Adı Ela değil ama ruhu ela, gözleri ela, dokunuşu ela hatta “ela” sadece o diyebileceğim kadar ela. Rutin bir iş toplantısıydı, öyle alıştım ki artık bu toplantılara benim için heyecanını yitirmişti. Oysa bu toplantılara katıldığım ilk acemilik dönemlerinde büyük heyecan duyardım. Yeni insanları ve aynı sektördekileri tanımak hoşuma giderdi.Sıradan bir gece gibi başladı. Toplantının yapıldığı alan yine çok güzel hazırlanmıştı. Eski arkadaşlarla karşılaşınca seviniyordum. Yenileri ile tanışmak için sabırsızlanırdım. Diyorum ya artık bu tip heyecanlarım kalmamıştı. Eski bir arkadaşımla karşılaştım çok sevindim. Yanında arkadaşları da vardı, tanıştırdı. Ela ile tokalaşırken gözlerim elasına takıldı. Bu nasıl bir ela?Sanki göz bebeğinin iris bölümünde hareket eden bir su var ve rengi de ela olduğundan ela yüzüyor gibi. Ben bunu anlatamayacağım, anladım o nedenle de o suda kendi halimde yüzeyim. Yüzerken derinlere de açılsam boğulmuyorum sadece âlem değiştiriyorum. Hangisi daha korkunç bilemiyorum. Kıza dalıp gidiyorum. İyi yüzme bilirim ama bu başka…Ela ile ela olmak istiyorum.Sorun hadi bana en sevdiğin renk ne diye?—cevap veriyorummm ela.Sorun hadi bana gece ne renk diye?—cevap veriyorummm ela.Sorun hadi bana rüya ne renk diye?—cevap veriyorummm ela.Sorun hadi bana umut ne renk diye?—cevap veriyorummm ela.Sorun hadi bana sevmek ne renk diye?—cevap veriyorummm ela.Sanırım ben ela ela sıyırıyorum…