Bilge Karasu
Deniz Baykal’ın Rockefeller Bursu ile Amerika’ya gitmesinin konu olduğu mimi okurken aynı bursu almış olan Bilge Karasu’dan bahsetmiştim. Meğer ölüm yıldönümünden iki gün sonrasına denk gelmiş. Usta’yı anmadan geçmemek için 1991 yılında 10 yıldan bir verilen Pegasus Edebiyat Ödülü’nü aldığı Gece adlı romanından çok ünlü bir pasajı sizlerle paylaşmak arzusu duydum.
Bilge Karasu
Gece nerede, hangi anda başlar? Buna hangimiz karar verebildi? Gecenin geleceği, geldiği, indiği, sardığı, gömdüğü, hep birer benzetim olarak söylenebilir; gecenin üzerimize kapanmakta olduğunu, bizi ezeceğini hepimiz gördük. Hangimiz, kaçınılmaz olduğu bilinen şeyler karşısında bile, kendini biraz daha aldatmaktan, bu kaçınılmazdan kaçılabileceği , belki de bu korkulanın başa hiç gelmeyeceği umuduna- bütün boşluğunu bilerek-kapılmak çocukluğunu göstermekten utanç duydu? Hiçbirimiz, dense yeridir sanırım. Gecenin çoktan bastırdığını bildiğim halde daha yeni yeni akşam oluyormuş gibi yazı yazmaklığım, kolaylıkla, yapıntının özel özgürlüğünden dem vurarak açıklanabilir; öykücü, öyküsüne istediği yerden başlayabilir demek, güç olmasa gerek. Ama bu başlangıcı seçerken kendimi hala bir takım umutlara, boş avuntulara salmış olmuyor muyum? Gece, yazdığım gibi, ağır ağır yayıldı ovaya, sonra tepeleri de boğdu. Yeraltı saraylarından söz ederken, bir takım büyük yapıların bodrum katlarında, beden eğitimi yapıldığı, çeşitli oyunlar oynandığı anlatılan salonları düşünüyordum. Bir masal havası içerisinde anlattıklarım karşısında kendime de, okurlarıma da -kimlerse bunlar… Bu yazdıklarımı birileri okuyacakmış gibi davranıyor muyum gerçekten? Yoksa…- anlatılana inanmamak hakkını tanımış, bu hakkı tanımak için uğraşmış olmuyor muydum? En azından, okurlarım olabileceğine inanmak istiyordum. Oysa şu anda biliyorum ki, benim dışımda bu yazdıklarımı okuyacak, okuyabilecek tek kişi var. Bu kişi defterimi yok etmeyebilir de. Karar vermek bana düşüyor. Şu birkaç defterimi yırtıp yakmak, külünü yemek mi, bitirip her şeyi ona da okuttuktan sonra yok etmek mi, yoksa, ona bırakmak mı gerekir?
yorumlar
Aşk olsun sana be KüçüK mandalina ağacı
amacına ulaşmış siddharta
hayatımda yaşadığım en güzel ruh hallerinden biriydi göçmüş kediler bahçesi. anima mundinin altından oturan Siddharta ancak bu kadar mahzun olur. teşekkürler @serdarsabri
*şuraya baksana.. şehrin ışıkları.. çok seviyorum bu manzarayı.-biz..biz geceyi kirletiyoruz sadece..