Balık ve deniz ürünleri tarihin en eski besin kaynaklarının başında gelir. İnsanoğlu, bitkileri yetiştirdiği dönemlerden çok daha önce balık ve deniz ürünlerini temel besin maddesi olarak kullanmıştır. Önceleri çiğ olarak tükettiği balığa, daha sonraki dönemlerde kurutma ve tütsüleme yöntemlerini uygulamıştır. Her balığı bol bulunduğu dönemde tüketmek çok önemlidir. Protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri değeri yüksek olan balığın bu zengin içeriğinden sonuna kadar yaralanabilmenin en iyi yoludur.Balığın İçeriği ve EtkileriBalıkların protein, yağ, mineral vb. besin öğeleri içeriği balığın türü, yaşı, yaşam ortamı ve mevsime bağlı olarak önemli farklılıklar gösterir. Balıkların sağlığımıza en büyük katkılardan birisi sindirilebilir (kaliteli) protein içeriğinin yüksek oluşudur. Balık etinin protein oranı yenilebilir kısmının %18-22’sini oluşturur. Bir kişinin 300 g balık tükettiği düşünüldüğünde günlük protein ihtiyacının yarısını balıktan alabileceği söylenebilir. Halk arasında etin balıktan daha iyi bir protein kaynağı olduğu sanılır. Ancak yapılan araştırmalar et, balık ve sütün protein içeriği bakımından benzer özelliklere sahip olduğunu göstermektedir. Balık eti bitkisel besinlerde bulunan selüloz (posa) ya da kara hayvanlarının etlerinde karşılaşılan kıkırdak gibi sindirilemez yapılar içermemesi nedeniyle vücutta çok daha kolay kullanılır. .Balığın yetişme ortamının taşıdığı zenginlik sayesinde özellikle A,D,E ve K vitaminleri gibi yağda eriyen vitaminler başta olmak üzere bazı vitamin içerikleri karasal hayvanlara göre daha fazladır. Kalsiyum, fosfor, sodyum, iyot, potasyum, magnezyum, flor ve kobalt su ürünlerinin içerdiği önemli minerallerdir.Balıklar içerdikleri yağ miktarına göre yağsız (%2’den az yağ içeren) ve yağlı (%5’den fazla yağ içeren) balıklar olarak nitelendirilirler. Burada beslenme bilimi açısından balıkla ilgili en önemli konu balıktan alınan yağın içerik zenginliğidir.Halk arasında katı yağ olarak adlandırılan yağ türü olan doymuş yağ asitleri, kırmızı ete oranla balık ve diğer deniz ürünlerinde çok daha az oranda bulunur. Buna karşın balık, bir çok hastalığın oluşumunu engelleyen doymamış yağ asitlerinden omega -3’den zengindir. Tüm deniz ürünlerinde çeşitli oranlarda bulunan ve et, süt, vb. diğer besinlerde bulunmayan omega-3 türleri, vücudumuz tarafından üretilememektedir. Bu sebeple, iyi bir kaynak olan balığa beslenmemizde yer vermemiz gerekir. Her balık türünün de aynı oranda omega-3 içermediğini belirtmek gerekir. Özellikle derin deniz balıkları ve siyah etli balıklarda daha yoğun olarak bulunurken, kültür balıklarında (mısır gibi besinlerle yetiştirilmelerinden dolayı) omega-3 yağ asidi oranı yetersizdir.Balık Tüketiminin Kalp ve Damar Sağlığı Üzerine EtkileriAraştırmalar incelendiğinde balık tüketiminin insan sağlığına etkilerini birçok konuda izlemek mümkündür. Uzun yıllardan beri çeşitli alanlarda yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda bir omega-3 alt birimi olan EPA ve DHA’nın özellikle kalp ve damar sağlığına olumlu katkıları her geçen gün biraz daha fazla vurgulanmaktadır. Omega-3,• Halk arasında kötü huylu kolesterol olarak bilinen düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) tipini kanda dengelerken, kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu etkili olan yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) düzeyinin kanda artışını sağlar.• Kan damarlarının esnekliğini sağlaması, kanın oksijen taşıma kapasitesini artırması• Kanın gereğinden fazla pıhtılaşmasını engelleyerek kan akışkanlığının sağlanması• Damar çeperine yaptığı olumlu etkilerinden dolayı damar esnekliğini sağlarken tansiyonu kontrol altında tutulmasına yardımcı olur,• Kalp kaslarının üzerine doğrudan etki yaparak kan akışını artırır.Diğer önemli bir etki ise beyin fonksiyonları üzerinedir. Beyinin yapısının %60’nın yağlardan oluşması ve içeriğinde omega-3 ve omega-6 yağlarının olması nedeniyle, düzenli omega-3 alımının beyin fonksiyonları gelişimi ve korunması konusunda büyük etkinliği bulunmaktadır.Küçücük bir ceninken kalp ve damarların vücudumuzda ilk oluşmaya başlayan yapılar olduğu düşünüldüğünde, balığın içerdiği Omega-3 yağ asitlerinin olumlu etkilerinden her yaş grubu bireylerin yararlanması gerektiği söylenebilirAtasözleri ve Deyimler Işığında Sağlıklı Balık Tüketimine Ait İp Uçları“Balık tavada, taklacı havada belli olur”… Ancak balığı tavaya atmadan önce satın alırken yapabileceklerimize bir bakalım.Taze balık alırken gözlerinin parlak ve lekesiz olmasına dikkat edilmelidir. Bu değerlendirme “Balığın iyisi gözünden belli olur” deyişi ile yerleşmiştir halk diline. Solungaçların pembe, pulları ve yüzgeçleri diri, derisinin gergin ve sert, etli kısmına parmak basıldığında parmağın bıraktığı izin hemen düzelmesi gerekmektedir. Bu konuda çok kullanılan diğer gerçekçi özdeyiş “Balık baştan kokar” dır.Balık, birçok besin öğesini yoğun olarak içerdiğinden dolayı, avlanarak doğal ortamından alınmasıyla yapısında bozunma başlar. “Balık dediğin deniz gibi kokar, balık gibi koktuğunda atılmalıdır”. Bu sebeple taze balığın oda sıcaklığındaki bekleme süresi 2 saati geçmemelidir. Taze balık pişirilinceye kadar pulları ve içi hemen temizlendikten sonra yıkanıp, uygun bir saklama kabına alınarak buzdolabında +2 ve +4 derecede muhafaza edilmelidir. Bu şekilde hazırlanmış balığın bekleme süresi 24-48 saattir. Büyüklerimiz bu durumu şöyle ifade eder: “Balık ve konuk üç günde kokar”.Balığın bir besin maddesi olarak sağlık üzerinde yarattığı olumlu etkilerinin hissedilebilmesi için haftada en az 1-2 öğün veya 300 g taze yağlı balık tüketimi önerilmektedir. Türkiye’de ortalama balık tüketimi kişi başına 3 kg. kadardır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde balık tüketiminin haftalık önerilen miktarın sadece %20’sini oluşturması, daha çok balık yetiştirmemiz ve http://www.e-lezzet.com/?sayfa=kategori&kategoriID=7daha fazla balık bulundurmamız gereğini işaret etmektedir.