bildirgec.org

beslenme hakkında tüm yazılar

Türkiye’nin en hafif Facebook uygulaması: Kalorimetrem!

Hanimdudu | 28 May 2012 17:50

Pınar Light’ın desteğiyle hazırlanan light yaşamın sırları Facebook sayfasının yepyeni uygulaması Kalorimetrem, Facebook kullanıcılarının düzenli beslenme ve kilo kontrolünde yardımcısı olacak!

Uygulama sayesinde kullanıcıları gün içerisinde yedikleri tüm yemeklerin kalorisini hesaplayıp, yaptıkları egzersizlerle kaç kalori yaktıklarını öğrenebilecekler ve kayıtlarını grafikler üzerinden gün be gün takip edebilecekler. Ayrıca her gün Diyetisyen Aysen Arıcan tarafından hazırlanan çok özel bir beslenme tüyosu da uygulamadaki yerini alıyor.
Hayatı light yaşamaya hemen başlamak için buraya tıklayabilirsiniz.

Sağlıklı Beslenmek – Ama Nasıl?

admin | 15 March 2011 10:45

Kabul etmek lazım ki, günümüzün dünyasında aslında birbiriyle temelden çelişen iki eğilim var: Bunlardan biri, mutfakla ilgili ve mutfakta başarılı olmak; diğeri ise, fit yani sağlıklı, formda olmak. Blog dizinlerine baktığınızda mutfak ve/veya yemek tarifleriyle ilgili olanların fazlalığı gözden kaçmıyor. Türkiye’nin en sevilen, en çok tıklanan blogları arasında mutfak blogları herhalde başı çekiyor. Öte yandan, bir diğer eğilim sağlıklı olmak. Artık bir dirhem et bin ayıp örtmüyor. Fazla kilosu olan kişi, sistemin dayattıklarından biri olan modaya uyamıyor, iş görüşmelerinde tercih edilmiyor, kendine daha az güvenebiliyor.

Yutdışı iftar saatleri ülkeler iftar saati sahur zamanı

NLPMaster | 16 August 2010 23:59

yurtdışı iftar saatlier yabancı ülke iftar saati uluslararası iftyar saatleri aaryanlar için diyanet tarafından açılan bir sitede neredeyse tüm ülkeler için iftar saatleri yayınlanıyor. ilk olarak aşağıdaki linktetürkiye açılıyor. ama siz diğer ülke iftar saatleri için seçeneği değiştrerek bakabilirsiniz.

keçi sütü tüketelim

nazokiraze | 08 July 2010 21:34

Uzmanlar tarafından anne sütüne en yakın olan sütün keçi sütü olduğu yıllardır sürekli açıklanan bir konu, ancak ülkemizde süt denince akla nedense keçi sütü pek fazla gelmemekte.

Geçmiş dönem Türkler’de koyun ve keçi eti, sütü tüketimi en baş sıralarda yer alırken günümüzde bu tüketim oldukça azalmış durumda. Yazılanlara göre gerçi oralarda yaşayanlar daha iyi bilirler ama İtalya ve Fransa’da (güney kesiminde) keçi sütünden yapılan peynir ve benzeri ürünler inek sütü ürünlerinden daha pahalıya ve daha fazla oranda satılıyormuş. Keçi sütü mucizesi

yemek,içmek…

nazokiraze | 03 June 2010 09:43

Bu hafta köyden gelen nevale hakkında yazayım istedim, öncelikle dünyada 100 ülkemizde ise 33 çeşidinin yetiştiği kekikten bahsedeceğim. Kayınvalidem dağdan bayırdan toplamış dağ kekiklerini, sadece et yemeklerinin vazgeçilmezi olduğu için mi? Elbette hayır, kış olunca başı bitten kıçı dertten kurtulamayan gibisinden bir tabire çokça yakışan zayıf bünyelerimizin sık sık antibiyotiğe tenezzül etmemek için evde büyücü kadınlar misali kaynatıp durduğumuz otlu, çöplü karışımlara şifa vermesi için.

Dünya kekikyağının yüzde 10 ‘unu karşılayan Türkiye’nin en fazla üretim yapan yeri Isparta-Sütçüler. Kekik her derde deva, toksinleri defetmek, solunum enfeksiyonlarına karşı durabilmek için kekik öneriliyor.

Köyün bahar gezisinden gelen ganimetlerden biri de enginar yaprağıydı, şeklini pek beğenmediğim kuru yapraklar meğer karaciğer ve safra keseciğimizin can dostuymuş, eh safra kesemin dostu benim de dostumdur diyerek onları kavanozla büyü dolabıma kaldırdım:D (büyü dolabımda her daim bulunan söğüt yaprağı, ıhlamur, kiraz sapı, nane, papatya, hatme çiçeği, zencefil, yeşilçay ve tarçın ile iyi anlaşacaklarına eminim) Şimdi tam zamanı olan canım kirazların saplarını atmayıp bir yerde biriktirin faydaları saymakla bitmez. Bir de kantaron getirdi ne işe yarar neyle içilir, yenir araştırmadım daha.

Sonbahar sortisi sonrası gelen nimetlerle ölçülemese de ,salça,tarhana, kuru erik, balkabağı gibi nimetler olmasa da annemizin bahar köy gezisi de epey işime yaradı, mesela köyden gelen semizotu içimizi açtı ,semizotu faydalarıyla mutlaka ihmal edilmemesi gereken bir sebze.Marketlerde bolca yer alsa da yabanisi çok daha lezzetli.

TUZSUZ KADINLAR

keremx | 18 February 2010 15:16

DÜNYA TUZA DİKKAT HAFTASI

TUZSUZ HAYAT OLMAZ / Şekeri ne kadar seviyorsam, tuzu da o kadar çok seviyorum. Ne şekersiz bir tat, ne de tuzsuz bir tat, düşünemiyorum. Tuzsuz bir çorba, tuzsuz bir et yemeği, tuzsuz ekmek olabilir mi? Benim hayatımda yeri yok. Bir de benim için bir şey ya tuzlu olmalı ya da şekerli. Tuz şeker karışımı gıdaları sevmem. Hem tuzlu hem de şekerli olan şeyleri yiyemiyorum.

KADINLAR TUZSUZ/ Her yemek öncesi tuzluğa mutlaka el atarım. Tuz konusunda yakınlarımın bana uyarısı çok. Uzmanlar da aynı görüşte. Uzmanlar; Aşırı tuz tüketiminin sağlık açısından birçok zararı olduğunu söylüyorlar. Aşırı tuz tükettiğim söylenemez tabi… Araştırmaya göre erkekler kadınlara nazaran daha fazla tuz tüketiyorlarmış. Bu yüzden erkekler daha çok tuz tadı veriyor kadınlar için. Böylece kadınların neden daha çok tatlı olduklarını da anlıyoruz tabi.. Acaba tuzluluk ve şekerlilik, bedenlerimiz için de mi geçerli?

bebegimin ilk yili 11-12 aylar

simsir tarak | 27 January 2010 13:44

bebeğimin ilk aylarını buradanokuyabilirsiniz.

11. Ayİşte korktuğum başıma geldi. Yardımcım, ben ve Emir, abisinin yatak örtüsünü değiştirirken şakalaşıp bebeklerin en sevdiği şey çarşaftan çadır yaparak Emir’le oynuyorduk. Tekrar işimize döndüğümüzde Emir kafasını abisinin masasının kenarına vurdu. Ve kaşı açıldı. Allahtan yardımcımız yanımızdaydı. Akan kana buzlu havluyla tampon yapar şekilde hastaneye gittik. Hastanede dikiş attılar, kafayı da tencere kapak şeklinde sararak bizi eve gönderdiler. Uykudan kalkınca o sargıyı başında tutmayacağı için eve gelirken hava geçiren bantlardan aldım. Tekrar pansuman yapıp bu bantlarla yapıştırdım. 7 gün sonra dikişlerimizi aldırdığımızda, korkularımın daha da artmasına rağmen kriz anında nasıl sakin kalabildiğimi ben de anlamamıştım.Bir çubuğa takılan renkli halkalar şimdi en favori oyuncağımız. Halkaları büyükten küçüğe dizebiliyor, sadece çubuğuna değil radyatör başlığına koltuk kenarlarına da takıyoruz. Halkaların renklerini tek tek söylüyorum fakat konuşma gelişmiyor. İşaret dilini kullanmaya başladı. Ya da kodluyor. Bizde bu kodları çözüyoruz.Televizyon kumandasına çok meraklı bizde kendimizinkini ona verip yeni aldık fakat bunun çalışmadığını fark ediyor. Yine bizimkinin peşine düşüyor o tarafa oyuncağını kaçırıyor. Sanki ona gidiyor gibi yapıp, kumandayı kapıp kaçıyor. Hem ağzına sokuyor hem televizyona tutuyor. Cep telefonları da aynı muameleyi görüyor.Tek eli ile her yerde ayakta durup diğer eli ile ortalığı karıştırabiliyor. Mama koltuğunda geniş nesneleri başının üstüne koyuyor “hadi siz bağırın” “ıh ıh” biz de hep bir ağızdan “Gevrek, gevrek var” diye bağırıyoruz evin dört bir yanından.İnşaat malzemeleri, temizlik malzemeleri yani sapı olup tutunabileceği, ayakta durup oynayabileceği materyallere çok meraklı. Ne bulursa ağzına götürme işi sınır tanımaz hale geldi, toprak taş, çamur… Her şey mutlaka ağza giriyor. Şunu bildiğim için rahatım solucan böcek gibi şeylerden tiksindiği için eline alamıyor dolayısıyla onlardan yediğini hiç görmedim. Kedi-köpek gibi hayvanları ben severim ancak elleyemem, tüyleri içimi ürpertir. Fakat Emir kedi-köpek ile ilgilendiğinde bu duygumu bastırıp onun ellemesine izin veriyorum. Eve geldiğimizde elini yüzünü sabunlamasını sağlıyorum.Diş çıkarma işi durdu hala 8 diş var boy 78 cm kilooo:14,5 bu gidiş gidiş değil.

şubat ayına girerken yemek haberleri.

nazokiraze | 18 January 2010 13:03

Sofralarımızın baştacı,olmazsa olmazı ekmek yapılan açıklamalara göre Şubat ayında zamlanacakmış

”Gourmand World Cookbook Awards”ta 2009 ‘un en iyi yemek kitabı seçilen (yerel mutfak dalında) Bursa Mutfağı (yazarı Ömür Akkor) önümüzdeki ay Paris’te düzenlenecek kitap fuarında sonuçları açıklanacak olan dünyanın en iyi yemek kitabı yarışmasında da finalist olarak seçildi. Ömür Akkor Şubat ayını heyecanla bekliyor.

Bebeğimin ilk yılı (devam)

simsir tarak | 15 January 2010 10:28

Giriş

3.ay kaynaşma

Gün içinde en güzel saatler dilimi oluşuyor. Emir’in uyanık kalma ve uyuma saatleri netleşiyor. Evin her yerine koyduğumuz saatler anlam kazanıyor.
Saat kaç şimdi uyanacak, saat kaç şimdi emecek, saat kaç gezinme vakti vb..
Sabah erkenden uyanıp biraz yatakta vakit geçirdikten sonra ana kucağında benimle birlikte evdeki mekanları gezmeye başlıyor. Hem günlük işlerimizi yapıyor hem de ara ara monologdan diyaloga dönen konuşmalar süre geliyor.Artık günde iki kez dışarı çıkıyorum Sabah kahvaltıdan sonra hemen gelen uykuyu uzaklaştırmak için 8-9 arası, akşam üstü 17-18 arası.Böylece dönüşlerde kesiksiz 3 saat uyuyor bende günlük hayata dâhil olabiliyorum. Büyük çaba sonrası kurduğumuz düzen aniden bozuluveriyor. Örneğin aşılar.
İki, üç gün yeniden Emir kafasına göre rahat hayata geçiyor.
Sabah erken kalkıp emip, biraz kestirdikten sonra tekrar tekrar yatıp kalkıp hiç bir şeyden memnun olmaz biçimde talepler talepler. Aşağıdaki gibi aşı kartı buzdolabın üzerinde duruyor tabi ki tarihleri kaçırmak istemeyiz.
Bu tatminsizliğin sebebi birden beliriyor. Alt çenede iki diş var. Hiç böyle bir şey hayal etmemiştim. Doktorumuzu arıyorum “108 günlüğüz ve diş çıkardık” diye. Genetik olduğunu diş köklerinin anne karnında oluştuğunu anlatıyor. Kolik ağlamaları yeni geçmiş istediğim düzeni tamda oluşturmuşken!

Bebeğimin ilk yılı

simsir tarak | 13 January 2010 12:01

Giriş

6 milyar insanın 6 milyar hikâyesinden sadece biri olacak bu hatırat da ortak sevinçlerimizi, kaygılarımızı, heyecanlarımızı, telaşlarımızı,acemiliklerimizi bulacaksınız. Hamileliğimden itibaren internet dünyasında çeşitli yazıları, blogları, okudum çok da faydalandım. Belki benim yazılarımdan da faydalananlar olabilir niyetiyle bebeğimin ilk yılın da başımızdan geçenleri sizlerle paylaşıyorum.
Dolayısı ile bu yazıyı teşhis ve tedavi için kullanmayınız.

Hatıratın kahramanları: Hülya (ben), Fatih (eşim), Yiğit ( Büyük oğlum), Emir(Yeni doğan)

Yiğit hayatıma girdikten sonra hiçbir bebeği onun kadar sevmeyeceğimi düşünerek ikinci bebek fikrinden uzaklaştım.Annem bu durum için ” her çocuğun sevgisi başka “derdi. Bunu çok politik bulurdum. Şimdi yaşayınca anlıyor ve en içten duygularımla katılıyorum. Meğer annelerin yürekleri iki karıncık iki kulakçıkdan oluşmazmış, çocukları,sevdikleri kadar gözlüymüş

Her neyse 35 yaşına geldiğimde treni kaçırmayalım sonra pişman olmayalım telkinleri ile hayatımızı yeniden düzenlemeye koyulduk. Herkese şunu tavsiye ederim 35 den önce çocuk planlamanızı bitirin hamilelik boyunca “35 yaşla gelen riskleri “dinlerken çok korkuyorsunuz. Bu nedenle bebeğin benim olup olmadığını kesin anlayıncaya (4 aylık hamileliğe kadar) ailemden kimseyle paylaşmadım.

1. ve 2. ay tanışma ve pratik

Doğum öncesinde anlaşma yaptım ben bebeğe bakacağım yardım için gelenler ben ne istersem onu yapacaklar. Yani ütü, çamaşır, temizlik, misafir ağırlama vb. öyle bebeği kucağına alıp topu bana atmak yok.
Normal doğum olsun diye 8 saat uğraştıktan sonra Emir ile kavuşmamız yine de sezaryenle oldu.
35 yaşındayım doğumdan sonra kolay kilo veremem diye hamileliğim boyunca 8 kilo aldım. Ancak 5 kilo göbek hala bende duruyor.Emir’i çok kıskanıyorum kimse onu ellemesin ona dokunmasın istiyorum. Elimde olsa kedilerin yaptığı gibi kuyruğumun altına saklayacağım.
Üstelik de olmadığı kadar büyüyen göğüslerimden utanıyorum. Değerli göbeğim gitti yerine değerli göğüslerim geldi. Bir damla süt gelsin diye ılık su masajları, meme ucu çıkarma operasyonları geçiriyorum. Ama biliyorum ki ağız denen süt Emir için çok faydalı, hiç heba etmiyorum.
İlk dışkısını sabırsızlıkla bekliyoruz. Boşaltım sistem boş sanıyorduk ama değilmiş. Tabi bu arada bende sıkı yürüyüşler yapıyorum. Benimde gazımı atmam çok önemli. Bakkal teyze doğum yaptığımın 3. günü beni görünce “git yat çabuk nazar değer” dedi.
Ben de “doğum yaptığım daha anlaşılmıyor” ki diye yanıtladım. Apartmanın etrafında her gün biraz daha uzun dolaşıyorum.
Çay, kahve içmek istiyorum artık. Ancak sadece sütlü çay ile idare ediyorum. Günde 3 litre su içiyorum.