bildirgec.org

uyuşturucu hakkında tüm yazılar

Türkiye’deki Yasal Eroin Fabrikaları

NuMB | 22 November 2012 15:35

Büyüklere inkılap tarihi departmanından-

Adını hepimizin bildiği meşhur Bayer ilaç firması 1897 yılında bir ilaç keşfedip tescil ettiriyor. Müthiş ağrı kesici özelliği olan ilaç, bir yıllık fare testlerinin hemen ardından, kanser, tüberküloz ağrıları için zaman kaybetmeden piyasaya sürülüyor. Hikâyeye göre, Bayer’de çalışan bir mühendis, keşfettikleri ilacın insan bedenindeki etkilerini tam anlamak ve bir test sürüşü yapmak için, ilacı damarına enjekte ediyor, ilacın etkisindeyken de “Kendimi kahraman gibi hissediyorum” diyince, bunu duyan diğer ayık kafalı mühendisler ilacın adını “Hero’in” koyuyorlar…

Laleler

mavilikler | 31 July 2011 11:36

Şu çok gelişmiş ülkelerden birinden gelmişti. Medeniyet, refah, adil gelir dağılımı kavramlarının havalarda uçuştuğu bir masal ülkesi… Peki neden yüzü yalanlıyordu geldiği yeri? Bir hayalet gibi varlıksız, en küçük bir boşluğu doldurmaktan korkarcasına süzülüp duruyordu aramızda.

“Neden oturmuyorsun?” dedim. Oturup da varlığını hatırlatmaktan mı korkuyordu yoksa? Kahvaltı soframızın neşeli havasına uymayan bir şeyler olduğunu düşünüyordu belki de kendinde. “Lütfen otur!” dedim itiraza meydan vermeyen bir kesinlikle.

Yanımdaki sandalyeye yaklaştı, her adımda uçuruma bir adım daha yaklaşmışçasına yavaşlayarak… Nihayet kendisini bekleyen değiştirilemez kaderle yüz yüze gelmişçesine sandalyenin yanına ulaştı ve kendisine çekerek hala son anda onu bu zulümden kurtaracak bir mucize beklercesine bir kaç saniye daha oyalandı. Nihayet oturduğundaysa onun kadar biz de inanamıyorduk, nasıl olup da son anda kaçmadığına.

Alkol Eroinden Daha Tehlikeli

| 03 June 2011 16:26

Alkol, şaşırtıcı şekilde eroinden daha tehlikelidir. Bilim adamları 20 farklı uyuşturucu maddenin insanlar ve toplum üzerindeki etkilerini araştırdılar.

Eroin, alkol, kokain ve buna benzer uyuşturucu maddelerin zararları arasında, eroinin bireyler için en zararlı olduğu düşünülüyorken, yapılan bir araştırma gösterdi ki alkolün tümünün içinde en kötü etkiye sahip olduğu ortaya çıktı.

Enter the Void (2009)

queennothing | 15 January 2011 12:38

Arjentina doğumlu yönetmen Gaspar Noé‘nin çektiği sinema filmi “Enter the Void“, 2009 senesinde vizyona girdi. Nathaniel Brown, Paz de la Huerta, Cyril Roy, Ed Spear gibi isimlerin rol aldığı film, 13 Milyon Dolar gibi bir bütçeyle tamamlandı. İlk olarak Cannes Film Festivali’nde gösterilen yapım, dilimize “Boşluk” olarak çevrildi. Filmle ilgili bir başka ayrıntı da Trainspottingseverlerden tam not alması.
Bir trafik kazası sonucu kaybettikleri anne ve babalarından sonra iki karına deş Oscar ve Linda’nın yolları ayrılmıştır. Uyuşturucu işine bulaşan genç Oscar, Tokyo’da yaşarken kızkarderdeşi Linda’yı da yanına alabilmek için para biriktirmektedir. Yeterli miktarda para bulunca Linda’yı yanına alır ancak mutluluk, iki kardeş için kalıcı olmayacaktır.

Uyuşturucu işinde olan ve kızkardeşi Linda’yı yanına almayı başaran Oscar, bulunduğu mekanda gerçekleşen bir polis baskınında hayatını kaybeder. Ne var ki Linda’ya duyduğu aşk sayesinde genç kızı beladan korumaya devam edecektir.

get him to the greek

schizophrenia13 | 26 October 2010 09:30

get him to the greek
get him to the greek

doktor olmak isteyen stajyer sevgilisi daphne ile monoton bir ilişkiye sahip aaron green, çalıştığı müzik şirketinde de parlak günler yaşamayan sıradan bir tiptir.

get him to the greek
get him to the greek

işten atılma kaygısı içindeyken sunduğu teklif patronu tarafından kabul edilir. green 72 saat içinde, eşinden ayrılmış, uyuşturucu ve alkolle başı dertte olan eski rock şarkıcısı, infant sorrow üyesi aldous snow‘u, greek konserine yetiştirmelidir.

The Basketball Diaries (1995)

salvador zirdeli | 29 July 2010 15:01

The Basketball Diaries (1995)
The Basketball Diaries (1995)

Bazı filmler vardır. Hani izlediğiniz zaman kafanıza kazınır ve rahatsız olursunuz. Ancak zaman geçtikçe o kazınan yerler kapanır ve sizin içinizi parçalayacak olsa bile, rahatsız olacağınızı bile bile tekrar baştan o filmi izlersiniz.

The Basketball Diaries böyle bir film işte. İnsan izlese ve rahatsız olsa da yine izlemek istiyor.

1995 yapımı filmimizin başrol oyuncusu, henüz Titanic batmamışken beyaz perdede gördüğümüz 21 yaşındaki yeniyetme Leonardo DiCaprio. Ayrıca onun kadar yeniyetme olan Mark Wahlberg’i de es geçmemek lazım.

Konusuna gelirsek, film kabaca basketbol tutkusu ile yaşayan gençlerin nasıl olupta uyuşturucu batağına düştüğünü anlatıyor.

Yardım

beatmawe | 07 August 2009 15:02

…sonuçta çok abartıyordu.o kadar ağlamaya değmezdi hani. ağlamasını bildiği gibi dudaklarına, bol parlatıcılı vişne çürüğü ruj sürmeyi de gayet iyi biliyordu.e nasıl bilmesin? o dudaklar bende olsa ,üzerlerine bol tanrılı bir kainat sürerdim. makyajlı bir kadının ağlaması kimi zaman komik olsa da, çoğu zaman hüzün barındırır -sarılma isteği uyandıran bir hüzün-. makyaj ağlamadan önce gelirse güzel akıyordu o “A” kalite hüzne doğru ve ben hayatımda ilk defa ikisini aynı anda yapmaya çalışan bir kıza denk gelmiştim.hem ağlıyor hem de dudaklarına ruj sürmeye devam ediyordu. dördüncü boyut hatası yaşanıyordu adeta.
“hayvan herif!..resmen tecavüz ettin bana!”
doğru söylüyordu.

ufak çapta bir partiydi. herkes ordaydı hemen hemen. kıvırcığın evinde toplanmış bir avuç “kaybeden” bir avuç “yalancı” bir avuç “eroinman” bir avuç “sanatçı” ve göz kararı serpiştirilmiş bir miktar “pislik” ile servis edilmiş tanrı evi havası buram buram. karanlık ışık altında, yüksek müzik üstünde iç çamaşırlarında esrar türevleri veya ufak bıçaklar saklayan hatunlarla döşeli kanepe kıyılarında tüttürürken buldum kendimi. zaman değil, hayat geçirmeye çalışıyordum yine her zamanki gibi. fonda yansıtılmış porno, beynimde ise moonwalk yapan zombinin biri dönüyordu. tanıdık haricinde kimse alınmıyordu partiye bu yüzden tanrı içeri giremiyordu. kafamız rahattı yani.
kıvırcık her zaman giydiği ayağındaki terlikleri sürüye sürüye yanıma geldi “içeri geç. seni biriyle tanıştıracağım”.

İsmail anısına ..

zyprexa | 28 June 2009 12:34

Gücünü kanıtladı o ..
İlk defa dedi belki son defa …
Ama olsun yılmadı … Güçlüydü …
Ve kanıtladı …
Kendi becerikli elleriyle sakince
ve birazda göz yaşlarıyla
çaktı hayatın çıkan çivisini …
Titrek ve mahçup bir yazıyla dediki:
UYUŞTURUCUYA HAYIR !
Allaha sıgındı …
O bağışlayandır… Yarrabbim beni bağışla …
Tuzlu göz yaşları deyince dua eden dudaklarına
Ve dedi yine … O yücedir o yaratan dır yok edendir ..
Sana geliyorum beni kucakla …Nice zamandır odasını
aydınlatan bir elektirik kablosunu dolarken boynuna
Umutsuz gözleriyle baktı tekrar hayata ….
Belkide o an yanlızlıgını asıyodu … Belki
günahlarını , aşklarını , dostlarını , üzüntülerini ,
belki hayatın ta kendisini asıyodu kim bilir…
Ben bir şey bilirim o temiz yürek , o saf delikanlı
o ismail o işte o artık yok oluyordu …
Elveda dedi hayata … saat bizde 11 orda sonsuzdu.
ismail artık yoktu ….

Dün Gece Bir Rüya Gördüm – 2006

kadirgunay | 01 June 2009 16:27

Dün Gece Bir Rüya Gördüm
Dün Gece Bir Rüya Gördüm

2006 senesinde çekilmiş fakat çok fazla duyulmamış bir türk sineması örneği. Filmde Emre Kınay, Arzu Yanardağ, Fikret Hakanve Pelin Batu başrolleri paylaşmakta.

Filmin afişindeki spot beni izlemeye itti bu filmi;

“Sevdiğin İnsan İçin Neleri Göze Alırdın?”

Film genel olarak çok sarsıcı değil, özellikle duygu yüklü senaryolar beni çok baymıştır fakat bu filmde ne olacak diye özellikle bekledim ki bekletiyor da.

Deniz (Emre Kınay) bir yazılım firmasında yazılımcı olarak çalışmaktadır. Uzun süredir Lale’ye (Pelin Batu) aşıktır. Fakat aşkını ona açamamaktadır. İçine kapanık sadece işi ile ilgilenen ve yalnız yaşayan Deniz bir gün Lale’nin babası (Fikret Hakan) ile tanışır. Babasının getirdiği çiçeği Lale’ye götürmek için gittiği sırada hastalığından dolayı kriz geçirir.

Harlem’den yayılan zehir : ”American Gangster (Amerikan Gangsteri)”

gorcun | 10 May 2009 15:20

American Gangster
American Gangster

Amerikan Gangsteri (American Gangster), 1960′ ların sonunda Harlem ‘de doğup büyük bir çevreye yayılan Frank Lucas’ ın yaşadıklarını anlatan 2007 tarihli Riddley Scott’ ın yönettiği bir filmdir. Frank Lucas filmde gösterildiği üzere sıfırdan başlayıp bir uyuşturucu imparatorluğunu kuran patrona dönüşür. Bu açıdan Scarface’ teki Al Pacino’ nun canlandırdığı Tony Montana karakterine de benzer.Patronu Bumphy Johnyson’ un izinden giden Frank Lucas (Denzel Washington) önce kendi bölgesindeki uyuşturucu patronlarını saf dışı eder. Daha sonra gözü yükseklerde olduğundan işin daha ilerisine giderek Güneydoğu Asya’ da uyuşturucunun geldiği merkezden kendisi direk uyuşturucuyu saf haliyle ucuza alarak en kalitesiz ve en pahalı şekliyle Mavi Büyü (Blue Magic) adıyla Amerika sokaklarında satışa sunar. Kısa sürede zengin olan ve uyuştucu baronları arasına giren Frank Lucas’ ın karşısında da ciddi bir rakibi vardır.

American Gangster
American Gangster

Dedektif Richie Roberts (Russel Crowe) yozlaşmış polis teşkilatı içinde kendi yaşamıyla çelişkili olarak son derece dürüst bir polistir. Ahlaki olarak karşı olduğu olayların üstüne gitmekte çekinmeyen Roberts, Lucas’ın dikkatsizliğinden dolayı farkedip peşine düşer.