Yeni yetme bir antropoloji öğrencisi olan Carlos Castaneda’nın bir otobüs durağında Don Juan Matus adıyla bilinen bir Yaqui kızılderiliyse tanışması sonucunda yazdığını iddia ettiği kitaplar; hippi kültürü ve uyuşturucu furyasıyla birlikte giderek ün kazanarak Yeni Çağ gizemciliğinin öncüsü olurken, yazarın kitaplarında bahsettiği Kişisel Geçmişi Silme tekniğini kendi hayatına da uygulaması, ölümünün de yaşamı gibi esrarlı olmasına yol açmıştır. Castaneda’nın geçmişiyle ilgili olarak pek az şey bilinmektedir. Kitapları milyonlarca satan bir yazar olmasına karşın, ölümü de sessiz sedasız gerçekleşmiş, cenaze töreni yapılmamış, cesedinin hemen yakıldığı ve küllerinin Meksika’ya götürüldüğü açıklanmış, doktoru müteveffa hastası hakkında yorum yapmayı reddetmiş, ölüm sertifikasında hatalı bilgiler bulunmuş, bütün bu belirsizlikler de Castaneda’nın kitaplarına inanan kişilerin bir kısmında onun aslında karaciğer kanserinden ölmediği, “içten gelen ateşle” yandığı inancını doğurmuştur.Bu makalenin amacı Castaneda’nın yazdıklarının gerçek olup olmadığını tartışmak değildir. Bu konu üstüne kitap üstüne kitap yazılmıştır, ancak sunulan bütün kanıtlar İnanmak Zorunda Olma tekniği karşısında işe yaramaz kaldığından, ayrıca Castaneda’nın yansıttığı (veya yarattığı) sistemin inanılırlığı tüm inanç sistemlerindeki gibi tamamen a priori yargılara bağlı olduğundan, kanaatinden emin insanların fikirlerini değiştirebileceklerini sanmıyorum. Yazının amacı Castaneda‘nın dokuz kitapta ipuçları halinde verdiği bilgileri son derece kısa (ve yetersiz) bir şekilde düzenleyip özetlemektir.Toltec Mistisizmi Don Juan öğrencisi Castaneda’ya yıllarca büyücülüğü öğrettiğini iddia ettikten sonra, aslında bunu sadece ilgisini çekmek için söylediğini, kendisini ve grubunu Seerlar (Gören Kişiler) olarak tanımladığını ve Tolteclerden kalma gizli bir öğretinin uygulayıcısı olduklarını açıklar. Gördükleri şey enerjidir. Sistemin temel ilkesi, evrende enerjinin maddeden önce geldiği ve belirli bir eğitimin ardından saf haliyle görülebileceğidir. Bu inanç Tolteclerin binlerce yıl önce uyuşturucu bitkileri keşfedişine dayanır. Uyuşturucularla birlikte algıları değişen Toltecler, bilim adamlarının titizliği ve filozofların merakıyla gruplar kurarak evrenin ve insanın özüne dair temel soruların yanıtını arar ve somut yanıtlar bulduklarını düşünürler. Vardıkları sonuçlar, evrenin sonsuzca uzanan ve birbirlerini kesen, farkındalık sahibi ipliksi ışınlardan oluştuğudur. Her canlı varlık bu ışınların bir kısmının bir arada toplanmış şeklidir. Bu ışık topluluğuna koza diyen Toltecler, kozanın üstünde parlak bir nokta bulunduğunu fark ederler. Bu noktayı incelediklerinde, dışarıdaki ışınların kozanın içinden geçtiğini ve bu parlak noktadan geçtiği hallerde, dıştaki ışınlarla içteki ışınların aynı olduğu ve temas ettiği durumlarda algının oluştuğunu saptarlar. O parlak nokta bu algı kıvılcımlarını bir araya getirip anlamlı bir dünya oluşturduğu için, ona Birleşme Noktası adını verirler.Algı DeğişimiTolteclerin yaptığın en önemli keşiflerden biri, Birleşme Noktası’nın yer değiştirebileceğidir. Birleşme Noktası’nın sayısız algı kıvılcımını birleştirerek, bazılarını eleyip bazılarını vurgulayarak yarattığı dünyalar, canlı varlıkların çocuklarını yetiştirirken onlara öğrettikleri algılayış sisteminin ürünüdür. Bir bebek doğduğunda Birleşme Noktası kaotik bir şekilde kozanın yüzeyinde hareket eder, ancak çevresinde temasa geçtiği her yetişkin onu farkında olmadan Birleşme Noktasını sabitlemeye yöneltir. Her insanın Birleşme Noktası aynı yerde sabitlendiğinden, algılanan dünya da ortaktır. Bir çocuğun Birleşme Noktası kozasının üstünde diğer insanlarınkiyle tam olarak aynı noktaya geldiğinde, çocuk bir tür kulüp üyeliği kazanmış olur ve insanların dünyasında yaşamaya başlar.İçsel DiyalogTolteclerin yaptığı bir başka keşif, insanoğlunun Birleşme Noktası konumunun doğal bir konum olmadığıdır. Bu yüzden türün devamlılığı için insanlık tarihinin bir noktasında mecburen seçildiği sonucuna varırlar. İnsanoğlunun eski Birleşme Noktası konumuna Sessiz Bilgi, yeni konumunaysa Mantık adını veren Toltecler, Birleşme Noktası’nın Mantık konumunda içsel diyalog sayesinde durabildiğine kanaat getirirler. Yaptıkları gözlemlere göre, insanların gördüğü gündelik dünya, aslında onların dünyanın nasıl olduğuna dair fikirlerinin kozanın iç duvarlarından yansıyarak onlara geri dönmesidir. Böylece zincirleme bir tepki sürüp gider. İnsanların dünyaya dair fikirleri dünyalarını şekillendirir ve onlar bu şekillenmiş dünyayı gördükçe aynı fikirleri tekrar düşünerek o bakış açısının sürekliliğini sağlarlar. Bu durumda Tolteclerin doğal olarak vardıkları sonuç, içsel diyaloğun durdurulması halinde Birleşme Noktası’nın sabit konumundan kayarak harekete geçmeye başlayacağı, böylece kozanın diğer kısımlarından geçen ışınlarla temas etmesiyle birlikte yeni dünyaların algılanabileceğidir. Kullandıkları uyuşturucu maddelerin de aslında içsel diyaloğu anlık kesintilere uğratarak Birleşme Noktası’nı harekete geçirdiğini fark ederler. Ancak uyuşturucular vücuda çok zarar verdiğinden, aynı etkiyi yaratacak bir öğreti sistemi kurmaya karar verirler.PratiklerToltecler içsel diyaloğu tamamen kesintiye uğratmak için tek bir yöntem bulunduğuna kanaat getirirler. Doğru Yürüme Tarzı adını verdikleri bu yöntem, gözlerin ufukta bir noktaya dikilmesi ve bakış alanı içindeki her şeyin aynı anda ve odaklanmadan algılanmaya çalışılması, el parmaklarının da her seferinde farklı şekillere sokulması suretiyle yürünmesidir. Böylece algı akımına uğrayan zihnin, içsel diyaloğu sürdüremez hale geleceğine ve duracağına inanırlar. İçsel diyaloğun durduğu bu ana “Dünyayı Durdurmak” adını verirler. Doğru Yürüme Tarzı’nın etkisini çabuklaştırmak için bir dizi egzersiz geliştirirler. Bunlar “Rüya Görme Sanatı” adını taşıyan ve gündelik farkındalığı rüyalara taşımayı amaçlayan bir pratikle birlikte, Kişisel Geçmişi Silmek, Eylemlerin Sorumluluğunu Üstlenmek, Ölümden Tavsiye Almak, Rutinleri Kırmak, Kendini Önemsemekten Kurtulmak, İnanmadan Eyleme Geçmek gibi uygulamalardır. Nihayet bilgi yolunda ilerleyecek kişiyi olabildiğince güçlü kılmak için, Savaşçının Yolu adını verdikleri bir yaşam tarzı geliştirirler. KartalTolteclerin bunca zahmete girmesinin ardında oldukça pratik bir sebep yatmaktadır: Ölüm. Toltecler evreni enerji haliyle gördüklerinde, tüm bilinç taşıyan ışınların tek bir yerden yayıldığını fark ederler. Bu muazzam varlık bir kartala benzediğinden, ona Kartal adını verirler. Kartal’ı çıplak gözle izleyen pratisyenlerin ölmesi, onları Rüya Görme Sanatı’nı geliştirmeye zorlar. Çünkü rüya gören insanların Birleşme Noktalarının kendiliğinden yer değiştirdiğini gözlemlemişlerdir. Çift adını verdikleri rüya bedenleriyle yaptıkları gözlem, onlara Kartal’ın ölen varlıkların Birleşme Noktalarıyla beslendiğini gösterir. Bir canlı öldüğünde, kozasındaki Birleşme Noktası, o canlının tüm hayat tecrübeleriyle birlikte Kartal tarafından yenmektedir. Tolteclerin vardıkları sonuç, Kartal’ın tüm canlıları hayat tecrübelerinden beslenmek için yarattığıdır. Daha sonra yaptıkları muazzam bir keşif, Kartal’ın tüm anılarını tekrar hatırlamayı başarmış, yani onların birer kopyasını çıkarmış kişileri serbest bıraktığı ve kopyalarla beslenmeyi kabul ettiğidir.İçten Gelen Ateşİnsan kozası üstünde Birleşme Noktası’nın sabitlenebileceği sayısız nokta bulunduğuna ve her noktanın bir başka dünyayı yaratabileceğine (birleştirebileceğine) inanan Toltecler, Birleşme Noktası’nın yerinin değiştirilmesine Rüya Görme Sanatı, herhangi bir noktada sabit tutulmasınaysa “İz Sürme Sanatı” adını verirler. Böylece bu iki sistem Toltec gizemciliğinin temelini oluşturur. Birleşme Noktası’nın gittiği her yeni konum, oradaki kullanılmamış enerjileri açığa çıkarmaktadır. Toltecler ölüme alternatif olarak geliştirdikleri bir yöntemle, Birleşme Noktası’nın kozanın etrafında büyük bir hızla döndürülmesi suretiyle ortaya çıkan enerjiyle tamamen enerjiden oluşan bir varlığa dönüşme gibi bir seçeneğin var olduğuna inanmış ve bu şekilde saf enerjiye dönüşen insanların dünya var oldukça yaşayacağını düşünmüşlerdir. SonsözCastaneda’nın kitapları önce bir antropoloji öğrencisinin tezi olarak başlar, ardından giderek konu üstünde yoğunlaşır ve yazarın konuya artık bir bilim adamı olarak yaklaşmaktan çıktığı itirafıyla birlikte tamamen fantastik bir boyut kazanır. Çoğu kişi tarafından kurgu olarak kabul edilen bu eserler, ister gerçek ister Castaneda’nın hayal gücünün ürünü olsunlar, okunmaya değer bir estetik ve derinlik taşımaktadırlar.
yorumlar
Cok guzel yazi. Tebrik eder, darisi diger “yeni” hafif uyelerinin basina derim. Aramiza hos geldin!
Laborintus! desem?
dunya uzerinde kac kisi gozlerini ufukta bir noktaya dikip, el parmaklarını da her seferinde farklı sekillere sokarak yurumustur, merak ettim. :o)eline saglik.
Daha once, belki de biraz on yargili davranip, Castaneda okumayi reddetmistim; bu yazidan sonra okumam gerekecek sanirim, oldukca genis bir hayal gucu eseri olmasi kuvvetle muhtemel, ancak hayallerin gercek olma ihtimalini de goz ardi etmemek gerek. 9 kitabi soyle bir toparladiginiz icin tesekkurler, ellerinize saglik.
çok etkilenmiş ve İstanbul seralarında günlerce kaktüs aramıştık. Alternatif bir düşünce sistemi olarak ilgilenilmeye değer diye düşünmüşümdür. Yazara da ayrıca teşekkürler.
sayısını arttırmayayım diye sadece bir kez yazacağım. Hepinize teşekkürler diyor, aranıza gelmekten mutluluk duyuyorum efendim.
Bu güzel makale için teşekkürler.Şöyle bir değinilip geçilmiş bir konu var ki aklıma takıldı ve meraklandım. Aydınlanırsam sevineceğim.”…onun aslında karaciğer kanserinden ölmediği, “içten gelen ateşle” yandığı inancını doğurmuştur” deniliyor. Bu “içten gelen ateşle yanma” meselesi mistik bir tanım mıdır, yoksa muhakkak duymuşsunuzdur, durduk yerde içlerinden gelen bir ateşle yanan (kelime anlamıyla yanan) insanlardan bahsedilir. (2) (Spontaneous Human Combustion) Bunların sebepsiz yere yanmaya başladıkları, çok yüksek ısı üreten bir ateşle yanmalarına rağmen ne oturdukları koltuktan kurtulup kaçmak gibi bir çaba gösterdikleri, ne de koltuğa bir zarar geldiği gözlemlenmiş.Pek inanasım gelmediği halde bundan ciddi ciddi bahsedildiğini biliyorum. Acaba Castaneda için inanılan ölüm biçimi bu mudur yoksa bizim de tasavvuf şairlerinin kullandığı “narına yanmak” türünden bir tanım mıdır?Bilenlerden sorulur.
sadece 1 gün sürdü :). Neyse sorunuza cevap vereyim. Bahsettiğiniz SHC meselesini ilk kez küçükken Martin Mystere’in bir macerasında okumuştum. Fakat anladığım kadarıyla böyle durumlarda kurbandan geriye küller ve ufak tefek vücut parçaları kalıyor. Tolteclerin bahsettiği içten gelen ateş ise, vücudun tamamen enerjiye (onların terminolojisiyle bir inorganik varlığa) dönüşmesi. İnorganik varlıklardan fazla uzatmamak için bahsetmemiştim. Paralel boyutlarda yaşadığına ve sadece enerjiden oluştuğuna inanılan varlıklar bunlar. Belki de bizim cin dediğimiz şeyler. Toltecler Kartal’ın her insana normal bir şekilde ölmek yerine içten gelen ateşle yanmak, yani özel bir tür inorganik varlığa dönüşmek seçeneğini tanıdığına inanıyordu. Şu “narına yanmak” deyimini ilk kez duyuyorum, biraz açıklarsanız sevinirim.
evrakta sahtecilik yapmanın bir öğretiyle nasıl bağdaştığını anlamadım açıkçası. bir de öğrencisine yalan söyleyen hoca var. oh oh oh. :)güzel bir çizgi roman hikayesi olabilir. örümcek adam’ın bir bölümü vardı. bir kızılderili kabilesinde venom’la ruhani bir dövüş yapıyorlardı. onu hatırladım. ilginç ama yine de.
Öncelikle cevap için çok teşekkür ederim.Narına yanmak; ayrılığı, hasreti ile yanar gibi ızdırap çekmek, ateşiyle yanmak (mecaz) anlamında. Nar=ateş. Şurada bir örnek var. Sevgili için veya tanrı için kullanılır.
Carlos Castaneda, California Üniversitesi Insan Bilim Bölümü’nde ögrenci iken, sanrilandirici bitkiler üzerine bir tez hazirlamaya karar verir. Bu karari onun tahmin edemeyecegi bir sekilde hayatini degistirir.Don Juan ile de tanismasina sebep olan bu düsüncesini gerçeklestirirken, ilk olarak peyote adindaki sanrilandirici bitkiyi kullanir.Don Juan, Castaneda’ya peyoteyi kullandirdiginda, kendisininde tahmin etmedigi bir sekilde yora gelir. Sonrasinda ise, Castaneda’nin bir çömez, Don Juan’in ise yol gösterici oldugu uzun bir ögreti dönemi baslar.Birinci kitap ile baslayan bu gerçeklik boyutu, Castaneda’yi oldugu kadar bir çok okuyucuyu da, olagan yasamin disinda bir gerçeklik konumuna götürür.Kendi düsünceme göre, Yaqui kizilderili büyücülerinin bilgi yönteminde varilmak istenen nokta, tam anlami ile bir safligi gerektiriyor. Bu safliga ulasmanin yolu ise ögretiden geciyor.Mistisizmde de ulasilmaya çalisilan saflik ve uyanma kavrami, son dönemlerde görselligin disinda, düþünsel açidan da dünyayi sorgulayan Matrix filiminde de ulasilmak istenen noktadir…Insanlarin kitapta gecen edinimleri uygulamak ve tartismak amaci ile katildiklari Carlos Castaneda Club‘ler, Castaneda’nin yasadiklarinin gunumuzde de hala merak konusu olmasini desteklemistir.Castaneda’nin, gercekligi ne kadar tartisilirsa tartisilsin, yasadigini yazdigi bu edinimleri dunya insani ile paylasmasi dunyayi degistiren noktalardan biri olmustur.Bir Castaneda okuru olarak okuduðum bu makalede Carlos Castaneda ve Don Juan’in yasadiklari zaman dilimininin tasvirinin, algi kapilari açik bireylerin mantgina hitap edecegini düsünüyorum.
ları da ben anlayamıyorum, ezoterik bir öğretinin kulübü mü olur, bir nagual de sen bulamazsan hiç bir anlamı yok ki zaten uğraşının.Ölüm meselesi şöyle, zaten gerekli seviyeye varmış, -ermiş diyebiliriz- adamlar ölmüyorlar, ölümü atlatıyorlar hatta. Bu teze göre castaneda’ın da ölmemiş olması gerekiyor. Hatta Nevzat erkmen amerika’da castaneda’nın reenkarnasyonu -ve dolayısıyla bir nagual- olduğunu iddia eden bir adam ile de karşılaşmış.
O Gerçekten şaheser birisi onun yolunda ilerliyorum.