Bu küçük oyunda burada bitti sanırım….
Kendimi bildim bileli ne oyunları tamamlayacak, ne de gereçek hayatla yüzleşecek gücüm oldu! Koca bi sandık dolusu pandora ben…asla orta yolu bulamayan, terazinin bi kefesinden diğerine atlayan ve en sonunda sahip olduğu tüm dengeleri altüst edip, başaşağı yere çakılan ben… hayatın, aşkın ne olduğunu çözmeye çalışırken etrafında koca bir girdap yaratan, ve çevresindeki herşeyi yutan ben…eskiden olduğu gibi saçlarımı annemin dizlerine döküp, kapalı gözlerimin arkasında ertesi sabah aldıracağım Tipitipin, akşama yiyeceğim şekerlemenin hayalini kuran ben…bir an önce büyüyüp, abla olmak, öğretmen, doktor olmak, anne olmak isteyen, yine ben…Ben!
Ben bi evren dolusu düğüm, Einsteinın, Newtonun ispat edemediği sayfalar dolusu denklem ben….
Biliyorum. Yarın yine renksiz çiçeklerin kokusuyla uyanacağım, gözlerimde yaşadığım gerçek hayat…odamda geceden kalma sigara kokusu…Sonra oturacağım balkonuma….belki bi uğurböceği, belki kelebek, belki de bi çocuk kahkahası getirecek seni bana. Sonra…Sonrası iyilik sağlık işte…….
yorumlar
Cyrano de Bergerac diye bir oyun vardı seyretmişsindir belki. Orada çok ağır bir laf vardı:
“Cyrano’ydu adı, çok şey olmak isterken hiçbir şey olamadı!”
durup durup o lafı hatırlarım aynaya bakınca. Bu yazıyı okuyunca da öyle oldu, paylaşıyım dedim.
hep sonuna bakmaz mıyız zaten?
bir yerden hatırlıyor muyum ben bu yazıyı acaba? yanılıyor olabilirim, alegorilerle dolu zihnim beni yanıltıyor olabilir.
yaşadıklarınızı başkalarının kelimelerinen okumak, dinlemek. Sizin kendiniz için bile kelimeleştiremediklerinizi. Sizin sandıklarınızın aslında herkesin olduğunu öğrenmek.
Eskiden sadece hiçtim, şimdiyse hiçiz.