Sevgili ağabeyciğim Sunullah,Senden düzen ve intizam konusunda çok şey öğrendim. Eğer yazdığın mailleri okusaydım, eminim senden daha çok şeyler de öğrenirdim ama ya ben çok tembelim ya da, af buyur abicim, hakikaten sen çok uzun yazıyorsun.Yine de benden engin sabrını ve delilik ile deha arasında gidip gelen ruh halini esirgemediğin için epey teşekkür ederim.Yazım hatalarım olduysa, ki vardır, gözlüklerinin üzerinden fırlattığın bakışlarına eşlik etsin yine bağışlayıcı tebessümün…Hep derdin ya, Türkçenin derdi beni niye gerdi? Gerilme e mi, abi!Hoşçakal!***Kıymetli çalışma arkadaşım Berke,Keşke “uzun acıtmaz” vecizemi dikkate alaydın… Alaydın da, nervus vegatatus’larımı zangırdatmayaydın. Tabii tabii, Aydın Ayaydın! Gözün gönlün aydın, en çok sen anladın!Ezcümle, sür ekmeğe: “Hoşça kalın”!Biraderim Berke, “reglam” çağı kuşağı bir “cenereyşın”, günlük yumurta tipi barvari ilişkileri, fast food nağmesiyle “çabucak” yaşıyorsa, biz “dinozor” taifesi, el ele tutuşmanın kalb titreten hissiyatını yazıya da aynen tatbik edeceğiz…Okusanız da, okumasanız da… Mina Teyzemiz sen çok yaşa!Bunu şöyle “demonstıreyt” edeyim sabık PR “specialist” biraderim:Sallama çayın lezzetini, semavere tercih etmiyoruz!Ağır ağır, yudum yudum, sindire sindire…Tak fişi, bitir işi “aceleciliği” yerine; yak kandili, seyre dal (siber) âlemi modundayız…Allah bahtını açık, “customer”ını gani eylesin!Hamiş: “mailleri” değil, “e-postaları”.Ya da, “e-mail’leri”.