Fani hayatta cezası kesin olarak verilecek olan tek günah, anne-babaya karşı işlenen günahlardır. Ve bunların en büyük cezası ”vicdan cezası”. En ağır cezalardan bir tanesi.Annelerin vasıflarını anlatmak değil amacım. Ne kutsal bir göreve sahip onlar, herkes farkında. Anlatmak istediğim şey, ondan uzakken; ondan kilometrelerce uzakta başka bir ülkedeyken, onu hatırlamak, onu duymak…Birkaç yıl annemle yalnız yaşamıştım. Hayatımın en dönemeçli zamanlarıydı. Attığım adım için bile bir kılavuz gerekiyordu resmen; bir anne. Ben onu o yıllarda itmeye çalıştıkça o bana daha da sıkı tutunmuştu. Anne işte…Evlat gibi nankör olamaz ki.
Ve ondan, her şeyden ayrılmak zorunda kaldım. Uzak yerlere savuruyordu hayat ikimizi. O yalnızdı, ben yapayalnızdım, o yapayalnızdı.En çok da neyi özlüyorum; geceleri gelip beni öptüğünde uyanır gibi olmayı. Ama sanırım bunu özlemek fazla. Anneyi görmek bile aylarca aradan sonra mümkün oluyorsa, önce ona sadece bir kere bile bakabilmeyi özlemek gerek… Nitekim özlüyorum. Pişmanlık duyuyorum yaptığım şeylere. Beni o zamanlar yaptığım her hatada affetmesi içimi burkuyor şimdi düşününce. Keşke dövseydi, keşke vursaydı da ben sesimi yükselttiğimde o susmasaydı…Ve artık, onun o yılların bir ağırlık, bir keder veren sesini duyunca telefonda, yavrum? dediğini duyunca, boğazımda bir şey düğümleniyor. Hayır, yutkunamıyorum bile. Sadece gözlerden birer damla olarak çıkmak istiyor fakat, erkeklik var değil mi ? Erkeklik…