musalla taşıdır gözlerin ayyuka çıkıncamukavva vakardır sözlerin gayya kuyusuna kusuncasandukam büyükannemden kalmadükalığım aşktanpeymane mani olsa da vahyime düşmem haçtanberkecan yemek masasının üzerindeki buruşmuş, yemek artıklarının yağıyla haritaya dönmüş çizgili dosya kağıdındaki dizeleri dudağını bükerek okumuş bitirmişti ki, odaya giren ağabeyinin ayak sesleriyle irkilip arkasını döndü.- hey adamım, sen mi geldin?- yo, hayır bu gelen senin starın şahin k!- hah ha, evet benim değil, tüm gençliğin starıdır şahin abimiz!- ilahınız kıllı ve göbekli mi artık?- yaa abi, bırak bizim “silici”yi de, sen şu nanede ne demek istedin yine?- bir şey demek istemem mi lazım berkecan?- abi, şiir miir gelmez bize… modifiye bi canavar, bi de kağıt gibi cep, bikaç da marka jean, t-shirt…- tamam, kes, anladık… ilgini çekmez ama şunu söyleyeceğim sana: ahmet haşim’i bilirsin…hani “ağır ağır çıkacaksın merdivenlerden” dedikten sonra, kızların etek altlarını iyice dikizleyelim di mi hocam,diye espri yaptığınız ihmal edilmiş büyük şair…- ama abi, şimdiki kızlar şiiri n’apsın… kimin şeyi kaç santim, kim hangi barda kaç yetele harcıyor…- sus da dinle! şiirde anlam aramaya kalkmak, bülbülü eti için öldürmeye benzer, diyerek “son nokta”yı koymuş birşair-i azamdır.bir de şu “son nokta” saçmalığı var! “ilk nokta” nasıl oluyor acaba bitişte?!- ne diyosun abi yine?! koptun ha! yıldo olsaydı şimdi…- yıldım oğlum hepinizden! yıldırım benayyat da nâdimoldu ya, engin noyan’dan sonra… pes! barlarda iman tazeleme suareleri…- sen hâlâ aşk-ı memnu’da kaldın be abicim… adnan bey’ler, bihter hanım’lar felan filan…yaa, müjde ar da ilik gibiydi ama ha! salih güney abim de iyi ediyordu hatunu…- kes ulan! aşk-ı memnu’yu mu anlatıyorsun, şahin k’nin mikindirik pozisyonlarını mı! ayrıca, “felan” da denmez!- ama abii..- başlatma abinden!- tamam yaa, nerde kaldı senin hisli duygulu hallerin, hani, nerde?- n’apıcaz oğlum, ha babam salya sümük mü gezeceğiz?git başımdan!- tamam, şiir miir sevmem, anlamam da, ne demeye derdini dümdüz anlatmıyorsun be abi? hem kime yazıyorsun bunları?seninki n’oldu? selda, sana vermedi di mi daha?- git başımdan! aşkı nereye gömdünüz ulan! sevgi hangi cehennemde yanıyor berkecan! dümdüzmüş…dümdüz ettiler sizleri değil mi? dümdüz ha?!- dur abi, koysana şu bıçağı ya!- koyacağım yeri iyi biliyorum ben, bırak lan elimi!- ya abi, bırak şakayı, dencır yu nov?!formika sehpanın etrafında dönüp dururlarken kapının civciv doğrama efektli sesini cansimidi bilen berkecan kapıya şimşek gibi fırlar, açar kapıyı kurtulmak istercesine odadan…- selim yok mu?- var, var da…konuşmaları duyan selim sinirli adımlarla kapıya yaklaşır. terden yapış yapış olmuş halini ve elindeki bıçağı gören selda sorar:- hayrola selim ne oldu?önce elindeki bıçağa, sonra da berkecan’a bakar ve:- bülbül kesiyordum da…
yorumlar
Kalaslığımı mazur görün ;Bir gamlı hazânın seherinde,Isrâra ne hâcet yine bülbül?Bil, kalbimizin bahçelerinde,Cân verdi senin söylediğin gül.Savrulmada gül şimdi havada,Gün doğmada bir başka ziyâda.Özdemir Asaf’ın şiirindeki gibi;Çağırdım geldilerOturmasalar ölürdüm,Oturdular öldüm.Anlamadılar.
bu yazının üstüne iyi gider. benden:soyunun insanlarneyinizle insansınızüzerinizdeki iki paçavra ile miartık hayvanlara da giydiriyorlar onları
almak gerekyakmak gerekcan gerek, cansız bedenlerebülbülü kesmek önce sussun diyearamak gerek nağmeyi mavi minibüslerde, şehirdesonra dönüp sorarız anlamını zombi bülbüllere…ölü doğan kültür ile savaşım gerekli mi?Bir kültürün yaşaması onu saran ihtiyaçlar silsilesi ile ilintili herzaman. Ne kadar hoş bir anlatım var “şimdiki kızlar şiiri n’apsın” konuşma metninde. gerçekten de insanlar çocuklarını kültürlü insanların yanına, okullara gönderirlerki bu ihtiyacı hissetsin siye. Lakin bu kültür ihtiyaç ziyadesinde mantığı ile aidiyeti ile bütün paket verilmeli aksi takdirde yozlaşma her toplumun yaşadığı kaçınılmaz gerçek olarak çıkar karşımıza. Alnan keyf bile paylaşımla büyür… yalnız kültür yok oysaki değişen dil sadece acılar ortak. Bakış açıları farklı olsada çözümler yine yeniden “Erk”in elinde. Kültürü yaşanılır ve yaşatılır kılmaktansa özümsemek belki dönüşüm noktaları yakalamak gerekliliği daha doğrudur kanımca.Feyz almak-vermek senin de bize yaşattığın gibi petro kimyasal dostum daha değerli bence.Sahip olunanı paylaşamamak üzmemeli kimyesi nihayetinde ileri olunan bir kültürün yahut yatkınlığın altında bu paylaşımın aslen çok da farklı insani öğeler taşımadığı gerçeği karşımıza hep ego’yu çıkarır.
Ayrıca diğer kültürlerin yaşadığı yabancılaşma ve yakınlık kuramama hallerini bir tür algı bozukluğu olarak nitelendirmek gerekir derim ben.Şöyleki, örneklemde geçen şahin k. zibidisi aslem “Club” kültürü ve önerdiği, cezbettiği kültürün alt ve gelişememiş bir kategorisi. Fakat bu az gelişmişlik sadece bilişsel anlamda olup alınan keyfi engellemez. Daha az ve kontrolsüz bir keyif kalır ama kalır. Bu ruh hali melonkolik olmaklığından uzak ve diğer hisli yaklaşımlara romantizme açık değil gibi dursalarda alınan hazzın şiddeti doğrultusunda ortak bir hazza dönüşür. Tüm hazlar nihayetinde bir eşik değere ve dönüşümlere kadirdir. Bu yakalanan ilerlenen yolda başka başka durumlar ve kafalar arayışını insan rahatsızlık duyduğu veya yakınlaştığı kültürlerer beslemez-besleyemez… Afrika kültürleri bile daha yakın bulunabilir oysaki tıpkı oranın yerli özgürlükçülerinin yaşadığı yabancılaşma ve uzağa anlayış geliştirme “Objektivite”si gibi…Sürçü lisan ettim ise affola…
okuyamadım…(yukardaki kelimenin manası; okuyamadım bari bunu yazıya getireyim ki bir işe yarasın.)
bülbülü altından ısıtılan kafese koymuşlar; ah, tabanım! demiş.
bülbül mü?o şimdi gülbastı!