Tüm yaz yazlık da kalıp tatil yapmanın nasıl birşey olduğunu merak ediyorum. Bir hafta en fazla 15 gün gittiğim tatiller bana huzur veriyor ama yine de işimi, evimi ve bu şehri herşeye rağmen özlüyorum.En çok hanımlar ve çocukların bu tatil sitelerinde tüm yaz boyunca kalmalarına anlam veremiyor, belki de kıskanıyorum.. Ama tamam belki özeniyor olabilirim, insan eşiyle 3 ay boyunca haftada bir görüşebilir mi? Eşler yani beyler şehirde kalıp çalışıyorlar, onlar burda hanımlar orda .. Bu nasıl aile yaşamı diye de düşünmüyor değilim..İşte böyle yaşayan arkadaşlarımdan biri beni yazlığına davet etti, hep anlatıp durur hep de çağırır ama ben başkasının evinde yapamam düsturunda olduğumdan hem kendime hem başkasına eziyet etmemek adına bu davetlere icazet etmiyordum, ancak çok ısrarlıydı bu sefer, ee bende tamam gelirim ama zaten çok yakın şehre günübirlik bak kalmam haa diyerek anlaşmalı da olsa gittim.. En sevmediğim şey birilerine bağlı kalarak hareket etmektir, o onu yemez, bu denize girmek istemez, kitap okumak istersin, çene yapmak isterler ama hadi dedim sabah 09:00 da orda olsam akşam 21:00 e kadar katlanırım..Neyse hafta içi daha sakin oluyor, eşlerde yok çok eğleniyoruz parlatmalarıyla bir gün kafa izni aldım ve sabah işe gider gibi evden çıkıp yola koyuldum. 1 saat 10 dakika sonra şehrin dışında sessiz sakin, ağaçlar içinde, denizin kokusunu duyabildiğim, ancak evlerin bahçeleri birbirine bitişik şirin evine ulaştım. Nefis bir kahvaltı ile güne başladım, ancak yaya trafiği başladığında hoşgeldinizler günaydınlarla pek de sakin olmadı kahvaltı umduğum gibi..Sonrasında hanımlar benim arkadaşın bahçesinde kahve içmeye geldiler, hem arkadaşım sürekli benden bahsettiği için beni merak ediyorlar, hemde bu komin yaşam dışından gelmiş bir uzaylı gibi beni incelemek istiyorlardı. Hepsi ev hanımı olan bu hanımlardan sadece biri (arkadaşım dışında) çok aklı başında ve sohbet edebileceğim biri gibi geldi, ama yine de ortama uyum sağlamışlardı. Kahveler içildi, fallar bakıldı, kocalar çekiştirildi.. Önce ben burda ne arıyorum durumda idim, ancak sonra bende ortama ayak uyduruverdim.Bu uyuşukluk, telaşsızlık sadece öğlen ne yiyeceğiz, öğleden sonra denize inelim, bir parti okey çevirelim düşüncesinde olan insanların yerinde olmak istemedim desem yalan olur..Denize indik, yüzdük, güneşlendik, kahve fasılları hiç bitmedi, sigaranın biri sönüyor biri yanıyordu.. Şirketten gelen telefon ile gerçek hayata kısa bir geçiş yaptım. Masaya döndüğümde, birbirlerine manikürlerini gösteren bu insanların yanında kendimi çaresiz, yorgun hissettim. Acaba bende mi bir sorun vardı yoksa onlarda mı? Dünyanın en önemli işini yapmıyordum evet ama hiç değilse birşeyler yapıyordum. Onlar gibi olmak istediğim için duyduğum kıskançlık mıydı hissettiğim, yoksa onlara acıyor muydum? Belki de kendime acıyordum, ekran karşında, toplantılarda, sunumlarda birilerini ikna etmeye çalışırken, sabah işe koştururken ki hallerim geldi gözümün önüne ben mi zavallıydım yoksa onlar mı?
yorumlar
dünya, dengede kalmalı..
linet, harika ifade etmişsin… Herkes bunu yaşar; sürekli evde kalan biri çalışma hayatını özler, özenir (yaymayı seven biri değilse) ama sürekli çalışan biri de her zaman zihninin bir köşesinde sürekli evde olsaydım nasıl olurdu? sorusunu itina ile barındırır:)Bu tuhaf içiçe geçmiş sorular bir çok durum için çoğaltılabilir ama sen içlerinden bu konuyu çok iyi analiz etmişsin…Şunu eklemeden geçemeyeceğim;Evlenince çalışmayan kadın isteyen beyefendiler haklılar sanırım:)
onlar insallah bu yazını okumazlar:))) biri dısında:)
direk şunu hatırlattı.gunaydin sevgilim ne guzel bir gun degil mi?kahvaltidan önce biraz daha seviselim mi?gunaydin sevgilim ne güzel bir gun degil mi?her seyi bir yana birakip.butun gun film izleyelim mi?Kesişiyorlar ama yapmayın 🙂
avarel olayın bam teline dokunmussun,iste bu gercekten inci bir yorum:))
Bu arada iki tarafa da zavallı gitmiyor bence. Ama illa ki zavallı istiyorsanız alın fotonküp’ü değil mi yıld 🙂
dısardan oyle mi izlenim veriyorum avarel ?ne yapalım dusenin dostu olmaz,herkes bizimle alay ediyor:)gercekten oyleyiz, zavallı:(((insanlar bizi etiketleyip duruyor,kader utansın
dışarsı soğuk foton.İçerde olduğuna dua et kadere sataşcağına 🙂
haklısın, beni uzenler utansın
Ne iyi anlatmışsın Linet, yıllardır ben de düşünürüm hep, ev mi iş mi diye..yok kendini ıspatlama çabası, yok yükselme falan filan, bir araba bir ev alıp, yan gel yat osman olmak lazım..
kadının işi olması çok güzel ama çalışıp kocasına veriyor elde avuçta kalmıyorsa kötü..o halde kadın çalışsa da eziliyor, hem de evde oturan kadının iki katı..Son zamanlardaki durumlar böyle..
ihtiyacın yoksa,çalışmayacaksın, günü kendine ve çocuğuna ayıracaksın, yanında olacaksın, ..Saat saat gelişimini izleyeceksin..İş bitmez..Kısır yapıp, komşuları çağıracaksın..Bunca yıl ürettik te ne oluyor ki, üret üret nereye kadar..Ruhun tatmin olduktan sonra ancak anlıyorsun, aslında bir hiç uğruna saçını başını yolduğunu..
yok, ev kadının içkiye alışması çok kötü..
yok, ”şömen tablo” yapmaya çalış, seveceksin..
içmesini bileydim ben de içerdim kahretsin!
piki
çalışmak insana enerji katar, yeni güne heyecankatar. Tatilde gerekli enerji için şarj lazım…amaabartmamak lazım…
……