Yıl 1980,batıkaradenizde küçük bir kentte,yaşama merhaba dedim.Küçük yerlerde yaşayanlar bilirler,insanlar birbirlerinin seceresini bilir,alışverişe yada herhengi bir işinizi takip etmek için kentin merkezine indiğinizde,esnafından,şoförüne hemen hemen herkesi tanırdınız,o yıllarda,..çok uzun zaman oldu gidemedim,gitmekte içimden gelmiyor açıkçası,hayatımın en güzel anılarını ve dostlukları bıraktıgım o kente anılarıma ihanet olur diye gidemiyorum.Herşeyin hızla şekil degiştirdiği bu düzende,oradaki degişimi ve kirlenişi görmekten kaçıyorum aslında.Size çok sevdiğim bu kentle ilgili anılarımı,o kentin kozmopolit yapısını,bu yapının içinde yer alan insanların ,nasıl tek beden ve tek yumruk oldugunu ileride yazarak sizlerle paylaşmak isterim.Bu gün yıllar önce beni,sevgi ve itinayla büyüten,birlikte oldugumuz her an bana insan sevgisini ve paylaşımın önemini anlatan dedeciğimle yaşadıgım bir anıyı sizlere aktarmak istedim..Dedem yaşadığımız minik kente,doguanadoludan tek başına akrabalarının yanına iş bulmak amacıyla 13 yaşında gelmiş,çalışkanlığı,hümanistliği ve hatipliğiyle,( zekiliğini belirtmeden geçemiyecegim),kent yönetiminde aktif görevler almış,kent iyileştirme projelerinde çalışmış,emekçi ,salt kendi için değil,çevresindeki herkes için yaşamayı ilke edinmiş biriydi.Din,dil,ırk gözetmeden herkesi kucaklayabilmişti ….O gün alışverişe çıkmıştık,birlikte yapmaktan keyif aldıgım şeylerin başında gelirdi.Çarşı adı verilen tek alışveriş merkezi,ne ararsan kolayca bulabilirdik,toplam iki kilometrelik bir alana konuçlanmış,magazalar,balık ve sebze hali falan.Ana cadde üzerinde karşılıklı magazalar vardı birbirinin dibinde.Ben büyük bir gururla dedemin koluna girmiş onunla şakalaşarak yürüyor ve tanıdıklarla hoş sohbetler ediyorduk,tam girmemiz gereken magazanın önüne gelmiştik,ki dedem karşıya geçelim yavrum ,dedi.Nedenini anlayamamış,ama dedecim geldik işte ya derken ,dedem beni kolunda karşı kaldırıma getirmişti bile,ben şaşkın şaşkın suratına bakarken,karşıdan Galip geliyordu,benden pazartesi vereceğim diye borç para aldı,iki hafta geçti veremedi beni görüp utanmasın dedi… Galip utanmasın diye yolunu değiştirmişti.Ben o yaşlarda başımda kavak yelleri estiği için konunun üstünde hiç durmamış,ha bu işler demekki böyle oluyor diye düşünüp,geçiştirmiştim…Dedeciğimi bu olaydan dokuz yıl sonra kaybettim,öğretileriyle yaşamda tutunmaya çalışıyorum şimdi.Ah be dede,senin davranışın bir erdemmiş meger,sana özgü bir duruşmuş o,bana ögrettiklerinle bu hayata sıgamıyorum,çok saf kaldım.Bu günlerde degil alacaklını görünce yol degiştirmeler,günü gelmeden hatırlatıyorlar,tabi aman diyene yardım eli uzanırsa,geri alamayacagını bilirlerse zaten baştan yol degiştiriyorlar.Seninle hala gurur duyuyorum dedeciğim,ama ögretilerini günümüze uyarlamakta zorlanıyorum,20 yıl önce hep büyükler senin gibimi bakardı hayata,sizin jenerasyona has mıydı,yaşanılanlar bilemiyorum.O kadar başkalaştı ki hayat artık ,o kadar bencilleştirdilerki bizleri kimse için yaprak kıpırdamıyor artık.Bu beni,benim degerlerimde yetiştirilenleri boguyor,kırıyor ,bazen sizlere isyan ettiriyor,ama yüregimizden sevgi ve saygınızı alamıyor.Dün ki doğrularla,bu günkü dogrular arasında sıkışıp kalan bizler,çocuklarımıza maalesef sizlerin öğretilerinizi veremiyecegiz,erdemli insanlar olmayı becermeye çalışanlar olarak ,kurtlar sofrasında kuzu olduk.Dolayısıyla dişe diş,kana kan demek zorunda kalıyoruz kurtlara yem olmasınlar diye evlatlarımızı,Erkekleri savaşçı,kızları amazon gibi mi yetiştirmeli günümüzde,yoksa….. gerisini okuyucuların yorumlarına bırakırken,insan oldugumuzu ve insanca yaşamamızı kabul etmeyen,ettirmeyen sisteme lanet ediyorum,sessiz çığlıklarımla,yoksa,yoksa….