Bir yere ait olma isteği var oldukça, insanoğlu hep yarım bir hayatın mahkumu olacaktır. Ait olma isteği tatminsizliğe dönüştüğünde ise mutsuzluğa adım atmak kaçınılmazdır. Objektif olabilme çabası (ki buna ütopya da diyebiliriz.) kalıcı sorgulama hastalığına yol açabiliyor ve tedavisi mümkün olmayıp; beyne format atma, düşünceleri mikser ile ezip buzlukta saklama, düşünebilme özelliğini yok etme gibi ütopik isteklere sebep olabiliyor. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde “boş ver” kelimesini hayat felsefesi olarak kabullenip, beyin hücrelerinin yok olmasını aynı boş vermişlikle en ön sıradan izleyebilirsiniz.Çeşitli tedavi yöntemlerinin var olduğu iddia edilse de, hastalık “benlik kaybı” dediğimiz hazin sona merhaba diyerek, kişinin ebleh bir ifade ile hayatına devam etmesine neden olur. Hastalığın oluşmasındaki bir çok etkeni göz ardı edersek, en önemli etken; karakter oluşumu sırasında birden fazla karakteri bünyede barındırma isteğinin hasıl olmasıdır. Başlarda “çoklu kişilik” tanısı koyulsa da, ilerleyen yıllarda “oluşmamış düşüncelerin müdafaasının yol açtığı psikolojik bozukluk” olarak nitelendirebilirsiniz.Sinsi bir hastalık olması ile birlikte, çeşitli belirtileri vardır. Hasta, muhalif bir ruha sahiptir. “Biliyorum ama kendime saklıyorum” duruşunu muhafaza eden bir görüntü sergilerken; sms, Internet, sesli mesaj, mektup, e-mail gibi çeşitli iletişim araçları ile bambaşka bir karaktere bürünür.Çok fazla bilmez ama bildiğini iyi kullanır. Savunma mekanizması oldukça gelişmiştir. Sık sık “ acaba benim düşündüklerimi başkaları da düşünüyor mu?” sorusunu tekrarlar kendi içinde. “Bilmiyorum” kelimesini kullanmak, amuda kalkıp 20 adet sigara tüketmekten daha zordur. Uzun cümleler kurmayı özellikle tercih eder ve anlaşılmamak en büyük kozudur. Bu belirtileri fark eden insan evladına önce “sen beni yanlış tanımışsın” der, işe yaramadığını anladığı taktirde küçük Emrah kimliğine bürünüp hiç çekmediği acıların arkasına sığınır.Genellikle gece uyumaz. Günü tersine çevirmek diye tabir ettiğimiz eylemi gerçekleştirir, uykusuzluğun sebep olduğu asabiyetle gün boyu eleştiri yapmaktan haz duyar. Toplu taşıma araçlarında tekli koltuğu tercih edip, sürekli olmasa da okuma taklidi yaparak, diğer insanları inceleyip ne kadar farklı bir yaradılışa sahip olduğunu düşündüğü tahmin edilen gülümsemesi ile diğer yolculardan ayırt edilebilir.Düğün, doğum günü gibi çeşitli eğlence ortamlarında, tüm dünyanın çekebileceği bütün acıları çekmiş de nirvana kapısını aralamayı başarmış duruşunu, eğlencenin ilerleyen saatlerinde bir iki ısrarla yok eder ve ortamın en fark edilen insanlarından biri olmayı başarır. Eğlence bittiğinde ise “bugün bana ne oldu anlamadım” gibi cümleler sarf ederek, aslında gerçekleştirdiği eylemlerin istem dışı olduğunu ya da olmamış (!) insanları kırmamak adına değişkenlik gösterdiğini mutlaka vurgular.Alışveriş merkezlerinde, banka kuyruklarında diğerleri arasından sıyrılmasına neden olan davranışları ile dikkat çeker. Sanki çok önemli işleri varmış da geç kalıyormuş gibi sürekli saatine ve telefonuna bakar. Her 5 dakikada bir, “öfff” “pufff” “ieeyaangg” gibi garip sesler çıkarır. Sırada arkasında ve önünde duran insanlar günün şanssızlarıdır. Zira hasta kişisi “Türkiye’nin hali” ile başlayacak cümleleri kusmak için fırsat kollamaktadır. Kışkırtabilme özelliğini sonuna kadar kullanır ve genellikle kasiyerler tarafından itici bulunur. Bulduğu ilk fırsatta, banka ve alışveriş kuyruklarında analiz ettiği insanlarla arasında geçen diyalogları süsleyerek yakın ahbabına anlatır ki bu konuda çok başarılıdır.Aile içinde uzaylı muamelesi görür. Kesin hasta hanede karışmışım cümlesini sık kullanır ve bu farklılık (!) tan dolayı mutlu olur.Bu tür hastalar dağınıktır ama titiz bir görüntü oluştururlar. Dağınık oldukları gerçeğini şiddetle inkar ederler. Kitaplıkta sayısız kitap vardır ama çoğu okunmamıştır. Yere ve zamana göre çeşitli hobileri oluşur lakin çabuk sıkılan bir yaradılışa sahip olduklarından mütevellit, hayatları gibi eylemleri, hobileri de “yarım” dır. Hastalığa maruz kalmış insana söylenebilecek cümleler aşağıda belirtildiği gibidir ve günde üç dozu aşmaması önemle rica olunur.-Kasma, kasılma.-Oluşmamış karakterin kaybı kolay olur.-Erken teşhis benliğini kurtarır.-“Karakter” yeni ekilmiş çiçek gibidir, fazla su verirsen çürür, az su verirsen kurur.