bildirgec.org

evlat hakkında tüm yazılar

anne yazısı

nazokiraze | 08 May 2011 10:10

Hayatımdaki 15.Anneler Günü kapsamında sanki bir annenin hakkı bir günde ödenirmiş gibi heyecanla yarını bekliyorum.Aldığı nefesle bile bana muhalefet eden kızıma, muhtemelen yarın için özel bir gün diye biraz uslu durmayı düşünmeyi asla akıl etmeyecek oğluma rağmen coşkuluyum ben.

Her yıl kendi annem ve kayınvalidem dışında bir kaç yakın arkadaşıma ,görümceme ve çocukların öğretmenlerine de armağan alırım ben.Tabi onlar da bana.Elbette bir annenin emeği bir güne sığmaz,sevgi tek bir hediyeyle gösterilemez ancak itiraf edelim bütün anneler hediye almaktan hoşlanıyoruz.Sağda solda bunlar bize kapitalist düzenin oyunları diye ne kadar çığıran insan varsa alışveriş merkezlerinde fink atıyorlar tecrübeyle sabittir.Evet bunlar bize kapitalist düzenin oyunu hatta dayatması, yok Sevgililer Günü yok Anneler Günü vs.. olsun insanlar birbirine armağan alıyor,hatırlıyor,kutlama mesajı atıyor ne kötülük var ki bunda. (Reklamlar düşmüş)

Çocuklar

zarifce | 29 December 2010 15:05

Çocuklar vardı çocukluğumda
Kırlardaki kelebekten, daldaki kuşlara
Sevgiyle kıpırdayan kalplere ilaç
Çocuklar vardı çocukluğumda

torun sevgisi

nazokiraze | 05 November 2009 16:10

Oldum olası parkta çocuk oynatmaktan hazzetmem, sabredemem, sıkılırım. Eski oturdugum yerde parka ara sıra götürürdüm çocugu, ama şimdi öyle mi, sitede park nerdeyse bizim ev tam onun önünde, kaçarı yok onbeş gün öncesine kadar park bizim ikinci evimizdi. Zaten parka hava durumu nedeniyle gitmeyen oğlum enerji atamamak sebebiyle akşamları anamızı ağlatıyor. Koca yaz götürmüşlüğüm on kereyi geçmez, oğlumu hep babaannesi götürdü, sabahtan akşama kadar bekledi Rabbim bu ne sabır diyorum bazen ,eşime soruyorum bize bu sabır bu kadar yoktu diye anlatıyor bunun tek nedeni var: torun sevgisi.

meşrebinize..

| 01 October 2009 12:34

Artık iyice hastalandık, tahrib etmek, can almak, yok edip yıkmak, iğrenç hayat hakikatleri oldu..Toplumun, üstü de dibi de ruhen hasta ; üstü, cemiyeti beyniyle sikiyor.. altı, neresi nereye denk gelirse..Düşmanına karşı, çocuk kaçırmayı meşru sayan bir fikir durmasına ne denebilir?Bu ne kahpeliktir?Acıyı bir başka acıyla yaşatmak bir nefis müdafaası olabilir mi?insan olanın meşrebine sığar mı bu ? puşt oğlu puşt, içindeki sönmeyen ateşi söndürmenin çaresi merdivenin son basamağına inip, hasmının kanadını kırmak mıdır? git kiminle oynaşacaksan oynaş lan, allahın sabılarından ne istiyorsun?Türkiye de medyaya düşen ve cemiyeti yıllarca meşgul eden ilk çocuk kaçırma hadisesi 1961 yılında “kayıp kız ayla” ile başlamış; mesele öyle bir boyuta gelir ki, scotland yard’dan gelen medyumlar olaya el atarlar ama bugüne kadar çocuğun ne ölüsü ne dirisi bulunabilmiş değil..Evet, bir aileye evlatlarının günün birinde buharlaşması gibi bir cinnet yaşatılabilir mi?
“Allah düşmanımın başına evlat acısı vermesin” fikri-temennisi bu topluma ait değil miydi?
nol’du lan ne değişti? bu vahşeti yaptıracak kadar ne değişti ?zerresine, cihan değer dediğimiz bir yavruyu hangi öç, hangi intikamla hangi, içi boş hırsınla alıp götürürsün?Bir anayı, musallada yatan evladına baktıracak kadar hangi cinnetle örgülenmişsin?o ateşin külleri donar mı? sanıyorsun..elbette, özlemden hiç kimse ölmüyor ama koskaca bir ömrü sızlatacak kadar nasıl gaddar olabiliyorsun?Öyle bir yere geldik ki; artık musibetleri bile ganimet saymaya başladık, kanayan resimlere bakıp hergün ayrılık zehri içenlerin acıları ile içimizdeki kızgın ateşi söndürüyoruz..Bu hesap yanlış, bu hesap mutlaka bağdattan dönmeli yoksa sonu hüsran,Hepimiz için hüsran..

ey günlük

nazokiraze | 05 August 2009 13:49

Bu yaz taşınma,yerleşme telaşından dolayı hiçbir yere gidemedim, herkes gitti kızım bile tatile gitti geldi ben gidemedim.( Bu arada Hafif üyelerinden Gülsey İzmir’de tatilde bebek ve tatil yüzünden iyice ayrı kaldı buradan)

Bende 15 yaşından beri tuttuğum günlükleri okumaya başladım bu bir kaç günümü alacak dün üç tanesini okudum , sıralamalı olarak değilde rastgele okudugum için daha eğlenceli oluyor.

1996 ağustosunda yani tam 13 yıl önce yazdıgım sayfalardı dün denk gelen, 9 gün sonra 13 yaşını dolduracak kızım için” kapkara saçlı bir kızım oldu, çok tatlı” yazmışım hatta adını şöyle ,böyle koymayı düşünüyorum bile yazıyor, neden onlardan birini koymadıgımı ise hatırlamıyorum.

Günlük tutmak çok güzel bir şey, çocuklarımızı bu yönce teşvik edelim yıllar sonra onların değerini anlıyor insan bazen aman nasılmışım diye şükrederken bazen de yaşlanmışız diye hüzünleniyor insan. Hayatta olmayanları anıyor, göremediği sevdiklerini özlüyor, yıllar öncesinin hallerine bakıp gülüyor. (İnsan Neden Günlük Tutmak İster Ki ?)

canımın diğer ve bütün yarısı

gulsey | 07 May 2009 10:57

Gelirken sayısı belli olmayan, ne umutlar besledik,
İlk attığımız naralar da kim bilir neler sakladık.
Gözlerimizi açtığımız an, onun merhamet dolu bakışlarında,
Uçsuz bucaksız olan ummanına , üryan daldık.

Uykusuz geceler sabaha bağlanırken,
Nefeslerimiz an be an kulağında çınlarken,
Gelecek kaygısı taşımadan, dün, bugün, yarın demeden
Rahat kollarında güneşi gördük.

Hep yanımızda olacak, beraber yürüyeceğiz,
Beraber tırmanacağız, sarp merdivenleri,
Önümüzde biriken çakıl taşlarını ayıklayacak usanmadan,
Ve belki bir gün ansızın, çekip gidecek.

http://img211.imageshack.us/img211/7943/clipimage002me1.jpg
http://img211.imageshack.us/img211/7943/clipimage002me1.jpg

Gidişine bakıp kalacak, gözlerinde boğulan gözlerimiz,
Damarlarımızda akan kanı donacak,
Gözyaşlarımız, ta yüreğimizin derinliklerine akacak
Yara alacak üzerine titrediği canımız.

kızım

gulsey | 20 April 2009 14:31

Zeytin gözlü ceylanım. Dünyaya ve bana geldiğin ilk günden beri gözbebeğim. Annesi ve babası için Allah tarafından gönderilmiş hediye paketim. Kızım Zehram…

İnsanın evladının olması çok başka bambaşka bir duygu. Kelimelerin yetersiz kalması, ne söylersen söyle, tarif edememen tam da böyle bir şey. Anne olduğum da yirmiüç yaşımdaydım. İlk kucağıma aldığımda, gözlerini görmek istedim. Israrla yumuk gözlerini açana kadar bekledim. İşte o an varoluş sebebimi keşfettim. İnsan olarak dünyaya gelmek, bir aileye mensup olmak, annem gibi bir melek tarafından korunarak, güzel bir gençlik geçirmek ve anne eliyle kınalar yakılarak gelin olmak. Daha sonra o müthiş duyguyu keyifle yudumlamak. Annemden öğrendiklerimi kızıma aktarmak, ve yine annem gibi onu koruyup kınalarla beraber yolcu etmek. Daha sonra torun torba derken ebedi hayata göçmek varoluş taki uzun metrajlı filmin özeti.

Uyuşturucu ile tanışmayın…

EDVARENTE | 17 August 2008 11:00

Nice tazeler gülünü açamadan solar. Uyuşturucu bunu hep yapar. İlk başta sadece merakla başlar. Sonrasında esir alır.Uyuşturucu krizi geçiren birine şahit oldum korkunç bir manzaraydı. Daha 19-20 yaşlarında sadece ve kendini bilmez durumdaydı. Onu hastaneye götürmeye çalışanlara direniyordu. Kendisi için kurtuluşun ne olduğunu bile bilemeyecek durumdaydı.Gözyaşlarıma hâkim olamadım. Bir ben değildim ağlayan, oradaki o sahneyi görenlerin birçoğu ona yardım etmek isteyip, yardım edememenin çaresizliği ile ağladı.Ona söylenen sözleri anlayamayacak haldeydi, kimseyi duymuyordu sanırım. En çok annesinin o ezik duruşu yıktı beni. Evladı yerlerde debeleniyor ama o “yavrum, canım kızım ne olur kendine gel” diye bağırarak ağlamaktan ve dövünmekten başka bir şey yapamıyordu.
Evladı gözünün önünde erir de hangi ana yüreği buna dayanabilir ki?

çirkin kızlar annelerini öldürebilir.

nevdalist | 03 April 2008 18:15

Geçen hafta hürriyet’de bir haber vardı. Bir kadın annesinin boğazını kesmiş. Aslında kadın değil. 21 çiçek açmış, ömründe. Çocuk- kadın demek daha doğru, belki de. Bütün basın bu haberi verdi. Daha doğrusu ayaklandı. Kızımız hukuk öğrencisi ve çok güzel bir kız. Annesini nasıl öldürür? İşin vahim boyutlarından biri buydu. Bilim kadını bir annenin çocuğuydu. Yani tutunamayanlardan değildi. Zengindi, güzeldi. Olsa olsa psikolojik tedavi görüyordur. Yoksa niye öldürsün ki?