bildirgec.org

türdeşim salak be godie, hayvanların evlerde işi yok diyecek kadar ahmak olmamakla birlikte, insanların da hayvanların bir türü olduğunu sadece söylemde değil ama yaşayışımda ve anlayışımda da bilirim. bir şey demeye getirmeye çalışmıyor açıkça söylüyorum. discovery kanalı izlemem, ben televizyon izlemem, ben bir şey izlerken uyuklamam da zaten. ancak sizin, izlerken, yazarken, okurken ve dahi yaşarken uyuklar konumunuzdan çıkamıyor olmanız, tüm söylediklerimi yanlış anlamanıza ve belki de hiç bir bok anlayamamanıza yol açmış. burada (hafif’de) hayvanların, bizim şövenist türcülüğümüzden dolayı haksızlıklara uğratıldığını, şu zavallı soylu insan ırk’ı üzerine söylemlerimizin sorgusuz kabul edildiği ve örneğin sizin düşünen bir hayvan olmanızdan dolayı öldürülmenizin büyük cezai yaptırımları varken, evinizde beslediğiniz herhangi bir hayvanı öldürmenizin yada ona tecavüz etmenizin veya başka bir şekide vücut bütünlüğüne saldırmanızın herhangi bir cezai yaptırımı olmamasını ve buna ek olarak, her nasılsa birilerine para verip bir hayvanı satın alabilmenizin vahşiliğini, etik dışılığını, pislikliğini dile getiriyorum. buraya ve buraya bir göz atın isterseniz.elbette benim neyi sevip neyi sevmediğim konusu üzerine konuşulmuyor ama sizin gibi uyuklayan-düşünen hayvanların en azından kötü niyetli olmadığımı anlayabilmeleri için bunu dile getirmiştim.kafanda yaratabildiğin zavallı antitezlerle bu zamana kadar bir sektor halinde köpekler için daha iyi olanı yıllarca araştırılarak elde edilen bilgilerle üretilen mamalara karşıysan kendi köpeğine yedirmezsin böylece köpeğinin yaşam süresini ve standartlarını düşürmüş olursun dediğim gibi senin bileceğin bir iş.şu cümlenin hangi açıdan incelenmesinin öncelikli olduğu bir yana, anlatmaya çalıştığınız eğer, bu yıllar süren araştırmalarla üretilen mamaların, köpeklerin yaşam standartlarına olumlu etkileri olduğunu ise, size, meyveli yoğurt, bol sütlü çikolata, corn flakes ve türevlerini tüketen çocukların neden öyle azman gibi büyüdüklerini ve koca bir amerikan halkının neden anormali düzeyinde irileşip abuk hormonal yapılar geliştirdiklerini sormazdan önce, reklamlarda ilkokul birinci sınıf öğrencisinin, dördüncü sınıfa girip orada bile iri görünmesini sadece komik mi bulduğunuzu sormak isterim. doğanın dengesi denen şey, sandığınız gibi iki kollu bir terazinin yapısına benzemez. bu konuda bir ifade konacaksa eğer; bir canlı türünün standartları incelenecekse, onun sadece yediklerinin besin değerleri ve bu besinlerin genetik yapısına etkisi değil, aynı zamanda hareket alanı, avcı-av koşulları, yaşam ortamı, alışkanlıkları, türdeşleriyle ilişkileri gibi daha bir çok parametre göz önünde bulundurulur. e bunlardan bihaberken siz de beni aşağılamak uğrunda “olayı the species gibi holywood teenager dünyasından kopartıp gerçekliğe indirgediğinde, buna kimin nasıl karar vereceğine, yani bu yetkinin kimde olacağı sözkonusu” gibi postmodernist cümleler kuracam derken inceden çözüyorsunuz işi. ben hayvan türlerinin çoğalmasının engellemesinden bahsedecek denli cahil bir insan değilim bebeğim. türlerin evrimi engellenemez bir olgudur, tıpkı değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olması gibi, tüm koşulları sabit tutsanız dahi, türler o koşullara daha iyi uyum sağlamak yolunda evrimleşirler. ve evrim, türleşmeyi ve türler arası mücadeleyi bunun sonucunda ise kalıtımsal seçilim (doğal seleksyon) ve hemen ardından yeni türleşmeyi getirir. bu türleşmenin sonuncunda siz bile oluşmuşsunuz örneğin ama tüm bunlara rağmen bir liste çıkaracak olsaydım eğer, inanın tüm iyi niyetimle söylüyorum, siz bu listenin başında olurdunuz.

şimdi, sen ya söylediklerini unutuyor ve bir kez daha dönüp okumaya üşeniyorsun ya da saçmalamak için özel bir çaba harcıyorsun. ilk ahkamında çimonun içinde bulunduğu durumu iyileştirmeye çalışmanın, hafif’de mazur görülmesini savunurken; bana cevaben yazdığın ahkamda, hayvan türleri ve mamalarla ilgili söylediklerime ek olarak seçmiş olduğum isme yönelik eleştiriler getiriyorsun (getirmeye uğraşıyorsun diyelim). şimdi kalkmış her zamanki bozuk tükçe ve klavye kullanma kabiliyetinle tüm bu yazdıklarımın döşeme çalışması ve üzüntü sebebi olduğunu dile getiriyorsun. bana ne kardeşim senin evindeki köpeklerden? bana ne çimodan? ben canlılığın içinde bulunduğu durumdan bahsediyorum sana. canlıların mal gibi alınıp satılması olgusunun, evindeki köpeklerden ve çimodan daha öncelikli olduğunu dile getiriyorum. düşünüyorum ki, bu mim altında yazan kimselerin çoğunluğu hayvanseverler (bu tabir başlı başına saçmalıktır ya neyse..,) olacaklardır ve hayvanların hakları olduğu doğrultusundaki fikirlerime “saçmalık” önyargısından uzak yaklaşabileceklerdir ve fikirlerimi anlama çabaları olacaktır. ama sen ne yapıyorsun? söylediklerimin yanlış olduğunu kanıtsız kanıtlamaya çalışıp, abuk subuk laflar edip en nihayetinde çabamın anlamsızlığına dem vuruyorsun. ben de kızıyorum tabii. ve şunu da belirteyim ki, aptalca olduğunu düşündüğüm davranış ve fikirlerin karşısında elimden geldiğince direnç gösteren bir kimseyim buna ek olarak, duyarlı davranışlar geliştirmeye çalışmak da bir kişilik özelliğimdir, yine de sizin bu acayipliğiniz karşısında daha nasıl ılımlı davranılabilir bilmiyorum. bir şeyleri yanlış anlamak kabahat değildir sevgili goodie, bu yanlış anlamayı haklı çıkarmaya çalışmak ise denyoluktur, zırtlıktır. bilgilerinize.

bana ne çimodan, bana ne evindeki köpekten dememin sebebi, konuya başka bir açıdan yaklaşıyor oluşumun her nedense anlaşılamıyor ve abuk subuk yerlerden üstüme geliniyor olmasıdır. yoksa elbette rahatsız olmadım o mimden. daha ne mimler gördük biz. çimoya ev bulunsun bu hoşuma gitsin, ama evlerinde hayvan besleyenler de bilsinler ki, o evler ve mamalar hayvanları için iyi değil. hepsi bu.