanlık ile zorunlu hale gelmeye başlamış. çıplaklığın ve yakın arkadaşı seksin kapalı bir hale gelmesi, ayıp olarak değerlendirilmesi de büyük ihtimalle bu duruma dayanıyor. tabi zaten o zamanlarda da bahsi geçen insanlar ya sıcak ya da soğuk yüzünden bir şekilde çıplak hayata devam edemiyorlardı. ammavelakin şimdi bir yer ismi söylerim yanlış olur o yüzden tropikal iklimin hüküm sürdüğü beyazların tabiri ile yerlilerin yaşadığı topraklara, hristiyan misyonerler ulaştığında bir de bakmışlar hatun kişiler gülmemeleri salmış, erkekler aşağı kasımpaşa rahatlığında günlerini geçirmekteler. bazı bazı yapraklardan yapılmış bir iki parça bir şeyi takıp takıştırıp doğa ananın kucağında kucak kucağa kendilerine özgü hayatlarını yaşarlarken buldukları yerlilerle oturmuşlar konuşmuşlar. bakın demişler bir olayı kaçırmışsınız siz belli. buralarda haberiniz olmamış ama dünyaya bir jesus geldi bir kitabımız var orda öyle der böyle der siz böyle anadan doğma takılmamalısınız. yol gösterici kitabımızda öyle yazar böyle yazar olayına girmişler. ilk başta tabi yerliler: -ya yemişiz sizin kitabınızı da jesusınızı da burada bizim olayımız budur kardeşim işinize geliyorsa, şeklinde tepki verseler de misyonerler kabilelerin reislerine her türlü yalakalıkla ahanda doğru yol budur bütün kabileniz çarpılacaksınız na böyle eğri büğrü kalırsınız vallaha bizden söylemesi şeklinde yaptıkları basklılarla hayatları boyunca giyecek nedir bilmeyen insanlara kumaştan giysiler yapmayı ve giymeyi öğretmişler ve bir çok yerde de söylenir böylece o iklimde çıplak yaşamaya alışmış yerlilerin bünyeleri kumaşlarla bir süre yaşadıktan sonra birer birer ölüp gitmişler. kumaşların ıslandıktan sonra üstlerinde kuruması zartu zurtu onların alışık olmadığı bir şey olduğundan telef olmuşlar.
microfibre’ın geç keşfedilmiş olması bir kavmin sonu olmuş yani ha… vay be!
@be_goodie yanılmıyorsam o bahsettiklerin bir eskimo kavimi, ve aslındaçıplak değiller, vücutlarını balina yağı ile kaplıyorlar. Gerisi aynı, kurumak bilmeyen kıyafetler vs…