Almanya’da bir güvenlik şirketi tarafından çalışanlara sütyen giyme zorunluluğu getirilmesiyle işçi temsilcileri mahkemeye başvurdu. Peki, geçmişten günümüze neler oldu da kadınlar memeleri üzerindeki hâkimiyetlerini işverenlere kaptırır oldular?Mary Phelps Jacop göğüs çevresi ve hayal gücü geniş Newyork’lu bir genç kadındır. İngiltere’nin sayılı ailelerinden birine gelin gider. O dönemde kadınlar korselerinin içinde minimum oksijenle hayatlarını sürdürmekteydi.
Kadınlarda görülen bayılmaların sıklığı, o zamanlar kadınların ” histerik” varlıklar olmasına bağlanmış olsa da, günümüzde bunun nefessiz kalmalarının bir sonucu olduğu düşünülmektedir.
Mary, 1913 yılında, korsesinin kıyafetinden fark edildiğini görünce göğüslerini pembe kurdele ile birbirine bağladığı iki ipek mendille dizginlemeye karar verir. Eşe dosta gösterdiği ve Caresse Crosby olarak adlandırdığı ilk tasarımı göğüsleri saklamak amaçlıdır. 1914 yılında sutyenin patentini alır. Savaş endüstrisinin korselerin çok fazla metal barındırmasından dolayı kadınlara korse kullanmamalarını söylemesiyle kadınlar korseleri atıp sütyene meyleder.
Sophia Loren de korsesini çıkarınca rahat bir nefes alıyordur heralde.
1. Dünya Savaşıyla beraber iş dünyasında kadın işçilerin artmasıyla çalışan kadınların daha pratik kıyafetlere ihtiyacı doğar. Mary Teyze iş kadını olmadığından patentini Warner Brothers Corset Company adlı korse firmasına satar.O tarihten sonra standart ölçülerin geliştirilmesi ile askısız fakat yerçekimine meydan okuyan sütyenleri, memeleri bir tepside sunulmuş ve kabına sığmıyormuşçasına büyük gösteren alttan destekli sütyen(balkone)leri ve de nice model ve tarzda sütyeni gerçek anlamda “bağrımıza bastık”.Türkiye’ye 1960’lı yıllarda Avrupa’da çalışan işçiler tarafından kaçak olarak sokulan sütyen 1970 yılında Amerikan patentiyle Türk kadınının da göğsünü kabartmıştır.1968 yılında feminist oluşumdan sütyen de payını aldı. Feministler cinsel anlamda erkeklerle eşit olmak istiyorlardı. Sütyen kadın bedenini rahatsız eden ve kısıtlayan bir çamaşırdı. Ve kadınlar sırf erkekler istediği için sütyen takmak zorunda kalmışlardı. “Sütyen Yakma Eylemleri” başladı desem belki size biraz komik gelecek.
Dönemin ünlü isimlerinden Germaine Greer sütyenin baskı sembolü olduğunu söylüyordu.
Sorun değil, bana da biraz garip ve biraz abartılı gelmişti. Ta ki yazının başındaki haberi okuyana kadar…Günümüzde sütyen kadınların %90’ının(ben de dahil) kullandığı bir çamaşır. Geri kalan %10’da ise bazı kabilelerin kadınları, tamamen sarkmış memelere sahip nineler ve iç çamaşırı giymemekle övünen seksi ablalar ile nüdist kardeşlerimiz vardır diye tahmin ediyorum.Bilimsel araştırmalara göre hiçbir yöntem yerçekimiyle imtihanında memeleri sarkmaktan kurtaramasa da, bu soruna etkili bir çözüm bulunana dek onları dik tutmaya çalışmaktan başka çaremiz yok.Yine de, o işveren, tüm kadın çalışanlarına Victoria’s Secret marka sütyenler hediye etseydi, bu haber “Böyle patron dostlar başına” şeklinde servis edilebilirdi. O da ayrı mesele.
Neyse ki göğüslerimiz sarkmasın diye bizi sırt üstü yaşamak zorunda bırakmıyorlar !
Yazının başlığı “Sütyen” adlı kitabın yazarı Cüneyt Ayral’ a ait. Yazara göre “sutyen, sosyolojik bir olay. Birçok kadın sutyen takmaya o kadar alışık ki, sutyenin verdiği rahatsızlığın farkında bile olmuyor. Sutyenin rahatsızlık verip vermediğini sorduğunuzda, kanıtlar ortada olduğu halde, birçok kadın “hayır” cevabını verecektir. Bunun nedeni sosyal kurallar. Başka bir deyişle, bu toplumda sutyensiz gezmek daha fazla rahatsızlık verici. “
İngilizler’in müstakbel prensesi Kate Middleton arkadaşının düğününe giderken sütyen giymediği için tepki toplamıştı
Tabi bu baskı sadece Türkiye’ye özgü değil.İngiltere Prensesi bile olsanız bir davete sütyensiz katıldığınız için kriz çıkabilmekte.Konunun tarihi,gündemi bir yana, bu yazıyı, ortaokulda ön sırasında oturan kız öğrencinin sütyen takmaya başladığını anlayan ve bunu tüm dünyayla paylaşmak amacıyla, sütyen askısını çekip bırakarak “şak”latan tüm erkek öğrencilere ithaf etmek istiyorum.
