Film, birçok kişi tarafından anlamsız bulunabilir. Benim için de o kadar anlamlı olmadı sanırım. Gerçek bir öykü yok, ama büyük bir öykünün küçük bir parçasını anlatıyor: Amerika’nın tüm dünyaya ağabeylik yapmasının öyküsü.

Ama kum üzerine dökülen kan, bezle silinmiyor…

Antrakta bir arkadaşım, filmin postprodüksiyonda ses efeklerinin yapılmasının fazla uzun sürmemiş olabileceğini söyledi. “Elemanın teki makinalı tüfek efektine basıp durmuştur, biri de çan çun ah vah, tamam işte”… durum böyle..

Filmde sadece Amerikalıların Somali’de mahvettiği bir operasyonun nasıl kaosa döndüğü anlatılıyor. Savaş sahneleri vs.

Ama filmde tek bir sahne var ki, bütün olup biteni özetliyor. Baştan uyarayım, filme gitmeyi düşünenler yazının devamını okumasalar daha iyi olur. O da şöyle bir sahne: Amerikalıların yardımına Pakistanlı askerler yetişiyor ve Amerikan askerleri Pakistanlıların karargahına gidiyorlar. Yaralılar sahra hastanesinde tedavi altına alınıyor, herkes hareket içinde, kimse boş durmuyor. Ortalık kan gölü. Amerikalıların en yetkili komutanlarından biri hastaneyi tek başına geziyor, morali çökmüş. Yerde birikmiş kan görüyor ve kimsenin morali daha fazla bozulmasın diye kanı silmeye karra veriyor. Eline orda bulduğu tıbbi kumaşı alıyor ve kanı silmeye çalışıyor. Ama kumaş sentetik olduğundan ve yer muşamba kaplı olduğundan bez, kanı emmiyor, kan her yere yayılıyor, ufak bir kan birikintisi, büyük bir komutanın elindeki yüksek teknolojiyle, kocaman bir kan lekesine dönüyor. Teknik bakımdan en gelişmiş araç demek, çözüm demek değil bazen.

Amerika, bir apartmanın en üst katında oturduğunun ve alt katlardaki problemlerin, onu etkilediğinin farkında. Ama hala kanı bezle silmeye çalışıyor.