Kitaplarda, filmlerde, hatta bu tip konular kişisel ilgi alanıza giriyorsa kim bilir belki gerçek hayatta kara büyüyle ilgilenen biriyle karşılaştıysanız, hemen her büyücünün ortak tavrı o gizemli böbürlenmeyi, “Benim bildiklerimi sen bilemezsin, bilsen bile anlamazsın, anlasan bile bu o kadar büyük bir yüktür ki kaldıramazsın,” havalarını fark etmişsinizdir. Bu kadar güçlü bir bilgiye sahip olmalarına rağmen neden bütün dünyanın iyiliği için, hadi o bir yana, neden kendi çıkarları için kullanmadıkları anlamazsınız, ama büründükleri gizemli havadan, iki lafın arasına soktukları yabancı kelimelerden ve isimlerden etkilenip saygı duyarsınız.Tabii yerseniz.Umberto Eco’nun bu tip kara büyücülerin ipliğini pazara çıkardığı Foucault Sarkacı kitabında büyük bir sırrın peşinde olan bir okült kardeşlikten bahsedilir. Kimilerinin sırf can sıkıntısından, kimilerinin belki hafif bir meraktan girdiği bu zengin Avrupalı aristokratlar grubunda büyük sırrı elde etmek için cinayet işlemeyi bile göze alanlar vardır. Oysa bu zengin aristokratların aradıkları sır hiçbir zaman var olmamıştır; zaten var olmuş olsa ve bu sır ele geçmiş olsa bile onun aradıkları sır olmadığına kanaat getirip sırrı aramaya devam edecekleri kesindir. Çünkü kara büyü gibi hassas konularda önemli olan (elde edildiğinde hiçbir işe yaramadığı ortaya çıkacak olan) bilginin kendisi değil, o bilgiye sahipmiş veya sahip olmaya çok yakınmış gibi davranmaktır.Bir insanın sadece okuma yazma bildiği için bile toplum içinde ayrıcalıklı bir yere geldiği, içinde bilgilerin olduğu iddia edilen kitaplara erişmek için bir kütüphaneden diğerine günlerce hatta haftalarca yolculuk etmenin gerektiği çağlardan kalma bu alışkanlığın ardında yatan temel aslında kolayca görülebilmektedir: sahip olduğunuzu iddia ettiğiniz bilgiyi ne kadar az kişi bilirse o kadar çok itibar görürsünüz.Bilgi kıskançlığı, örneğin büyü gibi içinde aslında hiçbir şey olmayan sırları satmaya çalışan, ve gerçek dünyadaki gerçek bilgiler dururken bu tip asılsız bilgilerden medet ummayı tercih edenlerle sınırlı kaldığı sürece, hayatını gerçeklere dayalı temeller üzerine kurmak isteyen mantıklı düşünme yetisini kaybetmemiş insanlar için pek sakıncası yok; ancak maalesef benzer tavırları günümüzdeki bilgi sahibi insanlar arasında da yaygın olarak görmek mümkün.Bilginin artık parmaklarımızın ucuna kadar geldiği bir dönemde, kara büyü de dahil, öğrenmek isteyeceğiniz hemen her türlü bilgiye eski çağlardaki insanların hayal bile edemeyeceği bir kolaylıkla ulaşmak mümkünken, sahip olduğu azıcık bilgiyle caka satma mesleğinin artık sona ermiş olması gerektiğini düşünebilirsiniz. Oysa her yer bu mesleğin icracılarıyla dolu. Herkesin her şeyi bilmesine imkan olmayan, dolayısıyla da kaçınılmaz olarak uzmanlaşmanın gerektiği, ve tabii her şeyin parasal bir karşılığının olduğu/olması gerektiği görüşünün hakim olduğu günümüz ekonomisinde insanların sahip oldukları bilgiyle ölçülmesi kadar sağlıklı bir şey olamaz. Bilgiye bir şekilde ulaşmış olanların para kazanma kaynaklarının kuruması korkusuyla sahip oldukları bilgiyi başkalarıyla paylaşmakta gösterdikleri kıskançlık ise üzücü ve son derece sağlıksız.Bir işin yürümesi için gereken bilgiye, bazen şanslı bir aile içinde doğdukları ve gerekli eğitimi aldıkları için, bazen de sırf o işin yapıldığı işyerindeki belli bir noktaya başkalarından daha önce atandıkları için sahip olanlar kendilerine duyulan ihtiyacın azalmasından ölesiye korktuklarından bu bilginin başkaları tarafından da bilinmemesi için, sanki ne kadar direnirlerse dirensinler böyle bir şey mümkünmüş gibi, ellerinden geleni yaparlar. Bildiklerini paylaşmakla yapılması gereken işle ilgili yükümlülüklerini de paylaştıklarını, böylece kendilerine daha fazla zaman ayırabileceklerini, bu fazla zamanı kendilerini geliştirmeye yönelik başka bilgiler edinmek için hatta kim bilir, belki de bu bilgiyi bizzat üretmek için kullanabileceklerini bilmediklerinden, daha da vahimi bilgiye karşı bu tarz bir bakış açısı geliştirecek düzeyde olmadıklarından zaman kaybına sebep olurlar; saklamaya çalıştıkları bilginin başka yerlerde çoktan eskimeye başladığını fark edemezler.