Dün yine seni gördüm sevgilim. Saçlarını sarıya mı boyamışsın ne? Pek de yakışmış doğrusu. O aptal sarışın(!) güzellerden olmuşsun. Bu sarışınlık; bakışlarındaki hırçınlığı almış, iyice hanım ve hanımcık olmuşsun. Zaten bir erkeğin kalbini yerinden ancak bir sarışın oynatabilir. Esmer ise; oynamış kalbi yerine getirebilir.Sağ işaret parmağınla saçını oynarken fark ettim. Parmağının etrafına saçını dolamak isterken, daha ikinci turda saçların firar ediyor parmağından. Buradan saçlarının normalden biraz daha sert olduğunu anlıyorum sevgilim. Demek ki elimle saçını yavaşça okşamalıyım. Halbusem hep saçlarını; parmaklarımın arasından dökülürken hayal ederdim. Lakin bu olamaz artık. Hem seni rahatsız da edebilir. Tırpan parmaklarım, pırasa saçlarındayken.Şimdi bunları sana söylerken saçlarının esmer hafif kıvırcık halini hatırladım. Nasılda dökülüyordu yüzünün etrafından. Onca çay görmüştüm, onca dere. Fakat böyle deli akan bir şey görmemiştim. Gözlerinin kenarından süzülen saçlarını gördüğüm zaman. Saçlarını usulca ellerimle okşamalıyım. Yeni sarı saçlarını. Sarışın saçlarını. Muzip gülüşünü yapmalısın bana. Tıpkı dün, sağ elinin işaret parmağına saçlarını dolarken yaptığın gibi.Bir erkeğin elleri ne hisseder senin saçlarını okşarken? Bunu ne sen biliyorsun ne de ben. Ben bilmeliyim, sana da anlatmalıyım. Her şeyi anlatmalıyım sana. Önce kendimi sonra kendini. Saçlarını da anlatıcam sana. Sarışın saçlarını.